~ 25. Bölüm ~

23.1K 1.7K 664
                                    


(multi : Bâyezid ve Nevâl )

Nevâl Çalaphan'dan ✨

Bir koşturmacaya uyanmıştık Çalaphan yalısında. Günümüz hem erken hemde hızlı başlamış, kuvvetlice kahvaltı ettikten sonra herkes hazırlıklar için bir yana dağılmıştı. Bâyezid, oğlanlar ile birlikte gelin konvoyu için son eksikleri tamamlarken bizde Mihrimah, Nâre ve Maysa ile eve gelen kuaförü boyalarına batıyorduk. Kadın olmanın içgüdüsel bir yanıydı sanırım bu süsleme ihtiyacı. Çünkü yediden yetmişe ayna başındaydık ve kimse biz ne yapıyoruz demiyordu.

Sonunda herşey hazır olduğunda hep birlikte arabalara yerleşip çıkmıştık yola. Benim yol boyunca birkaç paket çubuk kraker bitirdiğim, şişelerce limonlu su içtiğim konusuna hiç girmiyordum. Bir mide bulantısı hasıl olmuş, iki gündür beni perişan etmişti. Hayır bu güne kadar hiç bir şey yoktu da düğünü mü beklemişti yani? Top gibi göbeğim sayesinde bir türlü koltuğa yerleşememiş, ama yine de bu heyecandan eksik kalmamıştım. Güzel eltimi almaya gidiyorduk kolay mı?

Nihayetinde kız evine vardığımızda hanımlar olarak bizi saygıyla içeriye buyur etmişler beyler aşağıda çalan davul zurna sesiyle eğlenirken ikram edilen şerbeti yudumlamıştık. Muazzez bizim bildiğimiz gibi içeride bir odada değil, salonun baş köşesinde gelinliği ile oturmuş, tüm güzelliği ile göz kamaştırıyordu. Gelinlik provada bize gönderdiği fotoğraftan çok daha güzel ve gösterişliydi. Baştan aşağı parıltılar ile bezeli, başında tıpkı kınada taktığı gibi kocaman bir taç vardı. Ensesinde omuzuna doğru sarkan gelin teli ise bir Rumeli kızçesi olduğunu vurgular gibiydi. Onların adetine göre oğlan tarafı hanımları gelir, kızı aldık diye oynayarak içerdi şerbetini. Bunu öğrenmemiz için biraz geç kalmıştık. Bu yüzden şerbetlerimizi içip ufaktan ayaklanmayı yeğlemiştik.

Muazzez bizimle birlikte ayağa kalkmış, içeriye gelen babası bizim huzurumuzda kırmızı kurdelesini bağlama üzere gelmişti. Boğazıma bir yumru takılmasına engel olmamıştım. Babacığım gelmişti aklıma... Ve onun yerine kayınpederimin bağladığı kırmızı kuşağım... Muazzez'in babası Muharrem amca kuşağı kızının beline sardı.

-Bizim kızlarımız kıymetlidir. Gözümüzün bebeği gibi bakar, gönlümüzün bam teli gibi büyütürüz.'dedi başı önünde dururken. Zorlukla yutkundu. Duygulandığı her halinden belliydi. Muazzez'in de dolu doluydu gözleri. Nitekim dün gece kına yakılırken de çok ağlamıştı. Muharrem amca kurdeleyi besmele ile bağlayıp düzeltti. Bu esnada annesi Zarife teyze kırmızı bir duvak getirip kızının başına örtmüştü. Muharrem amca kızının elini sıkıca tuttu.

-Ve sen Muazzez... Benim ilk göz ağrım, övüncüm, sevincimsin kızçem. Annen giderken ayakkabının içine bir altın koyacak. Ola da gittiğin yerde zulüm görürsen, dönecek paran olsun diye. Bununla bilesin ki, ben seni beyaz gelinliğin ile mutlu ol, hayırlı bir ömür geçirdikten sonra o evden beyaz kefenle çık diye uğurluyorum. Ama oldu da bulamadın aradığın huzuru, babanın kapısı sana her nefeste açıktır. '

Tutamıyorduk gözyaşlarımızı... Ben, hele ben! Gebelikten dolayı çizgi filme bile ağlayan ben şimdi hıçkırıklara boğulmamak için zor tutuyordum kendimi. Mihrimah elini uzatıp kimseye sezdirmeden sırtımı sıvazlamış, Nâre de dolu dolu gözlerle elimi sıkıca kavramıştı. Aynı sayılırdı yandığımız yara. O da hasretti benim gibi erkenden yitip giden babasına...

Gelinden önce çıkmıştık dışarıya. Biz kapıdan çıkarken Muazzez babasının elini öpüyor, ağlayarak boynuna sarılıyordu. Daha fazla dayanamayacağımı anlayıp atmıştım kendimi sokağa. Nâre ile arabalara doğru ilerlerken bir an şaşkınca bakakalmıştık meydana. Çünkü biz ağlarken kocalarımız meydanda çiftetellisi oynamakla meşguldü. Hemde Bâyezid dahil! Yüzlerimize yayılan tebessümler ile izlemiştik ailemizin gençlerini. Mehmed abi zaten en mutlu gününün keyfini çıkarır gibi döktürüyordu. Sonunda oynama bitirilmiş, Nâre Osman abinin yanına giderken beyzâdem benim yanıma gelmişti. Uzanıp tek elini yanağıma dayadı.

CÂNMÂNÂ - BİR ŞAKAYIK ÇİÇEĞİ MASALI 🎀  (tamamlandı)     MUÂŞAKA SERİSİ 🌿 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin