Evin içinde olabildiğince ondan uzak duruyordum. İması hoş karşılanacak bir şey olmadığı gibi özürleri de hemen kabul edilmeyecekti.
Eşyaları müştemilata yerleştirmiştik. Ares çalışma odasındayken bende kulaklığımı takmış, etrafa saçılan pislikleri temizlemiştim. Toprak ve çiçeklerin arasında beyaz küçük bir kağıt parçası dikkatimi çekmişti.
Üzerinde sadece pimi çekilmiş bir bomba vardı. Elimdeki kağıda çatık kaşlarla bakarken merdivenleri tırmanıyordum ki, Ares'in odasından evi inletecek öfkeli bir küfür duyuldu.
Odaya girdiğim anda gözleri bana çevrildi ve hemen arkasından ona uzattığım kağıda baktı. Telefonun diğer ucundakine tek kelime etmeden yüzüne kapattı ve kağıdı aldı.
"Gördün mü?" Dedi.
"Neyi?"
"Ayda... Senin onunla buluştuğunu düşünmedim. Öyle düşünmemi istedi ama ben düşünmedim. Öfkelendim çünkü o çiçekleri dolaylı yoldan beni çıldırtmak için gönderdi." Dedi.
"Bunu zaten biliyorum." Arkamı dönüp odadan çıkacakken devam etti. "Kolayca öfkelendim çünkü o çiçekler aramızda kavga çıksın diye gönderilmedi güzelim. Teslimat gemimi patlattı. Bu zarf ve o çiçekler habercisiydi. Bir anlam ifade ettiğini anladım ama teslimatımı patlatacağını anlamadım. Bu öfkelendirdi beni."
"Zararda mısın?"
"Zarar zerre umrumda değil ki Ayda! Sen umrumdasın! Ben senden kuşku duymadım. Farkındayım her şeyin. Dün gece yaşanılanların, sabah teklifi kabul etmenin, hepsinin ağırlığının farkındayım."
"Niye böyle açıklamadın o zaman? Kaç saattir niye bu saçma gerginliği yok etmedin Ares?"
"Kardeşinin kendi çocuğunun katili olduğunu tüm Türkiye'ye açıkladım. Sessiz kalmaları hayra alamet değildi tabii. Asım'ı ayartıp holding de para açığı yarattılar. Paramı çaldılar. Teslimatımı patlattılar ve bunun haberini sana çiçek göndererek yaptılar," Derin nefesler aldı birkaç saniye.
"Sevgilim, ben sadece çok yoruldum."
"Bana bağırma o zaman Ares," Sesim sakin çıkıyordu çünkü yeni bir tartışma istemiyordum. "Gel bende dinlen ama bana bağırma! Beni dinle! İstersen içine akıttığın gözyaşlarının, omuzlarımı ıslatmasını sağla ama beni dinle!"
"Ben bütün günü sakince seninle geçirip ertesi gün seninle evlenmeyi düşünürken, hepsini mahvetmek için elinden geleni yaptı. Şaşırtmadı da." Dedi.
Kağıdı yere fırlatırken masanın arkasında kalan koltuğuna oturdu ve şakaklarını ovmaya başladı.
Odadan çıkmak ve kalmak arasında kalmışken oflayarak kalmayı seçtim. "Beni o kadar çok üzüyorsun ki!" Diye söylenirken masayla arasına girmiş ve ellerini şakaklarından çekmesini sağlamıştım.
Kızarmış gözleriyle bana yorgun yorgun bakarken saçlarını okşadım. Belime sarılıp kafasını kasıklarımla karnım arasına yasladı.
"Özür dilerim." Dedi fısıltıyla.
Telefonun çalmasıyla elini uzatarak masanın üstünden aldı. Aramayı cevaplandırıp hoparlöre aldı.
"Siktiğimin teslimatı patladı Ares! Hangi cehennemdesin amına koyayım!" Bahadır'ın öfke fışkıran sesini duyduğum anda irkildim. Ares ise hiçbir şey demeden telefonu kapattı.
"Böyle duracak mısın? Gitmeyecek misin?"
"Hayır bebeğim, şu an huzurluyum."
Yanaklarından tutarak karnından kafasını kaldırdım ve bana bakmasını sağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
ChickLitAres & Ayda "Çünkü herkes herşeyi bilmek zorunda değil." - O bana sarılmış, ben ona sığınmıştım. - Eğer bazı şeyleri akışına bırakmazsan sana acı verir. Kendine acı çektirme. - Ona sarılmaya çok çok ihtiyacım vardı. "Ve her saniye daha da çok yarala...