~ 34. Bölüm ~

19.3K 1.7K 591
                                    

(multi : Nevâl)

Nevâl Çalaphan'dan

Elimdeki Kurân-ı Kerim'in kapağını kibarca kapatıp 'sadakallahül azim' zikretti dilim. Bakışlarım ise oyun halılarının üzerinde yuvarlanan oğullarıma takıldı. Düşünüyordum... Epey zamandır düşünüyordum. Birileri geliyor, birileri gidiyor ama dünya hep dönmeye devam ediyordu. Değişen ise içindekilerdi. Bizdik... Doğan büyür dedikleri gibiydi. İkizler altıncı aylarına gelmiş, Nâre doğum için gün sayar olmuştu. Ben ise düşünüyordum, büyüyordum, olgunlaştığımı hissediyordum. Artık o uçarı, aşık Nevâl değil, anne Nevâl'dim. Bâyezid Çalaphan'ın eşi, Ahmed ve Tuğrul'un annesi. Anne ve babamı kaybedişim ile başlayan bu evriliş, Madam'ın, daha doğrusu Meryem teyzemin gidişi ile perçinlenmişti. Ondandır ki bugünlerde daha bir susuyordum. Susuyor ve tevekküle dalıyor...

Gözlerim evlatlarıma çevrilmiş birinin yüz üstü, diğerinin sırtüstü yatıp oyuncaklarını incelemesini, arada değişik sesler çıkarmasını huzurla izliyordum. Tuğrul'um kara kaşı, kara gözü ve bakışlarıyla babası ile Ertuğrul dedesi karışımı olmuştu. Büyüdükçe siması daha ayan oluyor, sert mizacı gittikçe oturuyordu. Ahmed'im ise huylarını Mehmed amcasından simasını ben ve babamdan almıştı. Gözleri yeşillerle bezeli birer ela olmuş, tebessümü ise dudaklarından hiçbir zaman eksik değildi. Huzur içinde dalmışken kapının tıklatılmasıyla dünyaya döndüm. Buyur edişimin ardından kapı açılıp iyice şişen göbeği ile Nâre girmişti içeri.

-Canım ben hazırım. Çıkıyor muyuz? 'dedi çantasını elinde sıkıca tutarken. Dediğiyle saniyelik olsa da duraksadım. Bugün kızlarla plan yapmış, doğum öncesi Nâre'ye moral olsun diye birlikte dışarı çıkacaktık. Saatler önce hazırlanıp Nâre'nin hazırlanmasını beklerken Kuran'ı Kerim okumaya başlamıştım oysaki. Ayetler arasında kaybolup planımızı tamamiyle unutmuştum. Oğlanları annem ve işi olduğunu için gelemeyen Mihrimah'ı bırakmış, çantamı alıp çıkmıştım. Direksiyona geçtiğimde biraz daha iyi hissediyordum. Her zaman olmasa da arada böyle hayata karışmak güzeldi.

Önce hastaneye uğrayıp Muazzez ve ona kontrole uğrayan Maysa'yı almış, sonra da artık aramıza iyice karışan Piraye ile restoranda buluşmuştuk. Çoğumuz tok olduğu için birşeyler içmeye niyetlenmiş, ama gebelerimiz Maysa ve Nâre sayesinde kendimizi çeşitli tatlılar kaşıklarken bulmuştuk. Neyse ki bende emziren bir anneyim ve arada böyle kaçamaklar benimde hakkımdı. Gülmüş, eğlenmiş, bolca stres atmıştık. Üstelik sadece üç gün sonra sezaryan ile doğuma girecek olan Nâre'ye değil hepimize moral olmuştu bu buluşma.

Her güzel şeyin olduğu gibi bu güzel gününde sonu gelmişti. Vakit akşama dönerken yavaş yavaş eve doğru yola koyulma zamanıydı. Kızlar ne kadar biz gideriz dese de arabamla çıktığım için önce onları bırakacağımız konusunda ısrarcı olmuştum. Sonunda pes etmişler, bizde akşam trafiğinin o sıkıcı anlarına merhaba demiştik. Demiştik demesine ama herkes usta şoför değildi ki! Hele bazıları sanki direksiyon kursunu yalnızca kitaptan okuyarak görmüştü. Ama biri vardı ki...

Önümde duran arabaya arkadan çarpmamak için aniden asılmıştım frene. Ama öyle ki sadece yanımda oturan Nâre değil arkadaki Muazzez, Maysa ve Piraye bile çığlık atıp savrulmuşlardı. Telaşla durup önce Nâre'yi sonra Maysa'yı kontrol ettim. Hamile iki kadın vardı arabada ve bu önümdeki dangalak çat diye durup beni kazaya sürüklüyordu. Neyseki her ikisi de iyiydi. İlk tepki elbette Arnavut damarına basılan doktorumuz Muazzez'den gelmişti.

-Bu ne mori almış sanki ehliyeti manavdan! Kukku giriyorduk arkadan te te iki gebe karıyla! '

Derinden bir nefes üfleyip iyi oldukları için bir nebze olsun rahatladım. Ama yaptığı hata bariz belliydi. Muazzez'in söylenişi ardından taze avukatımız Piraye de sessiz kalamamıştı.

CÂNMÂNÂ - BİR ŞAKAYIK ÇİÇEĞİ MASALI 🎀  (tamamlandı)     MUÂŞAKA SERİSİ 🌿 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin