AYDA • 41

105 9 7
                                    

Başak'tan

Kitapçıdan dönüyordum. Önce Ayda ile bana ait olan kitabevini kontrol etmiş daha sonra tanıdığım bir kitapçıya uğramıştım. Elimde okumak istediğim beş kitabın bulunduğu poşetini taşıyordum.

Fazla tanımadığım bir insanın evinde bu kadar rahat davranmam hoşuma gitmiyordu fakat Ayda'nın yanından ayrılma gibi bir niyetim yoktu. O nereye, ben oraya mantığı ile hareket etmekten vazgeçmeyi düşünmüyordum.

Çalan telefonum ile düşüncelerimden ayrıldım ve çantamdaki telefona uzandım. Caner'di arayan.

"Efendim Caner?"

"Kız çocuğu, attığım konuma gelsene hemen."

Bir şey mi olmuştu? Kalbim bu kadar aksiyonu kaldırmıyordu artık!

"Niye? N'oldu, bir şey mi oldu?" Güldüğünü duydum ama tam kelimeyi kullanmak gerekirse gevşek bir şekilde gülmüştü. Sanki kendisinde değil gibi.

"Neler olmadı ki?" Telefonun kapanması ile tam tekrar arayacaktım ki zaman kaybetmek yerine konuma tıkladım. Yoldan çevirdiğim bir taksiye bindikten sonra konumun olduğu yere gitmek için yola çıktım.

Yarım saat sonra taksi durduğunda parayı vererek arabadan indim. Taşınmayı düşündüğü eve gelmiştim. Daha doğrusu artık taşındığı ve yaşadığı eve. Zili çaldığımda arkadan birkaç şeyin düşme sesi ve ufak tefek kısık sesli küfürler duydum.

Kapı açıldığı anda yüzünde anlamsız bir gülüş ile duvardan destek alarak ayakta duran Caner beni karşıladı. Gözlerini çevreleyen koyu halkalar ve kızarmış gözleri ile uyku isteyen görünüşüyle sinirlendiğimi hissettim.

"Gel kız çocuğu, gel." Kaşlarımı çatarken yanından geçerek içeri girdim. Birkaç değişiklik dışında o gece gördüğüm evin aynısı duruyordu.

Tabii, tezgâhı kaplamış alkol şişelerini ve çöpün dolu olmasından dolayı yere düşmüş sigara paketleri dışından bir değişiklik yoktu.

İki alkol şişesini elime alırken öfkeyle Caner'e döndüm. "Bunlar ne Allah aşkına?"

"Susamıştım." Dedi omuz silkerek. Üstüne fırlatsam zarar görür müydü? Hayır Başak, sakin olmalısın.

"İyi misin sen Caner? Kaç yıllık susuzluk bu? Ayrıca susayan insan su içer salak!"

Kaşlarını çatar gibi oldu ama ciddiyetini koruyamadı. "Bana salak mı dedin sen? Ben senden kaç yaş büyüğüm haberin var mı?"

"Var. Ama eminim ki sen benden daha çocuksu davranıyorsun." Aniden bir adım geriye atarak benden uzaklaştı.

"Özür dilerim." Fısıltı halinde çıkan sesiyle neler olduğunu anlayamadım. "Özür dilerim. Ben... Şey eğer rahatsız olduysan gidebilirsin, seni burada zorla tutamam."

Söylediklerine anlam veremediğim gibi sinirleniyordum. "Niye çağırdın beni?" Sorumu umursamadı ya da ben öyle zannettim.

"Ben... Ben annemle tanıştım." Aniden telaşlanmış gibi eli kolu birbirine dolandı. Ben şok olmuşcasına "Ne?" Dedim.

"Ben... Bir saniye kapı mı çaldı? Hayır, çalmamış. Bilmiyorum. Annem? Ben öyle dedim değil mi? Annem. Ben annemle tanıştım. Bir dakika..." En sonunda aniden durdu gözlerini kaçırarak başını yukarı kaldırdığında elleride pes etmişlikle düşerek bedenine çarptı.

Çölde mahsur kalan suya muhtaç bir insanın, su gördüğünde yalvardığı gibi adımı zikretti. "Başak!"

Ben öylece hala şoku atlatamadığım için olduğum yerde dururken "Başak, Başak, Başak. Başak ben ne yapmışım? Lanet olsun ben n'aptım?!"

AY IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin