Evden olabildiğince sessiz çıktığımda karşımda tam olarak yedi tane iri yarı adamlar duruyordu. Önlerinde duran kaşlarını çatmış ve ellerini önünde bağlamış Aksel de dahildi bunlara.
Şirince gülümsedim. "Ee saklambaç oynuyoruz da malum patronunuzdan saklanmam gerekiyor." Küçük adımlarla yaklaşıp ellerimle çekişmelerin işaret ettim. "Çekilirseniz eğer saklanıcam." Demiştim ama hiç kimse yerinden kıpırdamamıştı.
Vazgeçip geri eve gitmek üzere dönücektim ki Aksel ve diğerleri gülmeye başlayınca şaşkınlıkla olduğum yerde durdum.
"Abi saklambaç oynuyor ve ebe mi oldu?" Diyip gülmeye devam ederlerken bende gülmeye başlamıştım. Ares'i ikna edip çocuk oyunu oynatmam imkansız gibi görünse de bunu kolaylıkla başarmıştım. Normal olarak hayatı boyunca sayılı kahkaha atan ve bunların yarısı genellikle alaycı olan Ares'den pek beklenilecek birşey değildi.
"Sakın söylemeyin bak size söylediğimi. Yoksa.." elimle boğazımı kesermiş gibi yaptım "keser beni valla. Elinden kurtulamam." Dedim.
Gülüşmeler yavaşlarken içerden "Ayda unut bir daha saklambaç oynamayı. Çocuk muyuz kızım biz. Sanki yer yarıldı içine girdi arkadaş." Diye bağırması duyulmuştu.
Korkuyla hepimiz gülmeyi bırakmıştık. Ben hepsini ittirdim hemen saklanıcak bir yer aramaya başlamıştım.
Etrafımızda sadece iki araba ve ağaç olduğunu düşünürsek pek fazla seçeneğim yoktu aslında. Arabaya saklanabilirdim ama eğer dışarı bakacak olursa ilk kontrol ettiği yer büyük ihtimalle araba olurdu. Bu yüzden ağaçlardan birisinin arkasına saklanmakta başka çarem yoktu.
Geniş gövdeli ağaçlardan birisinin arkasına saklanıp sakinleşmeye çalıştım. Nefeslerim yavaşlamaya başlayınca evin kapısının açılma ses geldi.
Baya sinirlenmiş olmalı ki adım sesleri bile az çok duyuluyordu. Ben gittikten sonra Aksel ve diğerleri sanırım kendilerini durduramamıştı.
Bunu Ares'in "Ne gülüyorsunuz lan!" Diye kükremesinden anlamıştım. Varla yok arası gelen gülüşme sesleri bir anda kesildi. "Ayda mı söyledi?" Diye tehlikeli ses tonuyla konuştu. Sanırım ben bitmiştim.
Şuan tam anlamıyla yer yarılsa içine girsem belki kurtulabilirdim Ares'in elinden. Belki de ben abartıyorumdur.
Sinirli bir şekilde güldükten sonra tekrar yürümeye başladı. Sinirli adımlarının altında ezilen yaprakların hışırtılarından belli oluyordu.
Arabaların kapı sesleri gelince tahminimin doğru olduğunu anladım. Sakince açılan kapılar sinirli bir şekilde çarpılarak kapatılıyordu.
Caner abiden ses yoktu derken ağacın yanında hafifçe eğilip baktığımda oda evin kapısına yaslanmış Ares'in düştüğü durumu zevkle izliyordu. Yani Caner abiyi bulmuştu ve bu sefer sıra bana gelmişti.
Adım sesleri bir yaklaşıyor bir uzaklaşıyordu. Ortalama on beş dakika geçmişti ama hala aynı yerimde iki büklüm saklanmaya devam ediyordum. Ayrıca garip olan etrafta sessizleşmişti. Adamların sesi veya Caner abinin Ares'i sinir etmek için kurduğu cümleler yerine sessizlik vardı.
Gerilmeye başlamıştım çünkü çok garipti. Hakan'ın beni kaçırdığı günde aynı böyleydi. Tek fark ben ağlıyordum ve şuan ki sessizlik yerine silah sesleri hakimdi ortama.
Hakan'ın kaçırdığı gün aklıma gelince oyunda olduğumuzu bilsek bile gerilmiştim. Ares vurulmuştu. Adamlardan birisi sırf gözdağı vermek için öldürülmüştü. Ve ben üç gün bir odada bekletilmiştim. İki gün sanıyordum ama üç gün tutulmuştum. Üç gün kısa gibi görünse de bana üç yıl gibi gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
ChickLitAres & Ayda "Çünkü herkes herşeyi bilmek zorunda değil." - O bana sarılmış, ben ona sığınmıştım. - Eğer bazı şeyleri akışına bırakmazsan sana acı verir. Kendine acı çektirme. - Ona sarılmaya çok çok ihtiyacım vardı. "Ve her saniye daha da çok yarala...