YAŞAMAK

4K 335 65
                                    

"..................

Yaşamak şakaya gelmez

büyük bir ciddiyetle 

yaşayacaksın.

 Bir sincap gibi mesela,

yani , yaşamanın dışında

ve ötesinde 

hiç bir şey 

beklemeden,

yani

bütün işin gücün

yaşamak olacak.   (Nazım HİKMET)"

Usta şairin dediği gibi burada ya da dışarıda fark etmez, benim işim gücüm yaşamaktı. Ki burada dört duvarın arasında bile yaşamak bir savaştı aslında. Olayların üzerinden dört gün geçmiş, kızgınlığım ne kadar devam etse de yaşamak gailesiyle boğuşurken öfkemin ateşi küllenmişti. Bu arada parasız olmanın verdiği sıkıntılarda baş göstermeye başlamıştı. Saçım sakalım uzamış olsa da tıraş malzemelerim olmadığı için elim kolum bağlıydı. Alev'in verdikleri olmasa temizlik için gerekenlere bile sahip olamazdım. Bir yol bulmak umuduyla Osman abinin yanına iliştim:

"Abi bir şey danışacağım."

"Söyle evlat"

" Durumları biliyorsun bana para lazım. Nasıl para kazanabilirim?"

 Osman abi sakalını sıvazladı.

" Elinden ne iş gelir?"

" Aslında yabancı dilim iyidir ama yarattığı sorunlar bunu kullanmamı zorlaştırıyor. Ufak tefek tamirattan da anlarım. Bir de yazım iyidir."

"Peki dilekçe tarzı bir şeyler yazabilir misin?"

  Biraz düşündüm. Yapabilirdim ama elimde bir örnek olması gerekiyordu.

" Daha önce yapmadım ama bir örnek olursa yapabilirim."

 O sırada üst ranzadan Salih abi sarkarak:

" Ağzın iyi laf yapıyor. Konuştuğun gibi yazabilir misin?"

Güldüm.

" Sen emret ağam döktürürüz."

  Ranzasına geri döndü. Bir kaç dakika sonra elinde bir kağıt ve kalemle ranzadan aşağı atlayarak yanımıza geldi.

" Bana bir mektup yazar mısın?"

" Hayırdır gönül işi mi?"

" Yok anama benim yazımı okuyamıyorlarmış" deyince tebessüm ettim. Kağıdı kalemi elinden alıp ortadaki masaya geçtim.

" Sen söyle ben yazayım" dediğimde Salih abi hızla kelimeleri sıralamaya başladı.

" Abi yavaş ben makine değilim."

 Sözlerimin üzerine daha tane tane söylediklerini kağıda geçirdim. İşimiz bitince kağıdı eline alıp alıcı gözlerle inceledi.

" Maşallah yazın kalem gibiymiş." dediğinde içimden gelen sıcak bir gülümsemeyle teşekkür ettim. Elindeki kağıdı dikkatle inceleyen Salih abiye dalmıştım ki önüme iliştirilen kağıtla masaya döndüm. Önümdeki bir dilekçe örneğiydi. Başımı kaldırdığımda Tek elinde tespihi ile oynayan reisle göz göze geldik.

" Bu işini görür." dedikten sonra arkasını dönüp kendini bekleyen sağcıların yanına döndü. Arzuhalcilik her daim var olan bir meslekti. Geldiğim zaman diliminde şekli değişmiş olsa da arzuhalciler hala vardı. Ama kendimi 70'lerde bu işi yaparken hiç düşünmemiştim. Elimdeki dilekçe örneğine dikkatlice bakıp inceledim. Bu arada önüme konulan sabun ve tıraş bıçağı ile kafamı elimdeki kağıttan kaldırdığımda Salih abi ile karşılaştım:

" Eline yüzüne bir şekil ver artık. Ve bu sefer ki böyle olsun bir dahakine parayla ödeşiriz."

" Bu paradan kıymetli abi teşekkür ederim." dedim.

  O sırada adının Bilal olduğunu öğrendiğim gardiyan kapıda belirdi. Avluya çıkış zamanımız gelmişti . Elimdeki eşyaları çantama yerleştirip ayaza karşı çok korumasa da tek korunağım olan kırmızı kazağımı üzerime geçirip ben de sıraya geçtim. Avluya çıktığımızda kışın ayazı ile içim titredi.  Herkes sanki planlanmış gibi kendi yerlerine geçince ben de Bekir abilerin yanına iliştim.  Havadan sudan konuşmalarını dinlerken gözüm Hakkı ve Kemal'e ilişti. Kemal beni görünce çocuk gibi elini sallayarak Hakkı'yı sürüklemeye başladı. Bu dört gün içinde hem Hakkı ile hem de Kemal ile epey sohbet etme şansım olmuştu. Hakkı neredeyse kimseyle konuşmayan biriydi. Eğer Kemal'in söylediklerine bakarsan o kadar uzun zamandır konuşmuyormuş ki konuşmayı unutmuş. Kemal ise Adana'nın küçük bir köyünden okumaya gelmiş ve daha ilk senesinde kendini burada bulmuş. Hakkı ne kadar sessizse Kemal o kadar konuşkandı. Bu sayede reisin korkunç bakışlarına rağmen güzel bir dostluk baş gösterdi aramızda. Kemal ilk başlarda çekingen davransa da Hakkı'nın da iteklemesi ile yavaş yavaş açıldı. onun gibi saf ve temiz bir Anadolu çocuğunun yüzünde işkenceden kalan izleri gördükçe içim burkulsa da neşesi havalandırmamın en güzel zamanı oldu. İkisi de bize yanaştıklarında Hakkı:

"İyi misin?" dedi.

" Sağol Hakkı ben iyiyim. İnsanın dışındaki yaralar içindekinden çabuk iyileşiyor."

Sözlerime gülümseyip başıyla yanlarını işaret edince ben de peşlerine takıldım.  Yürürken Kemal'in çocuk gibi heyecanla anlattıkları ile burukta olsa gülümsetti ikimizi. Konuşmamızı havalandırmanın sona erdiğini söyleyen gardiyanların sesi bozdu. Sıraya gireceğim sırada Hakkı kolumdan tutup:

"Saçını keselim." dediğinde

"Nasıl ? Sizin koğuşla bizim koğuş farklı zamanlarda yıkanıyor." diye karşılık verdim. 

"Yarın yıkan" 

"Sorarım gardiyanlara aslında çok ihtiyacım var." 

O sırada sırtımdan dürten reisin tok sesi ile hakkı'dan ayrılmak zorunda kaldım.

"Yürü"

İçeri geçtiğimizde herkes banyo için hazırlanıyordu. Dikkatle baktığımda reisin içeride olmadığını fark ettim. Gözlerim az önce arkamda olduğu halde şimdi ortalıkta görünmeyen reisi aradı. Bu sırada koğuşun kapısı açıldığında içeri önce reis girdi ardından Bilal gardiyan herkese hazırlanmasını söylerken yanına varıp:

" Ben yarın diğer koğuşla yıkanabilir miyim?" dediğimde bana  ters bir bakış atan Bilal gardiyan:

" Olur paşam başka bir emrin" diyerek beni kestirip attığında uzatmanın anlamı olmadığını anladım. Ben de herkes gibi eşyalarımı hazırladım. Kapıya ulaştığımda Ümmet gardiyanı ve reisi konuşurken bulmak beklediğim son şeydi. Ümmet gardiyan:

" Hadi Kerim bir siz kaldınız gidelim artık"

Ümmet abinin arkasından yanımda reis banyoların olduğu yere doğru sessizce ilerledik. Bu arad Ümmet abi seslerin olduğu yönün aksine dönünce :

" Ümmet ağa neden bu tarafa döndük. Bizim koğuştakiler öbür tarafta."

   Ümmet gardiyan bana cevap vermeden yürümeye devam etti.Banyo olduğunu tahmin ettiğim kapının önünde durduktan sonra reise dönerek:

"Bir saatiniz var . İşinizi çabuk görün, suyu da dikkatli kullanın . Ve reis çocuğu sağlam getirdim aldığımda da sağlam olsun anladın mı?" dedi.

Reis:

"Eyvallah Ümmet gardiyan endişelenme" deyince şaşkın şaşkın ikisini izleyen benim omzuma dokunan Ümmet gardiyan yanımızdan ayrıldı. Reis bana dönerek:

"Hadi gel bakalım" dediğinde gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.

   ŞİMDİ BOKU YEDİM.

ZAMAN ZAMAN İÇİNDE (BOYXBOY)( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin