(multi ; Beylem Akınşah Kutludağ)Nevâl Akınşah'dan... 🌺
Iraklarda kalan bir bahar mevsiminde gibiydi ruhum bu cümbüş dolu ortamda. Etrafım çepeçevre mutlu insanlarla dolu, hepsinin yüzünde az sonra kurulacak bir yuvanın güzellemesi asılı... Havada uçuşan tüller ile süslü masa sandalyeler denize nazır havuzlu terasa özenle dizilmiş, nikah merasimi için hazırdı . Babam annemi koluna takmış ahbaplarını kızının nikahına karşılarken ben usulca kalktım yerimden. Aklım evde bıraktığım Zeynep'im de kalmıştı. Kimsenin bilmediği bu durumu ortaya çıkarmak için ablamın nikahı pek uygun kaçmazdı. Bu sebeple Hasibe teyzem ısrar etmiş, annem ve babamda ona destek verince kızımı konakta onunla bırakmak durumunda kalmıştım. Lakin içim hiç rahat değildi. Doğduğundan beri ilk kez ayrı kalıyorduk birbirimizden. Beni arar mıydı acaba? Kokumu, sesimi arar mıydı? Ah minik kuşum... Daha bir saat bile dolmadan burnumda tütmüştü o cennet kokusu. Göz göze geldiğim insanlara başımla selam vererek arka bahçeye doğru ilerledim. Aramazsam rahat etmeyecekti içim. Etrafta kimsenin olmadığını kontrol ederek hızlıca yasladım telefonu kulağıma. Çok çalmadan açılmıştı neyseki.-Hah! Hasibe sultan Zeynoş nasıl? Ağladı mı ben yokken? He ne yapayım geleyim mi hemen? 'dedim cümlelerimi ard arda sıralarken. Nefes almak için durduğum anda küçük bir kapı sesi geldi kulağıma. Yutkundum.
-Zeynep uyuyor ballar balım. Sen rahat otur.'dedi Hasibe teyzem keskin bir fısıltı ile. Derince çektiğim nefesimi huzur içinde üfledim. Aklıma şu birkaç dakikada neler gelmişti... Çok mu evhamlı bir anne olmuştum ben? Telefonu kapatıp alt dudağımı düşünceyle kemirdim. Az sonra nikah, akşama da düğün yemeği olacaktı. Neyse ki aralarında birkaç saat boş zaman olacağı için konağa döneceğimizi söylemişti babam. Ablamlarda o sürede fotoğraf çekimi yapacaktı.
Elimi kaldırıp başıma binbir uğraşla taktığım toz pembe şifon eşarbımı düzelttim. Annem mavi, ben ise pembe tonlarında giyinmiştik bugün. Ablam ise bembeyaz gelinliği içinde periler gibiydi. Saçlarını kızıl boyadığından annesi ile çok benzetmiştim bu kez onu. Eskiden gördüğüm fotoğraflarda bu kadar benzemezlerdi. Hoş, babam eskiden annesi ile bu kadar görüşmesini istemediği için daha nadir giderdi yanına. Şimdilerde iki yakın arkadaş gibi olmuşlardı. Babamın uzak bir akrabası bizi gördüğünde ikimizi de annelerimize benzetmişti. Kim bilir, belki yaşam tarzlarımızda onlara benziyordu. Küçüklüğümden beri öyle çok severdim ki annemin kıyafetlerini. Eşarplarını başıma üst üste bağlar, her yerlerini iğne izi yapardım. Istemsizce gülümsedim. Gidip anneciğime bir baksam iyi olacaktı. Zira ablamın annesi Meyra Hanım da burada olduğundan fazlasıyla gerilmişti. Yüzümde kalan tebessümüm ile döndüm arkama. Ve karşımda bulduğum iri bedenle irkilip bir adım geriledim.
-Hi! 'diye bir ses çıktı ağzımdan. Elalarım ürkek bakışlarla tutundu safir maviliklere. Nefesimi tutarak yutkundum.
-As...asrın.'dedim kısık bir mırıltıyla. Gözlerimi onlara derince bakan gözlerden kaçırıp başımı hafifçe önüme eğdim.'Korktum bir an...' Bakışlarını hala üzerimde hissediyor ve ip gibi geriliyordum.
Eniştem Boran'ın kardeşiydi Asrın. Kutludağ ailesinin küçük ama haşarı çocuğu, Beylem ablamın liseden sınıf arkadaşıydı.
Onların okulları bitmişti bitmesine ama Asrın'ın bize gelip gidişleri bitmemişti. Çok sonradan anlamıştım bu gelişlerin bana olduğunu. Ve hemen kendi kabuğuma çekilivermiştim. Ama o ondan uzak durduğumu anlar anlamaz ilk fırsatta edivermişti aşkını ilan. Hatta öyle ki ben daha liseye giderken defalarca evlilik teklifi etmişti. Kalbini kırmamaya çalışarak reddetmiştim hepsini . Ama o yılmamıştı. Bana doğru bir adım atıp tam karşımda durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CÂNMÂNÂ - BİR ŞAKAYIK ÇİÇEĞİ MASALI 🎀 (tamamlandı) MUÂŞAKA SERİSİ 🌿
SpiritualHayaller Zümrüdü Anka kuşunun rengarenk tüyler ile bezeli kuyruğuna tutunup, Kaf Dağı ardına uçmak gibiydi bazen. Benimde hayallerim vardı, en toz pembesinden... Anaokulu öğretmeni olmak istemiştim ben hep. Onlarca çocuğun annesinden sonra annesi ol...