BÖLÜM 5 | DOSYA

528 47 88
                                        

Çinli yeni iş ortaklarıyla bir araya geldiğimiz yemekli toplantı nihayet sona erdiğinde yağmur da sona ermiş geriye nemli boğucu bir hava bırakmıştı. Leylak kokulu lokantadan dışarı adım attığımda burnuma dolan ıslak toprak kokusu nefesimi tutmam gerektiğini hatırlatıyordu.

Yağmurun gökyüzünden silinip kendisini bizlere unutturmaya niyeti olmamalıydı ki saat öğleden sonra ikiyi gösterirken gökyüzünde asılı gri bulutlar eşliğinde ulaştık şirkete. Bay McNally'nin iki adım arkasında, renkleri solmuş bulutların penceresiz duvarlar arkasında kaldığı, Rose'un yanında ki masamın olduğu koridorda ilerlerken kendi yerime yerleşmek üzereydim ki patronun bariton sesi yankılandı kulaklarımızda. İfadesini bozmadan sırayla biz iki asistanına göz ucuyla baktı.

"Beş dakika sonra odamda olun, ikinizde"

Yanıt almaya ihtiyaç duymadan yoluna devam edip geniş tokmaklı ahşap kapıdan içeri girdiğinde çantamı masama bırakıp Rose'a döndüm. "Bizi neden çağırdığı hakkında bir fikriniz var mı Bayan Pace?" Bilgisayar ekranından başını kaldırmadan isteksizce "Tahmin ediyorum sadece." dedi. Devam etmeye gönüllü olmayan ciddi surat ifadesiyle yağmurluğumu çıkarıp beklemeye başladım. Tam beş dakika sonra iki asistan da yaşlı patronun karşısındaydık.

"Evet hanımlar, ikinizi de ilgilendiren bir kararım var. Sözümü kesmeden ve itiraz etmeden dinleyin şimdi. Rosemary kızının bebeği ne zaman doğacak?"

"Bir problem çıkmazsa iki ayı var Bay McNally."

"Güzeell..." Dudaklarının çevresini saran top sakalında gezdirdi parmaklarını. "Emekli olma talebini değerlendirdim Rosemary. Şu an için bunu kabul etmiyorum, yine de önümüzdeki iki ay boyunca, bugün dahil, öğleden sonraları izinlisin. Aryana, sana gelince..."

"Buyurun efendim" dedim içimden hiç gelmese de saygıyla başımı eğerek. "Bu iki ay içinde güvenilir ve yetenekli olduğunu bana ispatlayacaksın. İki ay sonunda Rosemary emekli olursa seni kadrolu çalışan yapacağım." Ulu Tanrım! Umarım o kadar uzun sürmez. "Benim için onurdur efendim"

Düşünceli bakışlarını üzerimde gezdirdi. Bir süre sessiz kaldıktan sonra bana bakıp "Sen çıkabilirsin" dediğinde deniz manzaralı geniş cam duvarlardan gözüme ulaşan kasvetli havayı daha fazla görmeyecek olmaktan yana memnundum. Söylediğini yapıp iki yaşlı kurdu yalnız bırakmak adına kapıya yöneldiğimde "Bu arada..." dedi Bay John. "Larry'i ara ve akşam 7'de her zaman ki yerde olmasını söyle."

Patronu onaylayıp masama geçtiğimde içeride ne konuştuklarına dair herhangi bir merak duymuyordum. Bu defa farklı olduğunu hissetsem de bu duruma alışıktım. Nasılsa çıkardı kokusu.

Hem ne dedi o? Kendimi ispatlayacakmışım. Tam bir saçmalık!

Her neyse..

Dediğini yapıp şirket telefonundan Larry Scarlett'a söylenilen seviyesiz mesajı ilettikten bir kaç dakika sonra kıdemli asistan Rose masasına dönüp yeniden çalışmaya başladı. Saat öğleyi geçmiş olduğundan beklentim çıkmak için toparlanmasıydı ama o burun kemerine yasladığı gözlüğünün arkasında ki dikkatli gözlerini bilgisayardan ekranından ayırmıyordu.

"Bayan Pace, saat ikiyi geçti. Bugün hastaneye geçmiyor musunuz?"

Rose omzunda dalganan saçlarıyla kafasını kaldırıp nihayet yüzüme baktığında oturduğu sandalyesinde kalçasını huzursuzca oynattı. "Bay McNally'nin verdiği bir işim var, onu bitirdikten sonra gideceğim tatlım." Bakışlarını kaçırıp yeniden bilgisayarına döndüğünde bir şeylerden rahatsızlık duyduğunu anladım. "İsterseniz size yardımcı olabilirim, hastaneye daha fazla geç kalmayın?"

STAJYERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin