SIR

3K 256 71
                                    

   Hayat sırlarla doludur. Evren kendi başına bir sır küpüyken insanın sırları olması çok değildir elbet. Ama bazı sırlar vardır ki habis bir ur gibi büyür büyür ve büyür ta ki seni bitirene kadar. Pek çok sırra sahip olan ben şu an karşımda ileride sır olacak bir adama bakıyordum.

" Kerim." isimimi zikreden Hakkı ile kendime gelip:

" Yeni yüzler görüyorum. Kim bunlar Hakkı?" diye sordum.

  Hakkı baktığım yöne yüzünü dönüp her zaman ki boş ifadesi ile cevap verdi:

" Arif DİSK, Samim Devgenç" dedi. Naifçe gülümsedim, hayatının baharında sona gelmiş dayım için. 1978 kışından sonrasını göremeyeceğini bilmenin hüznü, bir mezarı olmayacağının kırıklığı ile. Tarih değişmişti, Mustafa ağanın kurtuluşuyla. Belki yine değişirdi, etkileri mutlaka olacaktı ama bu yüzden gözlerimi kapatıp yokmuş olmamış gibi yapamazdım. Bu sırada bize telaşla gelen Tolga'yı görünce iki adım geri çekildim. Malum ne zaman bu adamla karşı karşıya gelsek başım belaya giriyordu.

" Kaçma lan kavgaya gelmedim."

  Tek kaşımı kaldırıp Tolga'ya sırıtarak:

" İnanmam, senin gelişin hiç hayra alamet olmadı çünkü."

  Başını sağa sola sallayıp bir " hasbinallah" çekerek parkasının cebinden bir poşet çıkarıp bana uzattı:

" Senden bunu Cüneyt'e vermeni isteyecektim."

Poşeti alıp içini açtığımda  içinde özenle sarılmış saz teli, mızrap ve birazda para vardı. Şaşkın bir ifade ile Tolga'ya baktığımda sağ elini ensesine götürüp kaşıyarak başını yere eğdi.

" Yanlış anlama Cüneyt benim hemşehrim o yüzden " deyip yanımızdan geldiği gibi hızla ayrıldı. Hakkı'ya şaşkın ifademi bozmadan baktığımda bilmiyorum anlamında omuzunu silkti. Bu arada sırtımda hissettiğim elle irkilip geriye döndüm. Ağa yüzünde sık görmediğim kurnaz bir gülümseme ile bana bakıyordu:

Hayırdır ağam güzel bir haber almış gibisin."

  Tebessümü yüzünde genişledi ve gözlerini gözlerime dikti:

" Bahri tutuklandı. Görevi kötüye kullanma ve cinsel suçlardan Üsküdar cezaevine gönderildi."

   Şimdi Mustafa ağanın yüzündeki ifadeyi daha iyi anlamıştım. Bu aslında Bahri'nin infaz haberiydi. Ağa elini kirletmek istemediği için onu başka bir cezaevine yollamıştı. Üzülmemem gerekiyordu Bahri gibi bir insan müsveddesi için ama burada huylarım da değişmişti. Mustafa ağa bu sırada omzuma elini atıp:

" Teklifim hala geçerli " dedi.

" Sağol ağam ama bir koltukta iki karpuz taşınamayacağı gibi bir yürekte de iki kişi taşınamaz üzgünüm." dedim.

  Ağa omzumu sıkıp gülümseyerek:

" Ben sabırlı bir adamım..." dedi ama lafı Hakkı'nın bileğini tutmasıyla kesildi. İkisini ayırmak için hamle yapamadan ağa Hakkı'nın bileğini tutan elini kavrayıp kendine çekerek diğer eli ile yakasına yapıştı.

" Yeter artık çocuk sana zamanında son sözümü söyledim. O yüzden rahat dur artık . Beni zorlama." diyerek Hakkı'yı ileri itti. Hakkı geriye yalpalasa da düşmedi. Yardım etmek için Hakkı'ya döndüğümde sıktığı dişleri ile titreyen çenesini ve dolmuş gözlerini gördüm. Bu arada avlu hareketlenmeye başlamıştı ki sonu belli olan bu hareketlilik hiç hayra alamet değildi. 

" Ağa adamlarını durdur boş yere kavga çıkmasın . Hakkı sen de benle gel hadi." deyip Hakkı'nın koluna yapıştım.Hakkı neyse ki başını eğip bana itaat etti. Herkes bu hareketimle sakinleşirken Ümmet abinin " Kerim" diyen sesi ile avlu kapısına döndüm.

ZAMAN ZAMAN İÇİNDE (BOYXBOY)( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin