~ 1. Bölüm ~

40.5K 2K 557
                                    


Ömrüme, kalbime, ruhuma, kısacası bana ve bize ;
hoş geldin Nevâl kız 🌺 ,
hoş geldin Zeynepcik 🧸,
hoş geldin beyzâdemiz Bâyezid'imiz 🖤 



(multi : Nevâl)



Nevâl Akınşah'dan... ✨

İkindi esintisi yüzüme ılık ılık vururken kulaklarıma bavulumun tekerlerinin yerde çıkarttığı ses doluyordu her adımda. Tek elim pembe bavulumu heyecan ve korkuyla çekerken diğer elim küçük pusetin sapını kavramıştı. Yüküm ağırdı... Her manada ağırdı. Lakin ne arayıp köşkten birini yardıma çağırmış, nede bu derde bir gönlü ortak etmiştim. Tek başıma yüklenmiştim bu yükü madem, tek başıma taşımaya devam edecektim.

Adımlarım köşkün yeşillikli bahçesine geldiğinde yağlı boyayla her yaz boyanan demir kapı İhsan amca tarafından açılmıştı yine. Bir parça şaşkınlık ile yüzüme baksa da kendini çar çabuk toparlayıp tebessüm edivermişti.

-Nevâlcik! Hoş geldin balkız! ' demişti o kalın sesiyle. Buruklaşan gülümsemem onu şaşırtacaktı. Her vakit bu bahçede hoplayıp zıplayan, onun diktiği güzel çiçekleri darmadağın eden afacan kız çocuğu şimdilerde omuzlarındaki ağırlıklar ile olgunlaşmaya yüz tutmuştu.

-Hoşbulduk İhsan reis. Hoşbulduk... 'dedim kısık bir mırıltı ile. Açılan demir kapıdan usulca girdim içeriye. Köşke uzanan iki yanı çiçekli yol hiç bu denli uzun gelmemişti bana. Varacağım yere bir an evvel varmak, göreceğim günü bir an evvel görmekti niyetim. Ve nihayetinde ulaşmıştım kapıya. Bu kez de ben çalmadan açılmıştı ardına kadar beyaz ahşap kapı. Beni karşılayan köşkümüzün emektarı Hasibe sultandı.

-Nevâlcik! Ballar balı hoş gelmiş! 'dedi her zamanki gibi şakıyarak. Kollarını iki yana açmış kucaklamayı bekliyordu beni. Lakin gözü elimdeki şeye takılınca elleri boşluğa düşüvermişti umutsuzca. Yine acı acı gülümsemiştim.

-Hoşbulduk Hasibe sultan...' demiştim ağzımın içinden mırıldanarak. Bavulumu kapıda bırakıp tek puset ile girmiştim içeriye. Bavul orada kalmalıydı. Belki de içeri girmeden tekrar dışarı çıkması lüzum gelecekti. Boğazıma düğümlenen sözler anne ve babamın yüzlerini gördüğüm anda kor gibi yakmıştı içimi. Beni salonun kapısında gördükleri an ikisi de heyecan ile ayağa kalkmıştı.

-Ah benim küçük prensesim gelmiş! Ne çok özledik seni annem bir bilsen! 'demişti anneciğim bana doğru adım atarken. Babam ise yerinden ağır ağır ayrılmış, okulunu bitirip diplomasını alan kızını mağrur ifadesiyle karşılıyordu.

-Gelmiş benim kıymetlim. Hoş gelmiş sefalar getirmiş.' diyordu koşup boynuma sarılamamı bekleyerek. Lakin öyle olmamıştı bu kez. Ne ben annemin bana doğru yürüyen ayaklarının son adımını görebilmiştim, ne babamın boynuna atlayıp evin küçük afacan kızı moduna geri dönebilmiştim. Daha fazla tutamadığım inciden taneler usul usul süzülüp yanaklarım ile buluşurken fark etmişlerdi elimdeki puseti. Ve içinde huzur ile uyuyan küçük meleğimi... 

İlk tepki annemden gelmişti.

-Nevâl...? Bu bebek kimin bebeği kızım? Bir misafir mi getirdin yanında? '

CÂNMÂNÂ - BİR ŞAKAYIK ÇİÇEĞİ MASALI 🎀  (tamamlandı)     MUÂŞAKA SERİSİ 🌿 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin