~ 22. Bölüm ~

27.4K 1.8K 544
                                    

(multi :Nevâl ve Bâyezid )

Rahatsız olan canımlar ⛔ ile 🌺 arasını okumayıp es geçiversin 👋🏻

Nevâl Çalaphan'dan ✨

Sabır kara bir dikeni yutmak, diken içini parçalayıp geçerken de hiç ses çıkarmamaktır, demiş Şeyh Edebali. Sabrın ne zor olduğunu ama o zorluğa sabretmek gerektiğini bir cümle ile anlatmış. Kolay değildi elbet, imtihandı zor olan. Ama sonu inşirah dolu bir soluk olacaktı biiznillah...

Elimi karnımda gezdirip, tabir yerindeyse evladımı sevip son bir kez daha baktım o günlerdir kapalı duran pembe odaya. Boğazıma bir yumru oturdu. Zeynep'imi çok özlüyordum... Alışmış gibi yapmak alışmaktan daha kolay geliyordu bazen ama gecenin bir yarısı rüyamda duyduğum ağlama sesiyle yataktan fırlamak, sabah erkenden uyanıp uyku mahmurluğu ile mama hazırlamak artık yapmamam gereken şeylerdi. Anlamam, algılamam lazımdı artık Zeynep'in gittiğini... Ama anneliği onunla tadan kalbim söz dinlemiyordu işte.

-Sen ablandan kalan gönül yarama merhemsin bebeğim. Rabbim'den dileğimdir ki, bir gün inşallah ikinizi birden kucaklayabileyim... 'dedim kısık bir mırıltıyla. Yanağıma damlayan inci tanesini silip usulca kapattım kapıyı. Her vakit dilimden döküldüğü gibi, muhakkak her zorlukla beraber bir kolaylık vardı. Rabbim Zeynep'imin hasretini gönlüme koymuştu belki ama ona karşılık iki müjde nasip etmişti bana. Hem evladımın hemde beyzâdemin sevdasıydı bu müjdeler. İkiside durup durup düşündüğüm, inanamaz bir iç çekişle güldüğüm şeylerdi. Beyzâdem beni seviyordu... Ya Vedud! Sen edilen duaları en güzel zamanda kabul edensin...

Bütün günün yorgunluğu ile yöneldim mutfağa doğru. Salon karanlık olunca beyzâdemi nerede bulacağımı bilir olmuştum. Bir insan mesleğini böyle aşkla yaptıktan sonra tabii ikinci şubeyi açardı. Hatta pek yakında üçüncüyü de bekliyorduk. Kapıya yaslanıp ocak başında duran yakışıklıyı süzdüm. Belinden düşecek gibi duran bir eşofman altı giymiş, üzerine de salaş yakalı bol beyaz bir badi geçirmişti. Bağladığı siyah önlük ise ona ateş eden bir hava katmıştı. Bir an beni fark edip belli belirsiz bir tebessümle baktı yüzüme.

-Yakışmış. Ama temizini giyseydin, spor yaparken kullandım onu terlidir. 'dedi elindeki çırpma telini hızlı hızlı çevirirken. Açık duran saçlarımı tek omuzuma toplayarak çıplak ayaklarla yürüdüm yanına. Hamileliğin etkisiyle bazen öyle bir sıcak basıyordu ki ne giyeceğimi şaşırıyordum. Az önce yine öyle bir sıkıntı basmış, bende giyinme odasındaki pufta duran kocamın siyah tişörtünü giyivermiştim üzerime. Tabii kendisi on iki dev adamın adeta on üçüncüsü olmaya adayken giydiğim tişört bana elbise gibi olmuş, geniş yakası tek omuzumu açıkta bırakmıştı. Ocağın yanına ulaşıp arkasında durdum ve yüzümü sırtına gömerek derince içime çektim aşık olduğum kokusunu.

-Evet mis gibi sen kokuyor. O yüzden giydim zaten. 'dedim kısık bir mırıltıyla. Kedi misali kıpırdanıp ona yaslandım. Varlığı tüm dertlere devaydı. Kokusu ömrüme şifa... Çırpma telini kenara bırakıp ocağın altını kapatarak döndü bana. Mutfağı tatlımsı mis kokular sarmıştı. Dönüp bir anda belimden kavradı ve yanındaki boş tezgaha oturttu.

-Ayakta yorulma.'dedi tek eli boylu boyunca çıplak bacağıma dokunurken. Keyifle gülümsedim. Beni düşünmesi, bana böyle bakması hala uzun bir rüyada hissettiriyordu. Ve tamda bu anda uzanıp öpmek istiyordum onu. Lakin bunu engelleyen garip bir dürtü beni güzel kokan tencereye bakmaya zorlamıştı. Saçlarımı tutup azıcık eğildim tencereye doğru.

-Bu nedir? Muhteşem kokuyor... 'dedim kokusunu içime çekerek. Dudaklarımı iştahla yalayıp yutkundum. İçimden çıkan bu oburluğa inanamaz olmuştum. Bıraksalar tüm dünyayı yiyecek gibiydim. Arkasındaki çekmeceden bir tatlı kaşığı alıp tenceredeki enfes şeyden bana uzattı. Havada kaptım tabii!

CÂNMÂNÂ - BİR ŞAKAYIK ÇİÇEĞİ MASALI 🎀  (tamamlandı)     MUÂŞAKA SERİSİ 🌿 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin