(multi : Nevâl )
Nevâl Çalaphan'dan ✨
Hiç uyumamışım gibi uyku mahmurluğu olmaksızın açıldı göz kapaklarım. Yattığım yerde usulca kıpırdanıp elimi yarım bir dünya kadar olan karnımda gezdirdim. Minik oğullarımın kibar tekmeleri bana günaydın der gibiydi. Mutlulukla kıvrıldı dudaklarım. Her vakit böyle nazik değillerdi ne yazık ki. Artık dokuzuncu aylarına girmiş, dünyaya gelmek için geri sayıma başlamıştı küçük beyler. Bu sebepten ara sıra sıkışık mekanlarında minik çaplı yer kavgaları yaşanıyor, bu durumda araya kaynayan ve sert tekmeleri yiyen ben oluyordum. Neyse ki şimdiden babalarının sesini tanıyor ve onun beni bile susturan ciddi konuşmaları doğmamış bebeklerimizde de etkili oluyordu.
Pilates topu gibi yuvarlanarak kalktım yataktan. Yine bol sırt ve bel ağrılı uykusuz bir gece olmuş, ancak sabah namazından sonra uyuyabilmiştim. Sadece bu sebepten bile bir an evvel doğurmayı istiyordum. Gebeliğin, hele de ikiz gebeliğinin son ayı ne kadar da zor oluyormuş böyle? Tüm gece karnımın için bir kavga var gibiydi. Devamlı hareket etmişler, öyle ki Bâyezid karnımın yamulan şeklini karşıdaki koltuktan bile anlayabilmişti. Bunda kendimin fazla kilo almayışı da etkiliydi tabii.
Beyzâdem sabah erken çıkacağını söylemiş, sabah namazından sonra sızdığım için onu işe uğurlayamamıştım. Yalnızca uyku ile uyanıklık arasında alnıma bir buse kondurduğunu anımsıyordum. Saat öğlene doğru yaklaştığı için kahvaltı da kaçmıştı tabii. Üzerime rahat bir ev elbisesi geçirip tülbentimi başıma atarak indim aşağıya. Amine annem ve Ertuğrul babam bugün birkaç aile dostuyla çiftlikte olacağı için ortalık epey sakindi. Sessizce kendime bir tabak hazırlayıp büyücek bir bardak portakal suyu eşliğinde yaptım kahvaltımı. Muazzez'in de tavsiyesi ile son bir aydır ekmek tüketimini neredeyse tamamen kesmiştim. Bu yüzden kahvaltıma bol sebze, meyve ve yumurta eşlik ediyordu. Derken mutfağa Nâre'nin girmesiyle şaşırdım. Onun derse gittiğini sanıyordum. Yüzünü buruşturmuş, beni görünce zoraki gülümsemişti.
-Nâre? 'dedim kocaman göbeğimi tutup masadan kalkarken. Tabağımı götürüp bulaşık makinesinin içine koydum.'İyi misin elticiğim? Solgun görünüyorsun? '
Nâre içeriye girip evvela elindeki bardağı lavaboda çalkalamış, sonra su ısıtıcısının tuşuna basmıştı. Dolaptan nane kavanozunu çıkarırken sorumu duymuş ve yine buruşan yüzüyle dönmüştü bana.
-Midem kötü biraz Nevâl. Öğrenciyi atölyede bırakıp nane limon almaya geldim. Hayır kahvaltı bile etmedim ama midem ağzımda sanki. '
Dediğiyle havaya kalkmıştı kaşlarım. Son günlerde onu hem durgun hemde solgun görüyor, yorgunluktur diye üstelemiyordum. Ayrıca şu nane limon çayı elinden düşmüyordu günlerdir. Aklıma düşen fikirler yüzümde umut dolu bir gülüş oluşturdu. Duhâ da büyümüştü yani... Nâre dolaptan limonu almış sıkarken yutkunarak yaslandım tezgaha.
-Elticiğim. 'dedim şirin çıkan bir sesle.'Acaba bu mide bulantısı bir hayra alamet olabilir mi?'
Gözlerim kısılmış, dişlerimi gösteren minnoş bir gülüş asılmıştı dudaklarıma. Nâre ise limon sıkmayı bir an bırakıp başını kaldırarak yüzüme bakmıştı. Benim gülüşümün aksine hüzün doluydu açık mavi gözleri. Limonu bırakıp ellerini tezgahtaki havluya sildi.
-Benimde aklıma geldi. İki ay üst üste gecikince test yaptım. Ama negatif çıktı. 'dedi dudakları üzgünce bükülürken. Gelip benim gibi tezgaha yaslandı.'Biz Duhâ'nın müjdesini bir seneden fazla bekledik Nevâl. Evvelden kullandığım bazı ilaçlar da buna sebepti, psikolojimde. Şimdi testte negatif çıkınca üsteleyip heveslenmek istemiyorum. Yine aynı şeyi yaşamaktan korkuyorum Nevâl.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CÂNMÂNÂ - BİR ŞAKAYIK ÇİÇEĞİ MASALI 🎀 (tamamlandı) MUÂŞAKA SERİSİ 🌿
SpiritualHayaller Zümrüdü Anka kuşunun rengarenk tüyler ile bezeli kuyruğuna tutunup, Kaf Dağı ardına uçmak gibiydi bazen. Benimde hayallerim vardı, en toz pembesinden... Anaokulu öğretmeni olmak istemiştim ben hep. Onlarca çocuğun annesinden sonra annesi ol...