Kahvaltı bittiğinde herkes köşelerine çekildi. Bense Salih'den aldığım gripini alıp yatağıma uzandım. Aslında öyle uyku ile haşır neşir biri olmasam da bu bedeni kim okşadıysa iyi iş çıkarmıştı ki yatağa özlem duyuyordum. Her yerde ve konumda uyuyabilme yeteneğime teşekkürlerimi sunup kıvrıldığım yastığımda uykuya ulaştım. Kulağımı dolduran " kalk oğlum havalandırmaya çıkacağız." diyen Osman abinin sesi- nasıl olduğunu anlamadığım- deliksiz uykumdan uyanma nedenim oldu. Ağrı kesicinin etkisiyle birazda olsun hafifleyen ağrılarımın nefes aldırmasına mutlu olup yatakta hafifçe gerindim. Yatakta doğrulduğumda elimin tersi ile suratımı sıvazladığımda:
" Ne oluyor Osman abi?" sorusuna
" Havalandırmaya çıkacağız, kalkta biraz hava al. Daha çok uyursan gece uyuyamazsın" demesi üzerine başımı aşağı yukarı sallayarak onay verip yataktan kalktım. Terliklerimi giyip tuvalete yöneldim. Lavabonun kırık aynasında kendime kısa bir bakış atıp soğuk suyla elimi yüzümü yıkadıktan sonra yanıma havlu almadığım için ellerimi iki yanımda silkeleyip saçlarıma attım. Beynim için zorlu bir sınav olan konumumu düşündüğümde duraksadım ve ağzımdan bana uygun olmayan " boşver" kelimesi döküldü. Düşünmek , bulunduğum ortama mantıklı bir açıklama getirmeye çalışmak hem şu anki konumum hem de ağrıyan vücudum için eziyetten başka bir şey değildi. Açıkçası sonu olmayan bir işlemi çözmeye çalışmak gibi anlamsızdı. Bu düşüncelerimi "havalandırma için sıraya girin" emrini veren gardiyanın sesi sonlandırdı. Tuvaletten çıktığımda herkes telaşla sıraya giriyordu. Yatağıma yönelip tek varlığım olan çantayı açtığımda aradığım şey bir ceket veya monttu ama aradığımı bulamayınca ilk elime geçen kırmızı renkteki kazağı üzerime geçirdikten sonra altındaki çorabı da giyip ben de sıraya girmek için hareketlendim. Ama telaşlı hareketlerimin sonucu önümdeki bedene çarpıp dengemi kaybettiğimde biri kazağımın yakasından tutup düşmemi engelledi. Bedenime yeni bereler açılmasını engellediği için beni tutan elin sahibine teşekkür etmek amacı ile başımı kaldırdığımda alev alev yanan bal rengi gözlerini bana dikmiş bir adet reis ile karşılaştım. Gözlerim kocaman açıldı ve refleksi olarak sertçe yutkundum:
" Allah razı olsun reis ve özür dilerim" dediğimde tek kaşını kaldırıp:
" Ayak altında dolaşma" deyip beni silkeler gibi bırakarak önüne döndü. Derin bir nefes alıp tekrar döndüm. Sırayla çıktığımız dikdörtgen avluda bizim dışımızda başka koğuşlarda vardı. İnsanlar gruplar halinde ya volta atıyor ya da bir köşeye çekilip konuşarak sigaralarını içiyorlardı. Çevremi incelerken gözlerim bizim sağcılara kaydığında yanlarında 3-5 kişiyle beraber gözlerini avlunun diğer köşesindeki başka bir gruba dikip hararetle konuştuklarını gördüğümde karşı tarafın solcu olduğunu anlamam zor olmamıştı. İki grubun arasındaki mesafeye rağmen ateş almak için ufak bir kıvılcımın avluyu yangın meydanına çevireceğini görmemek mümkün değildi. Ayakta dikilmiş iki grubu incelerken sırtıma değen el beni kenara yönlendirdi:
" Gel oğlum kenara geçelim de öyle seyret etrafı " deyip kıkırdayan Osman abiye eşlik ederek iki grubu karşısına alan bir köşeye çömeldik. Tarih sayfaları ve kurgu kitaplarını süsleyen bir anın canlı tanığı olmanın verdiği garip bir merak sarmıştı içimi. Meraklı gözlerle karşımdakileri izlerken yanımda hissettiğim hareketlilik ile daldığım noktadan sağıma döndüm. Bekir abi elindeki sigara paketini bana uzatarak:
" Yak bir tane ,açık havada tüttürmenin tadı bir başka oluyor" deyince pakete uzanıp bir tane aldım. Ben Kerime sultan, şu an filtresiz sarma sigarayı parmaklarımın arasına almıştım ki bu bana arada sırada içtiğim sigaranın bile en iyi marka olduğu zamanımdaki tezatı hatırlatınca gülümsedim. Bekir abi sigaramı yakınca bir nefes çekmiştim ki avlunun kapısı açıldı. Sabahki gardiyan avluya baktı ve solcuların olduğu kısma doğru seslendi:
" Devin , Tolga koğuşa dönün" dediğinde biri diğerinden yapılı iki kişi telaşla avlu kapasına ilerlerken kısa olanın dudaklarından " Kemal" ismi döküldüğünde avludaki havanın ağırlaştığını ve avluyu dolduran seslerin fısıltılara dönüştüğünü gördüm. Reisin olduğu tarafa baktığımda onların bile az önceki hallerinin aksine başları önde yüzleri hüzünlü fısıltılara eşlik ettiklerini fark ettim. Çevreyi incelemeye devam ederken içeriden gelen sesle başım avlu kapısının yanındaki pencereye döndü:
" Hastaneye gitmesi gerek."
