Bölüm 41

11.8K 1.2K 163
                                    

Bazı insanlar olduğu yerde bırakırdı. Hayatı akışına bırakırdı, olayları olduğu gibi bırakırdı. Öylece akıp gitmesine, geçip gitmesine izin verirlerdi. Ne yazık ki Pars onlardan biri asla olmamıştı. Fizyolojik açıdan büyük burunlu bir insan olmasa da anatomisindeki bu normallik her şeye burnunu sokan bir adam olmasının önünde bir engel teşkil etmemişti.

Saye'nin bunu anlattığı için ondan nefret edeceğinin pekala farkındaydı. Saye'nin, kadının kendi deyimiyle, kocaman bir kız olduğunun ve kendi ayakları üzerinde durabileceğinin, sorunlarını tek başına çözebileceğinin de ama Pars hayatı boyunca bir şeyleri olduğu gibi bırakan o adamlardan olmamıştı. Bundan sonra da olacak gibi görünmüyordu.

O yüzden Doğan'ın tam karşısında oturduğu koltukta, elindeki fincanı tabağına bıraktı, arkasına yaslandı ve doğrudan yaşlı adamın gözlerinin içine baktı. "On üç yıl öncesine dair ne biliyorsunuz?"

Sesindeki bir şey Doğan'ın zihninde alarm zillerini çalmaya yetmişti. Doğan o eski yarı alaycı yarı ciddi halinden tamamen sıyrılmış bir halde oturduğu yerde öncekinden daha da dikleşti. "Annesinin yanına tatile gittiği zamanı mı diyorsun?"

Söyleyeceklerinin ağırlığı üzerine çökmüş bir halde Pars kafasını salladı. Bir an, sadece tek bir anlığına aldığı karar yüzünden pişmanlık hissetse de bu his çok uzun sürmedi. "Evet" dedi duygudan arınmış bir sesle. "O dönem, yaşanan her şeyi biliyor musunuz?"

"Bu soruyu sorduğuna göre bilmediğimi varsayıyorum. Ne oldu?"

"19 Mart akşamı Nermin'in evinde bir parti vardı. Nasıl bir parti olduğunu sanırım söylememe gerek yok. Nermin'in hayat tarzını bildiğinizi düşünüyorum. O gece Saye ve erkek arkadaşı da partideydi."

Odaya önce derin bir sessizlik çöktü. Sonra sadece birkaç saniye sonra Doğan'ın incelmiş dudaklarından Pars'ın adamın ağzından duymaya asla ihtimal vermeyeceği bir küfür döküldü. "Sen bana torunumun iğrenç bir seks partisinin ortasında kaldığını mı söylüyorsun. Daha on altı yaşındayken."

Pars duygularını kilitleyip soruya cevap vermek yerine anlatmaya devam etti. Önce Ferhat'a uyuşturucu verildiğini anlattı. Sonra da Giancarlo'yu. Durmadı ve asla yaşlı adamın gözlerine bakmadı. Bakarsa anlatamayacağını biliyordu. Burcu'nun yaşadığı için o nasıl kendisini suçladıysa Saye'nin yaşadığı için de yaşlı adamın kendisini suçlayacağını biliyordu. Konuşması bittiğinde bakışlarını adama çevirdi. Koltuğuna adeta yığılmış, kendisiyle derin bir hesaplaşmanın içine girdiği belliydi.

Pars yerinden kalkıp arkalarındaki büfede duran cam şişeden su doldurdu, adama uzattı ama Doğan başını iki yana salladı. Ayağa kalktığında daha sadece birkaç saat önce haşmetli ve azametli durduğunu düşündüğü adam gitmiş yerine güçlükle ayakta duran, bacakları işe yaramaz hale gelmiş, yaşlı ve yorgun bir adam vardı. Pars güçlükle masasına doğru ilerleyen yaşlı adama dirseğinden tutarak destek oldu. Masanın üzerindeki telefonu kaldırıp iç hattan bir numara tuşladı. Normalde kibar bir sesle konuşan adamın sert ve kaba bir sesle içki istediğini duyduğunda bir anlığına şaşırdı. O kadar Doğan'dan uzak bir tavırdı ki. Belli ki Zeliha Hanım'ın talimatları evde bir yere kadar işe yarıyordu.

Ellerini masaya dayayıp boş gözlerle masasındaki sabit bir noktayı izleyen adama bakarken içinin acıdığını hisseti. O adam şu an asla değiştiremeyeceği, ona değiştirme fırsatı verilmemiş bir geçmiş yüzünden acı çekiyordu. Bir iki dakika sonra kapı tek bir sefer çalınıp ardına kadar açıldığında da pozisyonunu değiştirmedi. Belli ki kimin onu hangi halde göreceğini umursayacak durumda değildi. Uzanıp şişeyi genç yardımcının elinden aldı, başıyla dışarı çıkmasını işaret etti. Genç kadın ikinci bir talimata ihtiyaç duymadan geldiği gibi sessizce dışarı çıktı.

Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin