Upuzun bir bölümle geldim:) Bol yorumlu ve oylu keyifli okumalar diliyorum canlarım 🖤
⚜️
Günlerdir elimde o saçma şeyle gezebildiğime inanamıyorum.
Pazartesi sabahından itibaren koskoca holdingin içinde, ki bunların arasında Ginny'de vardı, yüzlerce meraklı göz ve dillere maruz kaldığım yetmezmiş gibi James'in hiç bitmeyen yardım çabaları, Liam'ın yoğun ilgisi ve Steve'in sinir bozucu meşguliyetiyle uğraşmak zorunda kalmıştım bir de.
James bana felç geçirmişim muamelesi yapıp, bulduğu her boşlukta işlerimi halletmeye kalkarken ona defalarca diğer elimin kullanılabilir olduğunu söylemiştim ama beni hiç duymuyor gibiydi. Sol elimle kullandığım klavyemi teklifsizce parmaklarımın altından çekip yazılması gerekenleri yazıyor, yazışmaları hallediyordu. Liam'da James'ten farklı değildi. Sabah postalarını getirdiğinde sağ elimin sargıda olduğunu gördüğünden itibaren o da James gibi bulduğu her fırsatta on yedinci kata geliyordu. Tabi yönetici kadronun olduğu katta amaçsızca gezen postacı olarak dikkat çekmemeye çalışması da ayrı bir takdiri hak ediyordu. Sürekli kahvemi yeniliyor ve diğer katlara iletilecek dosyalar olduğunda benim yerime onları götürüyordu.
Tüm bunlardan memnun muydum?
Kesinlikle hayır.
Bana kendimi aciz bir yaratık gibi hissettirmekten başka bir işe yaradığı yoktu tüm bu yardımların.
Nankörlük yaptığımı düşünmüyorum çünkü benim hissettiğim tamamen acziyetti. Tüm hayatımı kendi başıma idare etmiştim ben. Düştüğümde sol elimle sağ elimden tutup kendimi yine yerden ben kaldırmıştım, buna alışıktım. Dolayısıyla böyle yardımlar beni son derece irrite ediyordu ve ben tüm bu 'yardımları' için samimi olmasına çalıştığım teşekkürlerimi iletmekten başka bir şey yapamıyordum. Sırf bu yüzden Steve'in tüm sinir bozucu hallerine tahammül edebilmiştim işte. Çünkü James ve Liam'ın yoğun alakasından beni hemen her defasında Steve'in sabırları zorlayan, gereksiz istekleri kurtarmıştı. Hayır, bunu yardım için yapmıyordu.
Öyle olsaydı ona da sinir olurdum.
John McNally'nin oğlunun holdingdeki işlerini kolaylaştırmam üzerine verdiği emirle Steve haklarını kullanmaktan çekinmiyordu sadece. Babasının söylediği gibi oğlu kendisinden başka kimseden emir almayacağı bir işte çalışmalıydı ve o sebeple MMC'nin ilk 'Yönetici Asistan'ıydı. Hah! Asistanmış!.. Steve McNally Ceo'dan sonra gelen genel müdür yardımcısı Robert Anton'la neredeyse aynı haklara sahip bir konumdaydı ve holdingde işe başladığı günden bu yana, yani üç gündür son bir yıl içinde yapılan tüm yazışmaları, dosyaları, anlaşmaları, kısacası her şeyi istiyor, bunun içinde hiç çekinmeden beni meşgul ediyordu.
Ofisi babasının hemen yanındaki odada, burnumun dibindeyken bunu yapması bir telefonuna ya da kapıyı açmasına bakıyordu sadece. Kahretsin ki 'yok'um bile diyemezken Steve özellikle James ve Liam'ın yanımda olmasını gözlüyor gibiydi... Aldığım tüm desteklere ket vurmak istercesine araya girmesi ve benden başka kimseyi yanına istememesi onu tam bir pislik gibi gösterse de aslında bana yardımcı olduğundan haberi yoktu.
Beni özellikle meşgul etmeye çalışması ve pazartesi gününden itibaren yaptığım her şeyi takipte olmasının bir amaç doğrultusunda olduğunu düşünmeye başlamıştım. Nedenleri konusunda hala şüphelerim olsa da emin olduğum bir şey vardı.. Bay Lord tüm bunları dayanamayıp istifa dilekçemi vermem için yapıyordu.
Ama Steve ne kadar sabırlı olduğumu bilmiyordu.
Bende bu kadar sabırlı olduğumu bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STAJYER
Action•TAMAMLANDI• "Şeytana yol veren bir melektim. Kanatlarıma kan bulaşmıştı benim.." 🔸🔸🔸🔸⚜️🔸🔸🔸🔸 Acıyı tanımak, onu hissetmekten daha çok sarsar insanı. Tecrübe etmişsindir.. acının sana neler yaşatacağını, sende meydana çıkaracağı hisleri artı...