~ ÇALAPHAN'DAN 5 ~

20.1K 1.6K 241
                                    

(multi : Bâyezid Çalaphan )

Bâyezid Çalaphan'dan... 🕶️


Şef önlüğümü çıkarıp siyah badimin üzerine sabah karımın özene bezene giydirdiği kareli gömleğimi geçirdim. Bacaklarımı saran eşofmanım ve botlarımla, olmaktan mutluluk duyduğum vaziyetteydim. Akınşah Holdingi tamamiyle Çalaphan Holdinge bağlamak ve restoranlarımın başına dönmek son yıllarda verdiğim en iyi karardı. Nitekim bu kararım güzel karım tarafından da destek görmüştü. Zaten değil holding işlerini görmek, adını duymak dahi istemiyordu yaşadıklarından sonra. Zordu, ama atlatmıştı. Yavrularımıza sarılmış, vaktinin neredeyse hepsini onlarla geçirip bana huzur kokulu bir yuva kurmuştu. Geçtiğimiz günlerde ise üç yaşına basmıştı oğullarımız. Var olan huzurumuz her daim sürecekti inşallah. Ayaklarım restoranın çıkış kapısına doğru yönelirken çaylaklardan Serkan önümde bitmişti.

-Şefim babanız Ertuğrul Bey geldi. Denize bakan masaya buyur ettik. 'dedi ellerini önünde saygıyla birleştirirken. Duyduğum beni ufak bir şaşkınlığa sevk etmişti. Babamın yanlız geldiği nadir görülürdü. Genelde annemle gezmeyi tercih ettiğinden beni ziyarete de hep birlikte gelirlerdi. Bir anda düşmüştü aklım başıma. Annem yalnız kalmasın diye Nevâl'in yanına gitmiş olmalıydı. Başımı sallayıp Serkan'ın omuzuna dokundum.

-Tamam koçum. Sen iki sade kahve getir bize. 'dedim ciddi tavrımla. Ve dönüp babamın oturduğu masaya ilerledim. Yaşı kaç olursa olsun her daim karizması yerindeydi Ertuğrul Çalaphan'ın. Onu karşımda tüm heybetiyle görünce bunu bir kez daha hatırlamış, ve yaptığı şeyler ile babamla gurur duyduğum aklıma gelmişti. Yüzüme yayılan tebessümümle yanında bittim. Beni fark edince babacan tavrıyla kıpırdandı yerinden. Kalkmasına müsaade etmeden eğilip saygıyla elini öptüm.

-Hoşgeldin babacığım. Şaşırdım beklemiyordum seni. 'dedim karşısındaki koltukta yerimi alırken. Belli belirsiz tebessümüyle başını sallayıp tekrar yayıldı koltuğa. Giydiği yarım balıkçı yaka kazağı bal rengi gözlerini ayan etmişti.

-Buralardan geçiyordum, uğrayıp aslanımın bir acı kahvesini içeyim istedim. 'dedi tok sesiyle. Gülümsedim. Çok geçmeden Serkan ufukta görünmüş, bahsi geçen acı kahveleri önümüze kibarca bırakmıştı. Babam arkasına yaslanıp bol köpükten bir yudum aldı. Bazı bakışlarını oğlum Tuğrul'da görür gibiydim. Adını o taşısa da sima olarak o babama, Ahmed ise annesi ve rahmetli Tuğrul dedesine benziyordu. Bende bir yudum aldım kahvemden.

-Nasılsın babacığım? Sık görüşüyoruz lakin her zaman böyle hasbihal edemiyoruz. Tabii oğlanlarda müsaade etmiyor. 'dedim manidar bir gülüşle. Ne vakit yalıya gitsek, Ahmed, Tuğrul ve Süleyman Can koşturmaktan bir hal oluyor, bizi de rahat bırakmıyorlardı. Babam buruk bir tebessümle gözlerini uzağa dikti.

-Kötü demeye Rabbimden korkarım evlat. Fakat Amine'mi böyle güçsüz görmek... '

Derinden bir iç çekti babam. Benim ise gözlerim düşünceyle gezindi üzerinde. Annemin son zamanlarda kan değerlerinde birkaç düşük çıkmış, dolayısıyla halsizlik yaşamıştı. Hemen müdahale edip takviye aldırmıştık elbette. Toparlıyordu. Daha da toparlanacaktı. Ama babamı ikna etmek ondan daha zordu. Annemin parmağının ucu yaralansa dünyayı ayağa kaldıran babamı böyle görmek tabii ki şaşırtmıyordu beni. Asıl şaşırdığım kendimdi. Gittikçe ona benzediğimi fark etmiştim. Ve bu garip bir şekilde hoşuma gitmişti.

CÂNMÂNÂ - BİR ŞAKAYIK ÇİÇEĞİ MASALI 🎀  (tamamlandı)     MUÂŞAKA SERİSİ 🌿 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin