Bir hafta üç gün sonra
Tam olarak bir hafta üç gün geçmişti. Şuan Üçüncü günün öğlenindeydik.
Kendimi oyalamak için yine her türlü saçmalığı yapmıştım ama artık kendimi oyalayacak birşey bile bulamıyordum.
Bir haftada olduğu gibi üç gün içerisinde de aramamıştı. Onun hakkında duyduğum tek şey buraya yağdırdığı emirlerdi.
O varken beşi geçmeyen adam sayısı şuan yirmi kişi altına inmiyordu. Her geçen gün sayıları artıyordu üstelik.
Kontrolden çıkmış saçlarım ve üstümde kokuşmuş kıyafetlerim iyice bana ağır gelmeye başlayınca yattığım koltuktan kalktım.
Evi temizleyeli iki gün olmuştu ama bence tekrar temizleyebilirdim. Koskoca geçmek ve bitmek bilmeyen iki gün evin kirlenmesi için yeterli bir zaman dilimiydi bence.
Hem belki birkaç saat daha kendimi oyalayabilirdim.
Etrafı toparlayıp güzelce temizledikten sonra gastronomi okumama rağmen bir hafta üç gündür aralıksız her öğün yediğim tosttan bir tane daha yapıp karnımı doyurdum.
Mutfakta oluşan dağınıklığı da hızlıca topladım. Kontrolden çıkmış saçlarımı özensiz bir şekilde topuz yaptım. Söylene söylene salona gidip kendimi koltuğa bıraktım ve biraz dinlendim.
Caner abi sabah erkenden evden çıkmış olmalıydı. Zaten herkesin gidecek bir yeri veya uğraşacağı bir iş vardı ama ben Ares beyinde emirleri ile eve tıkılmış vaziyette zaman öldürüyordum.
Koltuktan kalkıp odama çıktım. Son günlerde üstüme yapışan eşofman takımlarından gri olanları alıp yatağımın üstüne koydum. İç çamaşırlarını da seçtikten sonra banyoya gidip kapıyı kilitledim.
Üstümdekilerden kurtulup iç çamaşırları ile kalınca aynaya dönüp kendimi baştan aşağı süzdüm.
Biraz kilo vermiş gibiydim. Kötü bir görüntü yoktu ama kilo verdiğim belli oluyordu. İç çamaşırlarını da çıkarıp kirli sepetine başarılı bir basket ile yolladım.
Soğuk su vücuduma temas ettiği anda derin nefes aldım. Son birkaç gündür ellerim bembeyazdı. Kanı çekilmiş gibi. Suyu sıcağa ayarlayıp vücudunu saran soğuktan kurtulmaya başladım.
Buraya geldiğimden beri kullandığım lavanta kokulu şampuan yerine geçen günlerden birinde banyo dolaplarını karıştırırken bulduğum Ares'in şampuanını kullanmaya başlamıştım.
Böylelikle günlerdir göremesemde kokusu etrafımda oluyordu.
Uzun ve dinlendirici duşun ardından doğruca odaya gidip üstümü giyindim. Hava kararmaya başlamıştı bile. Güneş kendini gizlemeye başlamıştı.
Günün en sevdiğim zamanıydı.
Telefon ve kulaklığı alıp Ares'in odasına girdim. Oldukça alıştığım ve zamanımın yarısını geçirdiğim yatağına uzanıp kitaplıktan seçtiğim bir kitabı okumaya başladım.
Kitap zevkimiz uyuşuyordu.
Yazar'dan
Bir paket ağrı kesiciyi bitirmesine son bir hap kalmıştı. Uykusuzluktan gözlerinin altı mosmor olmuştu. Saçlarını düzeltme gereğinde bulunmayı pek sevmezdi zaten.
Ten rengi bile soluklaşmıştı. Uyumasada gözlerini dinlendirip kendini ayakta tutmaya çalışıyordu ama baş ağrısı ne yaparsa yapsın durmuyordu.
Gözlerini aralayıp masanın üstündeki telefonunu aldı. Zaman kaybetmeden Caner'i aradı. Birkaç saniye sonra telefon açılmıştı.
Birkaç hışırtı sesinden sonra Caner'in uykulu sesi duyuldu. "Ne oldu? Bir problem mi var?" Dedi.
![](https://img.wattpad.com/cover/249004258-288-k921487.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
ChickLitAres & Ayda "Çünkü herkes herşeyi bilmek zorunda değil." - O bana sarılmış, ben ona sığınmıştım. - Eğer bazı şeyleri akışına bırakmazsan sana acı verir. Kendine acı çektirme. - Ona sarılmaya çok çok ihtiyacım vardı. "Ve her saniye daha da çok yarala...