(multi : Bâyezid Çalaphan)Bâyezid Çalaphan'dan.... 🕶️
Mihnet dolu sürgünlerden dönen bir candım ben. Korlara atılmış demirden yüreğimi hasret tavında dövmüş, körelmiş basiretimi bir pusat gibi keskince bilemiştim. Vardı muhakkak herşeyin bir bedeli. Bu gidiş bana unutturmuştu çocukluğuma dair cümle hissiyatımı. Sevgiyi, acıyı ve hiç tanımadığım o aşkı bilmez olmuştum bundan gayrı. Annesinin orman gözlerine sevdalı, lakin babasına ondan da çok benzeyen bir adamdım ben artık. Ertuğrul oğlu Bâyezid Çalaphan'dım...
Beş yıllık hasret sonrası doğduğum, büyüdüğüm yalının çatısı altında aralamıştım gözlerimi uykudan. Yanımda hissettiğim o ağırlık ikizim Mehmed'den başkası değildi. Onunla olan ilişkimiz ben giderken durdurulmuş, ben geldiğimde devam ettirilmiş gibiydi. Oysa ki ne çok kızmıştı bu gidişime. En büyük tepkiyi o göstermiş, en çokta o bakmamıştı yüzüme. Ama ikizlik öyle bir şeydi ki, en sevmediğim şeyleri yapsa dahi kızamıyordum ona. Elbet o da bana. Yerimden yavaşça kalkıp onu uyandırmadan yataktan indim. Doğduğumuzdan beri ayrı uyuduğumuz çok nadir olmuştu. Ben kendime yediremez gitmezdim ama Mehmed hiç gocunmaz, onu her defasında kovalasamda yanıma yatıvermekten vazgeçmezdi. Gece nöbetinden sabahın kör karanlığında gelmiş olmalıydı doktor bey. Sessizce üzerimi değiştirip, aynı sessizlikle çıktım odadan.
Geleli üç gün olmuştu vatanıma. Evimi, ailemi özellikle de annemi çok özlemiştim. Lakin giderken bıraktığım Mehmed gibi aynı kalmamıştı herşey. Osman abimin bir kızı olmuş, döndüğüm gece gelişim ile birlikte üçüncü yaşını kutlamıştık. Öyle tuhaf hissetmiştim ki kendimi. Amca olmuştum ben. Duhâ kızın baba yarısıydım. Yengem Nâre'nin küçük bir kopyası olan Duhâ'nın...
Nâre... Meçhul bir gecede katılmıştı hayatımıza. Katılmaktan da öte, orta yerine paldır küldür düştü de diyebilirdik. Önce uzak durmuştu hepimizden. Sonra kısacık bir zamanda değişmişti evimizdeki yeri. Abimin karısı olmuştu... Nâre Çalaphan olmuştu...
Nedensiz değildi yüzlerine rahatça bakamayışım. Bir vakitler adını koyamadığım ama derinde bir aşk sandığım duygular beni utanca itiyordu şimdi. Oysa ki ben yalnızca gülsün istemiştim o ağlayan gözleri... Mutlu olsun, yaşayamadığı ne varsa yaşasın. Ve muallak bir duyguya yenik düşüp aşk koymuştum adını...
Lakin şimdi anlamıştım yanlışımı. Duhâ'yı kucağıma ilk alışımda anlamıştım. Aşık olduğumu sandığım o kadın ile abimin bir parçasıydı bu küçük kız. Ama yakmamıştı bu benim canımı. Aksine, kanımdı, canımdı... Aşk denen şey acımak olmamalıydı. Gözyaşı silmek olmamalı... Mazlum olana destek olmak aşk yaşamak sanılmamalıydı. Nâre şimdilerde güçlü bir kadın ve bir anneydi. Ona hakikaten aşk beslemiş olsam gözlerine aynı duyguyla bakmam gerekmez miydi? Abime her dokunuşunda içime ateş düşmesi, adının geçtiği her an kalbimin tüy gibi uçuşması? Olmuyordu... Aşk sandığım o merhamet duygusu şimdilerde bir utancı yadigar bırakmıştı bana. Bir zamanlar aşık olduğumu sandığım kadın olmaktan çıkamamıştı...
Kalamazdım bu çatı altında. Kanımda kaynayan bu hicabât hissi boğazıma bir ilmek gibi yapışmış, beni türlü dertlere sevk ederken kalamazdım. Nitekim bunun için gerekli hazırlığımı da yapmıştım. İki yıl evvel açtığımız restoranın hemen yakınında bir ev almış, gelişime yakın bir iç mimar ile anlaşıp içini düzenlemeye başlamıştım. Orada yaşayacaktım. Annem ve babam başta karşı çıksa da bir şekilde ikna olacak ve ben yalnızlığımla başbaşa olmaya devam edecektim. Şimdide saat epey erken olsa da çıkıp restorana gidecek, oradan da eve uğrayıp son halini kontrol edecektim. Usulca indim merdivenlerden aşağı. Niyetim kimseleri uyandırmadan yalıdan çıkmaktı. Ama ayak seslerimi duyup salondan koşar adımlarla çıkan annem tüm planımı bozmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CÂNMÂNÂ - BİR ŞAKAYIK ÇİÇEĞİ MASALI 🎀 (tamamlandı) MUÂŞAKA SERİSİ 🌿
SpiritualHayaller Zümrüdü Anka kuşunun rengarenk tüyler ile bezeli kuyruğuna tutunup, Kaf Dağı ardına uçmak gibiydi bazen. Benimde hayallerim vardı, en toz pembesinden... Anaokulu öğretmeni olmak istemiştim ben hep. Onlarca çocuğun annesinden sonra annesi ol...