Bölüm 29

20.8K 1.7K 278
                                    

Merhaba. Umarım hepinizin ve sevdiklerinizin sağlığı yerindedir. Beni sorarsanız. Yoğunum... Tek kelime açıklamaya yetmiyor maalesef. Bir kargo firmasında memurum. Sadece benim çalıştığım şirket değil bütün kargo şirketleri inanılmaz yoğun. E-ticaret (yani internet alışverişi) zirveyi de aşmış durumda herkes %150 kota ile çalışıyor neredeyse. Yakın zamanda da bir düşme ivmesi gözlemeyi beklemiyoruz.  Herkes fazla mesai ile çalışıyor.

Ay ne dert yandım yalnız :) Kısacası ben hayatımı işimden arta kalan zamanda yaşamaya çalışıyorum. Son 3 aydır falan eve akşam saat onda gelip ertesi sabah sekizde işe gidip yine akşam onda geldim. Fırsat buldukça kendimi de rahatlatmak için yazıyorum. Ve bölüm bitti :)

Önümüzdeki bölüm Devran'a hoşçakal diyeceğiz. Bir kez daha :)

Kendinize iyi bakın. Kısa sürede görüşmeyi umuyorum. Haftaya olmasa da on gün içinde bölümü ekleyebilmeyi başarırım umarım :)

Keyifli okumalar. Yorumlarda buluşalım.

1 Mart 2018

Saye kendisini partinin yapıldığı otelin önüne getiren arabadan inerken yüzüne geniş bir gülümseme takındı. Pars'ın tüm ısrarlarına rağmen partiye tek başına, bir şoförün kullandığı bir araçla gelmişti. Gece için tercih ettiği Valentino marka derin yırtmaçlı kırmızı elbisesinin herhangi bir sürprize yol açmaması için inerken azami özen gösterirken flaşlar ardı arkasına patladı.

Şoförünün uzattığı eli tutup arabadan çıktı. Yüzünde yıldızları kıskandıracak bir gülümsemeyle kameralara poz verdi. Eli bileğinden hafifçe kıvrılarak havada zarifçe bir yay çizdi ve elini bir anlığına kameralara sallayarak gülümsedi. Sonra da otelin güvenlik ekibinin oluşturduğu koridordan geçerek lobiye girdi.

İçeri girdiği an ilk değişiklik yüzünde ve vücut dilinde oldu. Gülümsemesi silindi. Vücudunun o narin, zarif, kadınsı çevikliği gidip mermer gibi soğuk ve dimdik bir duruşa geçti. Eteğinin geniş yırtmacından görünen ince ve uzun bacağı pek çokları için bir seyir zevki sunsa da Saye aldırmaz bir tavırla, hızlı adımlarla lobiyi geçip partinin düzenlendiği salona doğru ilerledi.

Kendine özgü kaynaklardan Pars Moyan'ın da yaklaşık beş dakika önce otele vardığını öğrenmişti. Yarın gazete manşetlerini şimdiden görebiliyordu. Boyalı basın için buzdan bir heykel kadar sıcak bir adam olan Pars Moyan oyunu asla onların kuralları ile oynamamıştı. Bu tarz büyük partiler, basının bayıldığı tüm isimlerin bir arada olduğu organizasyonlar asla Pars'ın ajandasında yer almazdı. Soğuk, sert ve basına karşı her zaman mesafeli bir adamdı. Medyada yer alan resimlerinin çok büyük bölümü ekonomi sayfalarında olanlardı.

Ve Saye ise basının gözbebeğiydi. Çocukluğunda onların kurt kapanına pek çok kez bacağını kaptırıp kanasa da Saye zaman içinde avcı olmayı öğrenmişti. Sonra da oyun kurmayı. O asla 'ciddi iş kadını' ya da 'ailenin cici kızı' olmaya çalışmamıştı. Her zaman kendisine çizilen o sınıra orta parmağını kaldırmaktan hoşlanmıştı. Ama Pars Moyan'la birlikte olduğunu ilan etmek... Bu Saye'nin girmekten kaçındığı bir riskti.

Yine de salona adımını attığı anda gözüne ilk takılan o oldu. Pars takım elbise adamıydı. Resmi davetlerde dahi üç parçalı, koyu renk, İtalyan kesim takım elbiselerinden vazgeçmezdi. Saye adamın dolabında aynı renk, aynı marka, aynı model binlerce takım elbise olduğunu görmüştü. Yani kendisinin de milyonlarca elbisesi vardı ama her kızın bildiği gibi kırmızı bir elbise asla sadece kırmızı bir elbise değildi. Ama siyah bir takım elbise siyah bir takım elbisedir.

Tüm o takım elbiselerin aksine şal yaka smokini ve Saye'nin taktığını ilk kez gördüğü papyonu ile farklı ama yine de tanıdık görünüyordu. Yanına gelen garsonun taşıdığı tepsiden bir kadeh şampanya alıp kendisine hedefine kilitlenmiş bir füze azmiyle ilerleyen Nil'e baktı. Üç parça kumaş ve tamamen tülden oluşan elbisesi pek çok kadın için cesur bir kıyafet sayılsa da Nil için sıradan bir hamleydi. Ateş'in aynı fikirde olmadığından emin olmanın verdiği güvenle Saye sinsice gülümsedi. Nil'in mavi gözleri çakmak çakmaktı. İnce kemikli yüzünü vurgulayan bir makyaj hatlarının kusursuzluğunu ortaya çıkarmıştı. İnce, uzun boynunu vurgulayan uzun safir küpeleri nikah yüzüğü dışında tek mücevherdi. Öylesine güzel, öylesine kusursuz ve öylesine şirret görünüyordu ki Ateş Ateşoğlu gibi bir adamın kadına deli divane olmasına şaşmamak lazımdı.

Aşkta ve Savaşta (Mükemmel Planlar Serisi 4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin