"Kontrol ettin mi Ted? O şerefsiz baloda olacak mı?"
Bugün ilk defa, takım elbise yerine açık renk kumaş pantolonundan bir ton daha koyu renkteki polo yaka tişörtüyle güne giriş yapan John McNally'nin çalışma odasında, tam karşındaki koltukta oturuyordum. Steve McNally'i henüz görememiştim ama uzun zaman sonra çocukları ve torununun malikanede toplanmalarından sebep olsa gerek, tercih ettiği kıyafet kombiniyle yaşlı patron S-LİFE'ın balo gününe dek kendisine mini bir tatil vermek istemiş gibi görünüyordu. Karşısındaki adamdan yanıt almayı beklerken gergin olmaktan ziyade doğal bir hali vardı. Yaşına rağmen yeni kırlaşmaya başlamış saçları ve aynı renkteki top sakalı bile bugün daha bir sakindiler.
Ama patronun oturduğu alan dışında odada gerginlik hakimdi.
Dünün aksine dizlerinin üzerine yerleştirdiği bilgisayarıyla toplantıya katılan, adının Ted olduğunu öğrendiğim McNally'nin şahsi bilişim işleriyle ilgilenen cılız adam sandalyesinde keyifle oturan patronunu onayladı. "Evet patron, Isai 17'sinde o baloda olacak. Bu ayın 16'sında kalabalık bir ekiple uçuş planı var, balonun yapılacağı otelde de bir adamı üzerinden birçok rezervasyon yapılmış."
"Harika!" Beklediği cevabı alan McNally keyifle sırıttı. Kafasının içinde planının çoktan hazır olduğunu ve hayata geçirmek için gün saydığını görebiliyordum. Ted'in ardından sıra Mike'a geldi. "Söylediğimi yaptın mı?" dedi ona da.
Mike sağ ayağını diğer bacağının üzerine yaslamış hafifçe sallarken patronunun kendisine seslenmesi üzerine kaygısızca işaret parmağını burnuna sürttü. Siyah kargo pantolonuyla aynı renkte, geniş pazularındaki dövmelerini sergileyen dar tişörtüyle her zaman ki gibi açık tenini karartmıştı. "Elbette patron. Camiaya dün senin pusuya düşürüldüğünü ama en ufak bir sıyrığının bile olmadığını ve bunu yapan her kimse onu muhakkak bulacağına dair and içtiğini duyurdum."
"Yalan sayılmaz" dedi keyifle. "...o kişiyi bulduğumla ilgili olan kısım dışında tabi ki."
Odadaki herkes hain sırıtışlarını büyütürken Mike yerinde rahatsızca kıpırdandı. "Patron, Larry denen o kadını sağ bırakmakla iyi mi yaptık, emin değilim. Garajda bizi duydu, bilgileri satmaya kalkarsa?"
John McNally kaygısızca dudaklarını ekşitir gibi büzüp başını arkaya doğru attı. "O s* o cesaret yok, özellikle garajda gördüklerinden sonra bir daha böyle bir aptallık yapamayacaktır. Gereksiz yere daha fazla dikkat çekmeyelim, yine de gözünüz üstünde olsun. O kadından daha kıymetli sorunlarımız var." Gözbebekleri ani bir yükselişle öfkeyi misafir etti kendinde.
"Patron.." dedi birkez daha Mike. "Isai denen o köpek şimdiye dek anlaşmalarda hiç yanlış yapmamıştı. Silahları gemilere istediğin adette ve tarihte yükleyip gönderdi. Son zamanlarda onda bir gariplik olduğunu hissetsek de, neden seni öldürmek istediğini anlayamıyorum."
"Nikolai Donovan.."
Ted'in gözleri önündeki bilgisayar ekranında bir süre incelercesine oyalandıktan sonra önce patronuna ardından diğerlerine baktığında John McNally'nin sabırsız ve sert bariton sesi uğultulu bir çizgi halinde Ted'in suratına çarptı. "Ne olmuş Nikolai'ye?"
Bu Nikolai'de kim şimdi?
Ted kendi düşüncelerinden kuşku duyarcasına son bir defa daha gözlerini kısarak ekrana baktı ve ancak bilgisayar ustasının sahip olacağı hızda parmaklarını klavyenin üzerinde dans ettirdi. "Isai'nin arama kaydını inceliyorum patron. Adam, Nikolai Donovan ile son zamanlarda sık sık karşılıklı görüşme yapmış. Konuşmanın içeriğine ait dokümana ulaşamıyorum ama..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STAJYER
Action•TAMAMLANDI• "Şeytana yol veren bir melektim. Kanatlarıma kan bulaşmıştı benim.." 🔸🔸🔸🔸⚜️🔸🔸🔸🔸 Acıyı tanımak, onu hissetmekten daha çok sarsar insanı. Tecrübe etmişsindir.. acının sana neler yaşatacağını, sende meydana çıkaracağı hisleri artı...