Histerik bir çaresizlik çöreklenmişti tam göğsümün orta yerine. Elim kolum bağlıydı dört duvarlarla ve zayıflığım prangaydı ayağıma. Hislerime tercüman olacak kelime icat edilmemiş olacak ki sustum. Zihnimdeki her cümle dudaklarıma çarpıp içime döndü. Olacakları bilmenin soğukluğu kapladı bedenimi. Ve ben bunu hiç sevmedim. Sağcıları alıp giden gardiyanların kapattığı kapının tok sesi yankılandı koğuşta. Herkes sessizliğe boyun eğdi. Yavaşça yerimden doğrulup Bekir abinin kollarından sıyrılarak yatağıma geçtim. Halimi anlayan yok derken Osman abinin sesi imdadıma koştu:
" Sakin ol evlat. Elden bir şey gelmez bekleyeceğiz."
Sözleri hançer gibi saplandı yüreğime , zaman şimdi en büyük düşmanımdı. O gıpta edilen aklım yenik düşmüştü kuzgun karası 70'lerin soğuk duvarlarının mahkumluğuna. Çok geçmeden kapanan ışıklarla karanlığa büründü betondan kafes, sonra mı? Bekleyiş bitip tükenmeyen bekleyiş. Gözümü bütün gece kırpmadım. Kafamda kurduğum senaryoların baş kahramanı reisin son hali uykuma savaş açtı. Evet, sert adamdı, sağı solu belli değildi ama aklım almıyordu düşünmenin suç olmasını. Hiç bir mantığı yoktu şu yaşadıklarımın , düşünmek insan olmanın temeli iken nasıl suç olabiliyordu. Düşüncelerim ve akıl oyunlarım ezanın sesi ile noktalandı. Yerimden kalkıp tuvalete yöneldim. , elimi yüzümü yıkayıp günlük rutinimi tamamladım. Olanları değiştiremiyorsam olacaklara hazır olmalıydım. Yatağıma gidip Alev'den aldığım poşeti çıkardım. Elimdeki ilaçları kontrol ettim, yeterli değildi. Bu arada herkes uyanmış ve sofra hazırlanmıştı. Sağcılar olmasa da koğuşa herkes tammış gibi yemek gelmişti. Sofrada artan ekmekleri itina ile sarıp sakladım. Yemek sofrası toplanıp giderken akşam yemeğini Salih abi ve benim hazırlayacağımı öğrendiğimde mutfakta işime yarayabilecek bir şeyler bulmayı umdum. Ayrıca belki fırsattan istifade Ümmet gardiyandan bir şeyler de isteyebilirdim. Zamanı geldiğinde Ümmet gardiyan bizi mutfağa götürdü ama yol boyunca ne dediysem cevap vermeyip mutfağa ulaştığımızda ise aynı sessizlikle yanımızdan ayrıldı. Aslında kendime az çok yetecek kadar yemek yapabilsem de o kadar da becerikli olduğum söylenemezdi. Mutfaktaki eşyalara boş boş bakarken Salih abinin elini omzumda hissettim:
" Ben yemeği yaparım , sen ihtiyacın olanları toparla"
Salih abiyi onayladıktan sonra burada işime yarayabilecek bir şeyler aradım. Bu sırada Salih abi bana seslendi:
" Kerim köşedeki büyük kazanı kontrol et içinde yemek için gerekli bir şeyler var mı?"
Başımla onaylayıp kazanı açtığımda bir poşetle karşılaştım. Poşeti açtığımda içinde tıbbi malzemeleri gördüm. Şaşırmış bir halde Salih abiye baktığımda ise nadiren gördüğüm samimi bir gülümsemeyle:
" İhtiyacın olanları al ve kıyafetinin içine sakla. Bizden sonra solcular da yemek yapmaya gelecek" dediğinde güldüm:
" Abi sürprizlerle dolusun" diyerek poşete yöneldim. İçinden dezenfektan , yara merhemi , ağrı kesici ve yeteri kadar bant alıp poşeti tekrar kazana yerleştirdim. Aldığım malzemeleri mutfakta bulduğum bir beze dikkatle sardım. Biraz etrafı kolaçan ettikten sonra bulduğum orta büyüklükte bir kabı en iyi bildiğim yemek olan çorbayı yapmak için ocağa yerleştirdim. Salih abi pür dikkat bana bakıyordu:
" Kerim o kime yetecek?"