" Siz insan değilsiniz."
Sözlerin devamı avlunun hareketlenmesine neden oldu. Solcuların köşesi avlu kapısına doğru giderken içeri giren gardiyanla durdular. Yumuşak yüz hattı , ince yapısı ve gözlükleri ile sakince içeri adımlayan gardiyan:
" Önce sakin olun. Sağlık personeli izinli ve maalesef ki revirde kilitli bu yüzden..." lafını bitirmeden bağırışmalar ve itirazlar doldurdu avluyu:
" Hastaneye gitmesi gerek."
" Bu bizim en doğal hakkımız."
Gardiyan aynı tavır içinde solcuları sakinleştirmeye çalışırken kapıda beliren başka bir gardiyan:
" Hakkı gel de Kemal'e bir bak. "deyince ince , uzun ,sessiz biri solcuların arasından sıyrılıp yavaş adımlarla gardiyanların yanına doğru giderken revir olmadan yapabileceği bir şey olmadığını biliyordum. Ancak ilaçlardan sıkılıp alternatif seçenekler aradığım dönemlerden kalan bilgilerim burada işe yarardı. Bir an tereddüt etsem de çabucak toparlanıp yerimden kaktım ve adının Hakkı olduğunu öğrendiğim solcunun sağ kolunu kavradım:
" Revir kapalı , bu yüzden ona yardım etmen zor olacak. Kesin çözüm olmasa da ona yardımım dokunabilir." sözlerim kolumun kavranıp geriye doğru itilmemle kesildi. Hala taze olan yaralarımın verdiği acıyla inledim. Yere düşmemiştim ama yerden destek alıp çömelmiştim. Kendimi sakinleştirip gözlerimi açtığımda dibimde ki bir çift ayakkabıyı görüp başımı kaldırdım. Hakkı sağ elini kaldırıp solcuları durdurmuştu. Dizime elimi koyup ayağa kalktım. Benden uzun olan adama gözlerimi diktiğimde söyleyeceklerimi beklediğini anlamıştım:
" Eğer elinde yeterli ekipman yoksa alternatif seçenekleri değerlendirmelisin. Demden kalan çay yaprakları şişlik ve morlukları sakinleştirir. Ayrıca çiğnenmiş ya da ıslatılmış bayat ekmek açık yaralar için merhem görevi görür. Eğer ağrı kesici bulamazsanız haşlanmış pirinç suyu işinize yarayabilir. " deyip bir nefeste hatırladıklarımı sıraladım, zira içerideki adam için hızlı olmalıydı. Dudağının kenarı hafifçe kıvrılan Hakkı başıyla selam verip kapıya yöneldi.
28 ARALIK 1976--- İSTANBUL ÜNİVERSİTESİNDEKİ ÖĞRENCİ OLAYLARI NEDENİYLE FEN, EDEBİYAT VE HUKUK FAKÜLTELERİ KAPATILDI.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN ZAMAN İÇİNDE (BOYXBOY)( TAMAMLANDI)
Random21. yüzyılın dahi kadın girişimcisi olan Kerime hayatının yaşadığı ihanetle son bulduğunu düşünürken kendini kuzgun karası 70 lerde Sağmalcılarda üstelik cinsiyeti bile kendine tezat bir bedende bulur. Peki ya sonrası?..... Başlangıç Tarihi: 17 Şub...