Gözlerimi açtım. Bir gram uyku girmeyen gözüm yorgun bakıyordu gökyüzüne. Bulutsuz, güneşli bir hava vardı ve ben bunu sevmezdim. Gün bana inat her şeyi zıttına çevirmişti sanki.
Bütün gece balkondan içeri girmemişti. Seslenmiştim, yanına gitmiştim, dokunmuştum. Yüzüme bile bakmamıştı. Bütün gece sadece sigara içmişti. Kurumuş ve soğuktan çatlamış dudaklarının ardından dökülen tek cümle, "İçeri gir Ayda. Sigara içiyorum." Olmuştu.
Sigara içerken gözlerime bakmayı normalde reddediyordu fakat ilk defa bu kadar canımı yakmıştı bu.
Bir sağa bir sola dönüp durmuştum. Bazen tavanı dahi izlemiştim. Kafam ondaydı fakat o, gece boyu içeri girmemişti. Üstü kalın bile değildi. Ya hasta olursa korkusu bütün gece zihnimi meşgul etmişti. Bazen düşüncelerim beni o kadar boğmuştu ki ağlayacak dereceye gelmiştim.
Fakat sabah, yaklaşık yarım saat önce içeri girmiş duş almış ve giyinmişti. Gömleğinin düğmelerini iliklerken yataktan kalktım ve çıplak ayaklarımı yataktan sarkıtırken ona döndüm.
Yine bana bakmıyordu.
"Ares..."
Cevap vermedi. Birkaç dakika geçti. Konuştu.
"Bugün evden çıkmanı istemiyorum. Belki de uzar bu süre, emin değilim."
Kaşlarımı çattım. "Ne diyorsun?" Dedim. Ne demekti bu? Niye çıkamayacaktım?
"Evden çıkamanı-" Yataktan hışımla kalktım. "Neden?" Dedim, sesim yüksek değildi fakat sertti. Öfkelenmiştim.
Dün geceden bu yana neydi bu tavırları?
"Bugün, daha dün gece bana devrettiğin restoran zincilerim için görüşmeye gideceğim. Bunu kısıtlamaya hakkın yok." Dedim.
"Gitme, kal bugün. Hiç gitme."
İnatla devam ettim. "Ve hemen sonra annemle babamın yanına gideceğim. Özledim ve onları görmek istiyorum." Dedim.
Az önceden bu yana kısık ve yorgun çıkan sesi bir anda gürleşti ve keskinleşti. "Hayır." Gözleri dahi öfkeyle açılmıştı fakat hala yere bakıyordu.
Düğmelerini iliklemişti ve hemen dolabın kulpunda asılı duran ceketi ile sanki çok ilgileniyormış gibi davranıyordu.
"Gideceğim." Dedim.
Ceketi alarak arkasını döndüğü anda hızla onunla beraber bende odadan çıktım. Merdivenleri inerken dahi sinirle yere basan adımlarımdan arkasından geldiğimi anladığının farkındaydım.
"Ares! Gideceğim dedim sana! Yüzüme baksana!" Kapının önünde durdu. Basamakları inip birkaç adım ötesinde durdum.
"Hayır, bugün evden çıkmayacaksın!"
Hırsla sırtına vurdum. Yerinden dahi kıpırdamadı. "Yüzüme bak!" Bakmadı. Tekrar itttirdim. Kıpırdamadı, yüzüme bakması için bağırdığımda ise bakmadı.
Ellerim kollarında asılı dururken sinirden en sonunda ağlamaya başladım. Alnımı sırtına yasladım ve "Ares aklım hiçbir şeyi almıyor." Dedim hıçkırırken.
Geri çekildim. Sanki bir anlığına boşlukta kalmış gibi sallandığını gördüm fakat emin değildim. Hala dimdik duruyordu karşımda, sırtı dönük.
Sesim yükseldi. "Aklım hiçbir şeyi almıyor!" Dedim. "Onlar benim anne babam. Bir anda ne oldu bu hale geldin. Sen bunu yapacak bir adam değilsin ki!" Derin nefes aldım.
Neredeyse aylardır beni kusma noktasına getiren, her saniye keyfimi bozan o zehirli düşünceler dudaklarım arasından döküldü. "Tanıklık ettiğim cinayeti aklımdan çıkartmak için elimden geleni yapıyorum. Aylardır içim içime sığmıyor, aklıma geldiği her an midemi ağzıma getiriyor." Yanaklarım ıslandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
ChickLitAres & Ayda "Çünkü herkes herşeyi bilmek zorunda değil." - O bana sarılmış, ben ona sığınmıştım. - Eğer bazı şeyleri akışına bırakmazsan sana acı verir. Kendine acı çektirme. - Ona sarılmaya çok çok ihtiyacım vardı. "Ve her saniye daha da çok yarala...