" Sağcılara hazırlıyorum eminim ki aç olsa da boğazlarından bir şey geçemeyecek halde gelecekler. İlaç içebilmeleri için karınları tok olmalı ve bir de benim yapabildiğim bir iki yemekten biri bu." deyince kıkırdadı, ben de ona eşlik ettim. Bu gün etrafımda hiç bir zaman görmediğim samimiyette insanlar görmüştüm. Sanıyorum hayatımda ilk defa gördüğüme dayanarak yaptığım yargıları rafa kaldırmalıydım. Acaba hayatımda daha ne ilkler bekliyordu beni. Üzerimdeki sıkıntı devam etse de bir nebze de olsa rahatlamıştım. Yemeği koğuşa götürdüğümüzde herkes sofrada hazır bekliyordu. Yemek faslı devam ederken gün içindeki sessizlik dağılmış yerini rutin sohbetler almıştı ki koğuşun kapısının açılmasıyla sesler bıçak gibi kesildi. Zar zor ayakta duran Cüneyt ve Fatih'in arkasından askerlerin kollarından sürükleyerek getirdiği reis ve Mesut girdiğinde yüreğime çöreklenen yumru ile nefesim kesildi. Koşarak yanlarına gittim. Reisin sol kolunun altına ben diğer kolunun altına Bekir abi destek olduğunda :
" Benim yatağıma getirelim abi yukarıya çıkaramayız." deyince Bekir abi ile reisi benim yatağıma bıraktık. Mesut'u ise Cüneyt'in yatağına yerleştirdik. Bu esnada koğuşun kapısı sertçe kapandı. Osman abiye dönüp:
" Abi su hazırlar mısın? Ilık olsun lütfen ." diyerek reisin yanına koştum. Kaşı ve dudağı patlamış, yüzünün pek çok yeri sonrasında moraracağı belli olacak şekilde kızarmış ya da açılmıştı. Terlik ve çoraplarını çıkardığımda ayağındaki yanık izleri ile içim titredi. Dikkatlice yatağa yatırarak gömleğinin düğmelerini çözmeye başladım. Zorlandığımı gören Osman abi yardımıma koştu.Reisin gömleği ve atletini çıkardığımda gördüğüm manzara karşısında dişlerimi sıktım. Kötü olacağını biliyordum ama bu hayallerimin de ötesindeydi. Kafamı çevirdiğimde yatağımdaki reis ile aynı kaderi paylaşan Mesut'u gördüm. O sırada elindeki kaba su doldurmuş Bekir abi belirdi. Daha önceden ayarladığım kumaşları içine dezenfektan koyup ısısını kontrol ettiğim kaba koyarak iyice ıslattıktan sonra sıktım. Birini Bekir abiye verip:
" Yaraları iyice temizleyin. Ardından verdiğim merhemi yaralara yedirdikten sonra giydirin." diye talimat verip çay tabağına merhem tüpünün yarısını sıkıp gönderdim. Cüneyt ile Fatih'in durumu da içler acısıydı ama en fazla hırpalanan Mesut ve reisti. Ben reisin yaraları ile boğuşurken yanımda beliren giysilerle başımda duran kişiye baktığımda Ahmet ağanın olduğunu fark ettim. Giysilere uzanıp aldığımda:
" Yastığının altındaydı işin bittiyse giydirelim çocuk." deyince Ahmet ağaya yer açtım. Onun da yardımıyla reisi giydirdiğimizde yorganı üzerine örterek Cüneyt'in yanına koştum. Yüzlerinin hali ne Mesut'tan ne de reisten iyi durumda değildi ama asıl hedef olmadıkları için şanslılardı. Cüneyt'i bir süre inceledikten sonra:
" İki kaşıkta olsa çorba için sonra da verdiğim ilaçları alıp yatın ." dedim.
" Ya Mesut'la reis..."
" Merak etme benim uykum yok onlarla ilgilenirim."
Ardından Cüneyt'i Fatih'in yanına yatmaya gönderdim. Osman abi onlar için bir kap çorba koyup yataklarına götürdü. Bense bir sandalye alıp ayaklarımı ranzanın kenarına koyup gördüklerimi hazmetmeye çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN ZAMAN İÇİNDE (BOYXBOY)( TAMAMLANDI)
Random21. yüzyılın dahi kadın girişimcisi olan Kerime hayatının yaşadığı ihanetle son bulduğunu düşünürken kendini kuzgun karası 70 lerde Sağmalcılarda üstelik cinsiyeti bile kendine tezat bir bedende bulur. Peki ya sonrası?..... Başlangıç Tarihi: 17 Şub...