Birkaç saat şarkı dinleyip bütün enerjimizi boşalttıktan sonra oturmuş sanki binlerce kez gülmemişiz gibi okul anılarımızı hatırlayarak tekrar gülmüştük. Daha sonra mutfağa geçmiş birazda orada devam etmiştik.
Başak kahve yapmıştı. Fal bakmasını biliyordu ama ne zaman istesem günah olduğunu söyleyip reddediyordu. Bende bu sefer bahane olarak bacağımı kullanmıştım. Ne alakaysa artık.
Ve yine her seferinde olduğu gibi dayanamamış falıma bakmıştı. Falcı Başak'ın yorumlarına bakılırsa geleceğim ne parlaktı ne de karanlık.
"Ayy! Ayda şuna baksana. Resmen kalp var falında. Ben senin falını ilk defa bu kadar dolu görüyorum." Dedi heyecanla.
Bende ellerimi ada tezgahının üstünde kenetlemiş onu dinliyordum. "Ee? Devam etsene!" Dedim.
"Üç gün mü desem yoksa üç ay mı bilemedim. Bir haber alacaksın. Ama kötü haber mi iyi haber mi anlayamadım." Zaten tezgahın üstüne yatmış vaziyetteydi ama o kadar heyecanlıydı ki bunun farkında bile değildi. Biraz daha zorlarsa tezgahın üstüne çıkmasından korkuyordum.
"Baksana! Bak, şurada bir adam var gibi sanki. Ayda, gerçekten senin falına bir şeyler olmuş. Bir şeyler var ama ne olduğu belirsiz. Kafan karışık gibi gözüküyor. Ama korkma yakında gidecek o kafa karışıklığı."
Birkaç saniye sustu gözlerini kısıp kahve bardağını elinde çevirdi. Diğer eline aldığı kurşun kalem ile bana bir yerleri gösteriyordu ama ben gösterdiği şeyleri anlamıyordum. Yani bir adam var diyip bana göstermişti ama ben onu adama benzetememiştim. Ağzını araladı ama hemen sonra geri kapattı. Bir kere daha bu hareketini tekrarlayınca sabırsızca inledim. "Ya kızım heyecanlanıyorum, devam etsene." Dedim.
Daha sonra ne dedi biliyor musunuz?
"Gideceğim tek yer havaalanı,
Bana lazım yeni yaşam alanı,
Gözünün önünden uçup giderek,
Nasıl söndürdüm bütün havanı!"Hande Yener - Havaalanı şarkısının nakaratını aniden bağırarak söylemesi ile şaşkınlıkla yerimden sıçradım ve fal taşı kadar açılmış gözlerimle Başak'ı izlemeye başladım.
Şaşkınlığımı üstümden hızla attıktan sonra şarkıyı kapattım ve kaşlarımı çatıp ona döndüm. "Tamam be ne kızıyorsun. Eğlendik şurada alt tarafı." Dedi hızla. Tamam, kabul ediyorum komikti ama şuan merakım daha ağır basıyordu.
"Neyse, yine her falında olduğu gibi arkandan iş çeviren birisi var. Ama bu sefer ki pişman olmuş bunu yaptığına. Affedecek misin bilmiyorum. Ama benim önerim biraz süründür." Dedi.
"Şuraya baksana, yılan var sanki.." Sözlerine devam edemeden kapının açılma sesi ile ikimizin de gözleri kapıya çevrilmişti. Evde yanan tek ışık üstümüzde ki led aydınlatmaydı. Birde televizyonun cılız ışığı vuruyordu evin duvarlarına.
Önce Caner abi arkasından Ares girmişti eve. Caner abi kısa süre bizden tarafa baksada Ares bakmamıştı. Toparlanmak için sağ ayağımı bar sandalyesinden kaldırdım ve yere indirdim.
Ağrım yoktu sadece garip hissediyordum o kadar. Yarın pansumanı yapılsa iyi olabilirdi. Ayrıca artık duşa girmek istiyordum. Kendimi kirli hissediyordum.
Başak yanıma gelmiş ve kalçasını tezgaha yaslamıştı. "Hoşgeldiniz." Dedik ikimizde aynı anda.
Caner abi aynadan saçlarını düzeltip egolu gülümsemesi ile bize doğru yürümeye başladı. "Hanımlar, dedikodu yaptınız ha?" Dedi.
Caner abiye gülümserken göz ucuyla Ares'in olduğu tarafa bakmamak için kendimle savaşıyordum. Sonunda üstündeki ceketinden ve ayakkabılarından kurtulmuştu. Hafifçe kırışmış gömleğini düzeltme gereğinde bulunmadan bize doğru döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
ChickLitAres & Ayda "Çünkü herkes herşeyi bilmek zorunda değil." - O bana sarılmış, ben ona sığınmıştım. - Eğer bazı şeyleri akışına bırakmazsan sana acı verir. Kendine acı çektirme. - Ona sarılmaya çok çok ihtiyacım vardı. "Ve her saniye daha da çok yarala...