BÖLÜM 4 | HANGAR

585 59 171
                                    

"Gereksiz şeylerle uğraşmanın verdiği sinirle son basamağa geldiğimde Bay John'u Rosemary'nin masasının önünde gördüm. Rose çantası kolunda gitmeye hazır şekilde Bay John ile konuşurken bulundukları kısma çaprazlarından sinsice yaklaşmakta olan bir adam vardı. Ve de uslu duracak gibi görünmüyordu.."

Arka çaprazından dikkat çekmeden kim olduğuna baktım.

Bu adam...? Ciddi olamazdı!

Gelmesini bekliyordum ama burada ne yaptığını sanıyordu Tanrı aşkına?!

Aptal..

Birkaç saniye ses çıkarmadan hareketlerini izledim. Sam Blair yirmilerinin sonunda, yakışıklı olmasa da çekici denebilecek bir adamdı. Koyu kahve renginde ki düz saçları ensesine değiyor, yaşını daha genç gösteriyordu. Siyah deri ceketinin içine giydiği gece mavisi tişörtü ve aynı renk pantalonuyla koridorun açık renk mermerlerin üzerinde buzulların arasındaki kara panter gibi sırıtıyor olsa da patronumun ve asistanının benimle aynı fikirde olduğunu sanmıyordum.

Tavırlarında ki tehlikeyi sezmemek mümkün değildi. Görüşümden kopan avına odaklı kısık bakışları, birbirine bastırdığı dudakları, sessiz aynı zamanda doğal olmaya çalıştığı ufak adımları ve gergin beden diliyle hoş şeyler planlamadığını görebiliyordum. Gerçi 'hoş' tabiri kişiden kişiye değişkenlik gösteren bir kavramdı.

Ayaklarını ileriye doğru sürerken koyu renkli kıyafetler içindeki bedenini açık renk mermerlere rağmen sessizliği ile kamufle ediyordu.

Onunla aynı oyunu oynayabilirdim.

Deri ceketinin ceplerine sıkıştırdığı elleri ile kendinden emin adımlar atarken gözlüğümü ve ayağımdaki topukluları çıkarıp usulca kenara bıraktım ve arkasından yaklaşmaya başladım. Pantolon giydiğime şükrediyordum.

Sekreter ve patronu masa başında her ne konuşuyorlarsa tavırları o kadar ciddi ve frekansları dışarıya o kadar kapalıydı ki yanlarına yaklaşan adamın farkında bile değildiler. Sam sağ elini temkinli bir yavaşlıkla ceketinin cebinden çıkarırken avuçlarının arasına sakladığı içi dolu şırıngayı fark ettim.

Neden her şeyi ben fark etmek zorundaydım? Neden insanlar çevrelerine karşı bu kadar duyarsız ve ilgisizdi? Zaten Dünya'da birçok anlaşmazlık ve sorun bu alakasızlık yüzünden doğmuyor muydu?

Yine iş bana kalmıştı.

Ayakkabılarımın ayağımda olmamasının verdiği rahatlık ve sessizlikle hızlı adımlar atarak arkasından Sam'e yaklaşmaya başladığımda bu defa da sol elini cebinden çıkardı. Daha iyi görebilmek için başımı eğip gözlerimi kıstım, avucunun içine kıstırdığı bir buçuk iki santim uzunluğunda ki ufak şişeyi gördüğümde hangi tür bir adanmışlığın onu bu karara almaya ittiğine anlam vermeye çalışıyordum. Neden bir insan intihar etmek isterdi ki, ben olsam inadına yaşardım mesela..yaşadım da.

Nasıl Bay McNally Sam'in varlığından habersiz ise Sam de arkasında ki bedenden habersizdi. Büyük ve geniş koridorda aramızda bir metrelik mesafe kalana kadar adama yaklaştığımda Bay John'la arasında neredeyse üç metre kalmıştı. Sam sol elini cebine koyup boş çıkardığında dikkat çekmemek için iki elini de ceplerinden uzaklaştırmadan bedenine yakın tutmaya devam etti ve avucunun arasındaki şırınganın ucunu aynı elinin baş ve işaret parmağıyla açmaya çalıştı. O şişe ve şırınganın içinde Berry Deon'u acımasızca öldüren zehrin aynısından olduğundan yemin edebilirdim.

Bacak uzunluğumu düşünerek Sam'le aramdaki bir metreyi azalttım. Derin nefes alıp sağ bacağımla şırıngayı tuttuğu elinin bileğine doğru yan tarafından ani ve sert tekme attığım da parmakları gevşedi ve şırınga havaya fırladı. Bir an boş kalan eline baktı Sam. Arkasından gelen beklenmedik darbeyle bir anda şaşkına dönen adam yüzünü öfkeyle bana çevirdiğinde karşısında gördüğü kişiyle hiç memnun olmamıştı.

STAJYERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin