BÖLÜM 13 | BALO-PART 1

350 42 57
                                    

İlk bahsi 3. bölümde geçen S-LİFE'ın balosuna nihayet eriştik. Küçük detaylar dışında yazdığım çoğu şeyi önceden planlanlamış olduğumdan benim için 10 bölümlük bir bekleyiş oldu hdjudjfj. Ve sizlerde Chame'i bir süredir bekliyorsunuz biliyorum :) Balo bahsi uzun olacağından iki partta ele almak durumunda kaldım. Aksiyon diğer bölüme kalsa da Chame hakkında birşeyler öğrenmeniz için harika bir fırsat. Hadi o zaman siz okuyun ben de teorilerinizi duyayım :)

OY & YORUM unutmayın. Keyifli okumalar..



Yaz mevsiminin ilk gününde toprağında yağmuru misafir eden Boston'da Güneş tepe noktasındaki tahtına oturmasına rağmen, ne gökyüzünde hakimiyet kuran beyaz bulutların ardına geçirebilmişti ısısını ne de onlarla gelen yağışa 'dur' diyebilmişti. Aydınlık ama ıslak bir günle başlamıştı haziran.. nem kokan ılık havayla.

Şehirden kaçmak için harika bir günü seçmişlerdi.

Saat 12.15 sularında, yağmurun ıslattığı Logan Havalanı'ndan kalkış yapan beyaz tenekenin içindeki genç kadın, yağışa yakalanmadığı için kendini şanslı hissediyordu. Oysa şansa inanmazdı aslında. Yaşanan bir şeyin rastgele olma fikri tavuk yumurtasının içinden deve kuşu çıkması kadar saçmaydı ona göre. Herşeyde sebep, sonuç ilişkisi olmalıydı.. Bu bir zorundalıktı hatta. Çünkü tüm hayatı o sebeplere ve onların getirdiği sonuçlara dayalıydı.

Sebep, sonuç demişken Steve McNally'le cumartesi akşamı yaşananlardan doğabilecek sonuçları düşünüyordu. Kendini beğenmiş önyargılı hamam böceği yavrusu! Belki sarsıcı belki de etkisiz olsa da sürecin içine bir şekilde tesir edeceği kesindi. Havuzda yaşanan gerilimden sonra iki ayrı kabinden duşlarını alarak çıkmışlardı. Bu işe başladığından beri her zaman düz olmasına dikkat ettiği yoğun bukleli saçlarını düzeltmek için harekete geçtiğinde uzun saçlarında dağınık hareketlerle havluyu gezdiren adamı incelemişti. Toka takmadığı saçlarından damlayan su tanecikleri omuzlarını ıslatmaya devam ederken boynuna astığı havluyla engel olmuştu bir kısmına. Kızın yeniden düzleşmeye başlayan saçlarına göz atıp 'Kendine çok güvenme kıvırcık.' demişti. Kızın hoşnutsuz ifadesini görmezden gelip devam etmişti.

'Ruhun aydınlık olsa bile karanlık zorbadır minik kız. Umarım ışığının sönmesine izin vermez ve babamla çalışırken ellerini kirletmezsin.'

Bu McNally ailesini anlamıyordu.

Hem Steve tavsiye vereceği zamanı çoktan kaçırmıştı...

Beş saat kırk dakikalık yolculuğun huzur içinde geçmesi için MMC logolu özel uçağın en köşe noktasında ki rahat koltuklardan birinde gözleri kapalı dinlenirken aklından geçenleri duraklatmak istiyordu. YouTube videolarını istediği yerde duraklatabildiği gibi bunları da durdurabilseydi keşke. Böylelikle her zaman bir şeyleri düşünmek zorunda olan zihnine ihtiyacı olanı verebilirdi. Bu mümkün olmasa da kimsenin, özellikle de Mike aptalının kendisiyle kuracağı iletişim yollarının önünü kesmek ve rahatsız edilmemek için taktığı kulaklıktan yayılan hafif müzikle, siyah ve beyaz arasında kalan puslu ruhunu sakinleştirmekti amacı.

Bir süre böyle geçmişti. Binlerce fit yükseklikte devam edegelen tenekedeki konforlu yolculuğun üçüncü saatinde ise özgür geçirilen zaman sona ermiş planlar üzerinde hızlı bir çek-up yapılmıştı. Karşılıklı koltukların olduğu geniş alanda bilişim uzmanı Ted ile birlikte Mike ve John McNally'nin karşısındaki yerini almış soruları yanıtlıyor, gerektiği yerde müdahale ediyordu.

STAJYERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin