BÖLÜM 28 | PERDE ARKASI

286 40 50
                                    

Yazardan not: Neden bu kadar az okunuyorum?🥺🥺🥺

⚜️

8 Kasım, 2002Saat 18:14.

Akşam yemeği için mutfağa geçmiş, yüzünden eksik olmayan kocaman neşesiyle kocasının en sevdiği yemekleri yapıyordu Vera.

Evin tüm çalışanlarına izin vermişti bu akşam. Özel bir gün değildi ama uzun bir süreden sonra fırsatını bulmuşken John'la baş başa olmak, sevdiği adam için tüm yemekleri kendi elleriyle yapmak istiyordu.

Herşey böyle başlamıştı zaten o gece.

İnandığı birçok şeyin bu akşamdan sonra değişeceğini henüz bilmiyordu sadece.

Çok sık yemek yapmasa da mutfakta vakit geçirmeyi severdi Vera. Patatesleri, patlıcanları, kabak, soğan ve domatesleri incecik halkalar halinde doğrayıp sırayla tepsiye dizdikten sonra, üzerine güzel bir sos hazırlayıp bir kaç parça taze biberiye serpiştirdi keyifle.  Fransız yemeği olsa da John'un en sevdiği yemekti Ratatouille*. Küçükken bu evin baş aşçısı olan Fransız kadından ayda bir defa muhakkak istediğini ve koca bir tabağı zorlanmadan bitirdiği bir çok defa anlatmıştı güzel karısına.

Vera'da arada bir mutfak çalışanlarından istiyordu Ratatouille'yi ama Steve ve Zoe bu sebze yemeğini her gördüklerinde burun kıvırır küçük çaplı bir terör estirirlerdi masada.

Ama bu akşam iki çocuğu da olmayacaktı evde. Vera'nın annesinin evi şehir merkezinde olduğu için torunlarını göremediğinden şikayetlenmiş, onları çok özlediğini söyleyerek bu akşamlık çocukları okuldan kendi almak istemişti. Akşam da Readville'nin uzak olduğunu bahane ederek Zoe ve Steve'i göndermek istememişti.

Steve özellikle çok istekliydi büyükannesinin evinde kalma konusunda. Zoe henüz altı yaşında olsa da on üç yaşındaki Steve kız kardeşine göz kulak olacağına dair söz vererek anne ve babasını ikna ettiğinde aklındaki küçük kaçamaktan haberleri yoktu ebeveynlerinin. Akşam için kendi arkadaş grubuyla planı vardı ve etrafında sürekli gezen bir koruma olduğu sürece kendini özgür hissedemiyordu. Ne kadar aksi için uğraşsa da bir türlü ikna edememişti babasını.

Ona göre babası John McNally, çocuklarını çok seven paranoyak bir adamdı.

Çocukları aklına gelince tepsideki sebze yemeğini fırına verip annesini aradı devam etmeden önce Vera. Yaşlı kadının söylediğine göre Zoe'nun keyfi yerindeydi. Steve'de büyükannesinden izin koparmayı başarmış ve geç kalmama sözü vererek korumasına görünmeden dışarı çıkmıştı. Oğlu için bir an endişe etse de korkulacak birşey olmadığı kanaatine varıp kendini rahatlattı genç kadın. Zoe henüz fark edecek yaşta olmasa da ergenliğine giriş yapan oğlu Steve'in bu koruma olayından rahatsız olduğunu biliyordu. Aslına bakılırsa kendisi de istemiyordu ama bu konuda John'u aşmak imkansızdı.

Ailesine karşı her zaman sevgi dolu ve özverili olan adamın güvenlik takıntısı saplantı gibiydi ve Vera tanıştıkları günden bu yana korumaların sayıları giderek artsa da artık alışmış, uyum sağlamıştı.

Aşkı gözünü kör etmişti ve en kötüsü de farkında bile değildi.

Bu tutumundan dolayı oğlu gibi kocasının paranoyak olduğunu düşünüyordu sadece. Bir çok defa bir sorun olup olmadığını sorsa da John her defasında 'Wayne ailesi'**ninde iyi insanlar olduklarını ama sırf zengin oldukları için basit bir hırsız yüzünden öldürüldüklerini öne sürüyordu. Ona göre Boston'un Gottom şehrinden, McNally'nin de Wayne'den hiçbir farkı yoktu ve o yüzden ailesinin güvenliğini düşünmek zorundaydı.

STAJYERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin