Hava kararıyordu.
Sağ arka tekerliği görünen bir arabanın, evin önünde durduğunu gördüğüm anda ensemden omuzlarıma oradan ise kollarıma ve avuç içlerime doğru öfkeli bir kaşıntı yayıldığını hissettim.
Sakladığım arabaya dokunulmadığına emin olduğum anda fiziksel imkanlarıma meydan okuyarak açık bıraktığım odanın penceresine tırmandım. Kapı açılmamıştı, her şey bıraktığım gibiydi.
Telefonu ve kulaklığı yatağa attıktan sonra hızla ayakkabılarımı çıkarıp yerde duran yün çorapları ayağıma geçirdim. Sessiz olmalıydım.
Yastığımın altındaki silahı aldım ve ateşlemeye hazır hala getirdim. Silahın kabzasına sarılmış elimin üstüne sardığım diğer elim ise çakıyı tutuyordu. Şarjörün altı çakıya değiyordu.
Ne olur ne olmaz çakısıydı ama değil mi?
Kapıyı yavaşça aralarken önce silahın namlusu ardından adımlarım ile koridora çıktım.
Beş adım. Beş adım ilerlemişti kapıdan itibaren.
Nefes seslerini duyabiliyordum.
"Siktiğimin evini temizletmeliydim!"
Fısıltılı ses ensemden başlayarak avuç içlerime ulaşan o kaşıntılı öfkeyi harlamaktan başka bir işe yaramadı.
Telefon zil sesi ile irkildim. Merdivenlerin başına kadar ilerlemiş elim tetikte bekliyordum.
"Söyle." Dedi açtıktan sonra.
"Ne uyku hapı alacağım ne de damarımdan o zehri salmanıza izin vereceğim." Dedi sakin sesiyle.
Hoparlöre alınan telefonun yere bırakılmasının sesini duydum.
"Uyuyamıyorsum amına koyayım. Zombi gibisin, kendini öldürmek mi istiyorsun Ares?!"
"Yaşamalı mıyım?"
"Saçma saçma konuşma, öldürürüm seni!" Dedi abisi.
"Dağ evindeyim. Dua et, yerimi söyleyerek sana uzun zaman sonra iyilik yaptım abi. Eve dokunulmadı. Odasında yatacağım tamam mı? Kokusu geçmemiştir. Hiç olmadı dolaptaki kıyafetlerini veya kirli sepetindeki kazağını falan koklarım. Ama o ilaçtan almam!"
"Sen delirdin amına koyayım."
"Haber var mı?"
"Hayır. Nefes alıp almadığını öğrenebildik en azından. Yelda'dan hiçbir şey çıkartamadık. Asım zaten sessizliğini koruyor. Ama kız kardeşin sessizliği hoşuma gitmiyor."
Bir anda yüksek bir ses yankılandı. "Zeki bir kadın." Hemen ardından kısık sesi, "Zehir gibi bir kadın..."
"Yaşıyor. Nefes alıyor. Yelda ile konuştu. Sesini duyamadım tamam ama... Ares, çok zeki. Yelda yanına belgelerle birlikte birkaç zımbırtıyı bahane ederek gitmeyi teklif etti. Telefonu hızla kapattı. Konumuna ulaşamıyoruz. Banka hesaplarında bir kuruş oynamadı. Kaç kamera varsa hepsine bakıyoruz. Hiçbir yerde görüntüsü yok."
"Zehir gibisin." Dedi yeniden. Abisi onu duymuyor muydu? "Devam edin." Dedi bir süre sonra.
"Kafasına sıktığını düşünmeden edemiyorum."
"Ölüm sessizliği değil," Dedi. Kendisinden çok emindi. "İntikam sessizliği."
"Eyvallah kardeşim, ona zaten eyvallah. Ama bunu sessizce değil de bağıra çağıra yapsa. Burnumuzdan getirsin hayatı ama yanımızdayken yapsın." Dedi.
"Kapatıyorum." Dedi boğuk sesiyle. Ağlıyor muydu?
Saçmalama Ayda.
Vurma sesiyle irkildim. Hemen ardından acı çekercesine dudaklarından dökülen inlemesini duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
ChickLitAres & Ayda "Çünkü herkes herşeyi bilmek zorunda değil." - O bana sarılmış, ben ona sığınmıştım. - Eğer bazı şeyleri akışına bırakmazsan sana acı verir. Kendine acı çektirme. - Ona sarılmaya çok çok ihtiyacım vardı. "Ve her saniye daha da çok yarala...