Bölüm 8

24.3K 1.8K 196
                                    

"Hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim." Ayaz ciddi bir yüzle konuşmasını noktalayan kardeşine baktı. Beyaz gömleği, siyah ceket-pantolon takımı ve yüksek topuklu ayakkabılarıyla konferans salonundaki herhangi bir kadından farkı yok gibi görüyordu aslında. Ama Ayaz kardeşinin ne kadar güçlü olduğunu iyi bilirdi. Herkes ele avuca sığmayan Saye'nin bir gün vazgeçip bir kelebek gibi uçup kaçacağını düşünüyordu ama o her zaman yaptığı gibi herkesi yanılmıştı.

Saye dört yıl önce bu kararı aldığında aile içinde yer yerinden oynamıştı. Güray, Yönetim Kurulu Başkanı olalı sadece iki yıl olmuştu. Saye'nin hisselerinin yönetimi, tıpkı Sencer ve Taner'in yaptığı gibi Ayaz'daydı. Nil'in Güray'a Mercan'ın ve İklim'in dedelerine devrettiği gibi. Birim her zaman aileden uzak kimya mühendisi olarak yıllardır yönetim hakkını yönetim kurulu başkanına bırakırdı. Diğer kızlar şirkette bir süre deneyim kazansalar da kendi kanatlarıyla uçmayı tercih etmişlerdi. Herkes Saye'nin de benzer bir yol izleyeceğini düşünmüştü ama hayır. Ayaz kendini bildi bileli parıltılı sosyete gülü kardeşinin Güray Holding'in her bir kademesinde çalıştığını görmüştü.

Edremit'teki fabrikada da çalışmıştı, zeytinlikte traktör de kullanmıştı, lojistikte de çalışmıştı. Saye on sekiz yaşına bastığı gün elinde bir pastayla o zaman hala Yönetim Kurulu Başkanı olan dedesinin odasına girmiş çikolatalı pastanın üzerindeki tek mumu üfleyip "Bir gün bu koltuk benim olacak Koca Güray" demişti.

O günden beri dedelerinin lakabı Koca Güray'dı.

Pars Moyan'ın yarattığı kriz yüzünden huysuz olan hissedarları yatıştırmakla uğraşan kardeşine baktığında gençliğinin de tıpkı çocukluğu gibi hızla geride kaldığını düşündü. Uzun bir süre uyum sorunu olan bir çocuk olduğu düşünülmüştü Saye'nin. Okula ve derslere karşı ilgisizdi. Arkadaşlarıyla ve öğretmenleri ile anlaşamıyor, sürekli sorun çıkarıyordu. Annesi Birsen Hanım, yaşları yakın üç erkek çocuktan sonra ellerine bırakılmış bir kız çocuğu ile ne yapacağını bilmiyordu. Dedesi "biricik torununun" disiplin edilmesine bile izin vermiyordu. Ona göre Saye'nin tek ihtiyacı olan bol bol daha bol sevgiydi. Hatta kız kardeşleriyle yeterince ilgilenmedikleri için üç abiyi defalarca azarlamıştı. Ayaz ve dedesinin kavgası o yıllara dayanırdı.

"O benim kız kardeşim" demişti dedesine. "Sen kendi çocuklarınla ilgilen. Ben kardeşimle ilgilenirim."

Oysa ergenlikten yeni çıkmış olan üç tane genç adam henüz dokuz yaşında olan bir kızla ne yapacaklarını bilmiyorlardı.

Ayaz o yıllara dönüp baktığında Saye ile gerçekten ilgilenen tek kişinin babası olduğunu düşünüyordu. Babası kızının "annesi terk etmiş sorunlu genç kız" olduğunu ve hırçınlığının sebebinin bu olduğunu asla kabul etmemişti. Haftalarca doğru uzmanı araştırarak Saye'yi doktora götürmüştü. Yapılan testlerin sonucunda Saye'nin IQ'sunun 130 olduğu ortaya çıkmıştı.

Ve birden ailenin sorunlu kızı minik dâhisi oluvermişti. Babasının gururu görülmeye değerdi. Sonra evleri birden özel öğretmenler ve kocaman hayallerle dolmuştu. Birsen Hanım tek kızının muhakkak bir bilim insanı olması gerektiğini söylüyordu. Ayaz bunun sebebinin babasıyla evlenebilmek için Kimya Fakültesini yarım bırakmış olması olduğunu biliyordu. Dedesi hepsini şaşırtacak şekilde geliniyle hem fikirdi. Sencer kardeşinin bir sanatçı olması gerektiğini düşünürken Taner sadece kardeşinin saçlarını okşayıp tarih kitaplarına geri dönüyordu.

Son noktayı yine Servet Güray koymuştu, bir akşam yemeğinde kızının gözlerinin içine bakarak ve büyük bir gururla "Benim kızım ne olmak istiyorsa o olacak." demişti.

O dönem dans etmeye merak sarmış Saye "dansçı olabilir miyim babacım?" diye sormuş babaları masadakilerin yüzündeki dehşet ifadesine aldırmadan kızının yanağını öpmüştü. "Olursan eminim en iyisi olursun, bir tanem."

Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin