Sessizliği içimde huzursuzluk doğmasına neden olmuştu.
Bana döndüğünü hissettim. Fakat ben o gücü kendimde bulamadım. Yanağımı ıslatan gözyaşlarım nedeniyle esen rüzgar içimi titretmişti.
"Ne dedin sen?" Sesini duyduğumda göğüs kafesime yayılan hissiyat tüylerimi diken diken etti.
Onu seviyordum.
Ona çok çok aşık olmuştum ve artık bunu bilmesini istiyordum.
Belki de sadece o kafese, o kadar çok girmesini istemiyordum ki dikkatinin dağılması için, vazgeçirmeye ikna etmek için hemencecik söyleyeyivermiştim.
Kendimden emin gözükmeye çalışırken kafamı dikleştirdim ve arkamı dönerek göz göze gelmemizi sağladım.
"Kafese girmeni istemiyorum çünkü daha tadına bile doyamadığım bir adamın ölmesini kaldıramam." Dedim.
Dudakların tadı.
Evet, en son ne zaman tatmıştım? Bahar abla ve Bahadır'ın evinde, mutfakta yemek hazırlarken mi? Epey zaman geçmişti ve gerçekten özlemiştim.
Utanmaktan yüzümün kızardığına emindim. Hatta ayaklarım dahi titriyordu. Fakat bu titreme adım atmama engel olmamıştı.
Birkaç adımda ona yaklaştıktan sonra ellerim ensesindeki küçük saçlarına sarılırken sonunda dudaklarımı dudakları ile buluşturabilmiştim.
Önce duraksaması ile geri çekilecekken beni belimden tutarak kendine çekmesi ile yüreğimdeki tatlı sıcaklık artmıştı.
Nefes almak için ayrıldığım anda alnına yaslandım. "Aklımı yitirmek üzereyim." Dediğini duydum. Utanmaya devam ettiğim için, ki bu oldukça sinir bozucu hissettiriyor, yanağımı yanağına sürterek kafamı omzuna düşürdüm.
Güldüğünü duydum. "Aklımı yitirmek üzereyim." Belimi okşadı. "Beni çıldırtıyorsun ama aynı zamanda kafamı yerine getirebilen tek varlıksın. Aynı anda ikisini yapman... Ayda!"
Utançla "Sus artık!" Diyerek inledim. İlk defa bu kadar çok utandığımı hissediyordum. "Pekala gerçek sevgilim. Şimdi seni kucağıma alacağım. İspanya sokaklarını hızla arkamızda bırakarak otel odamızdaki yatağa götüreceğim."
"Ares!"
Güldü. "Sadece yatacağımızı söylemek istemiştim." Dedi.
"Pislik."
Dediği gibi beni kucağına almamıştı. Benim azarlamalarım üstüne iki medeni insan gibi tekneden inmiştik ve el ele yürüyorduk.
Elim onun eli arasındaydı. Sonunda.
"Seni kucağıma almalıydım. Daha hızlı gidebilirdik." Söylemelerini dinlerken kafamı omzuna yaslamış ve diğer elimi koluna sarmıştım.
"Bu kasları ne ara yapıyorsun sen? Benimle yaptığın spor dışında hiçbir zaman görmedim seni.". Dedim.
"Sen uyurken güzelim. Uykularım bölünüyor arada. Tekrar toparlayamadığımda bende spor yapıyorum." Kaşlarımı çattım ve gözümü yüzüne çevirdim. Beni izliyordu.
"Uykuların, kabusların yüzünden mi bölünüyor?" Diye sordum. Öyle olmadığını umuyordum çünkü bu beni üzerdi.
"Hayır," demesi ile rahatladım fakat devam etti. "Bazen tekmeliyorsun veya üstüme çıkıyorsun. Bazende o kadar çok kafamı boynuna, saçlarının arasına görmüyorum ki nefes alamıyorum." Dedi.
"Komiksin baya," diyerek dalga geçtim. "Şakayı bir kenara bırak. Gerçekten bir problem yok değil mi?"
Beni omzunun altına çekerken saçlarımdan öptü ve otele gidinceye kadar bir problem olmadığını, her şeyin yolunda olduğunu anlatarak içimi rahatlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
ChickLitAres & Ayda "Çünkü herkes herşeyi bilmek zorunda değil." - O bana sarılmış, ben ona sığınmıştım. - Eğer bazı şeyleri akışına bırakmazsan sana acı verir. Kendine acı çektirme. - Ona sarılmaya çok çok ihtiyacım vardı. "Ve her saniye daha da çok yarala...