Sakinlikle aram hiç bir zaman iyi olmamıştı. Geldiğim zamanda ben sükunetten kaçarken, bu zamanda sükunet benden kaçıyordu.Öyle ki kafamı toplamak için şu anı dikkatli kullanmalıydım yoksa her an bir yerden bir olay patlak verebilirdi. Bu nedenle biten kahvaltının ardından yatağımda oturmuş çıktıktan sonra yapabileceklerimi düşünüyordum. Açıkçası geldiğim zamanda bile hapisten çıkanların iş bulması zordu, bu zamanda ise bu daha da zordu. Aklanmış olmak bir şeyi değiştirmiyordu. Hem iş buldum diyelim ki mutlaka bulurdum kalacak yeri nasıl ayarlayacaktım. Hem bekar hem de eski bir mahkumdum. Reisin de Selma ablanında teklifleri cazip olsa da geri çevirme nedenlerim düşünürseniz mantıklıydı. Selma ablanın teklifini kabul etmem direkt Mustafa ağayı kabul etmekti ki bu reddetmem için yeterli bir sebepti. Reise gelince evini açtığım an tanıdığı tüm ülkücü tayfa ile muhatap olmak zorunda kalacaktım, çünkü reislerin evleri ocak gibi herkese açıktı. Ayrıca gelebilecek sorularla da uğraşmam gerekirdi ki bu hem beni zorlardı hem de reisi sıkıntıya sokardı. Elimde birikmiş para ile bir pansiyonda kalabilirdim ama o da nereye kadar. Ben bu düşüncelere dalmışken yanımda bana seslenen Osman ağa ile yan tarafa dönüp gülümsedim.
" Hayırdır evlat dalmışsın?"
"Yok bir şey abi sadece düşünüyordum."
Osman abi gülümseyip tedirgin bir bakış attı bana:
" Oğlum senden çıkınca bir iyilik isteyecektim. "
Osman abiye merakla baktım. Zira abim kolay kolay kimseden yardım isteyecek biri değildi:
" Biliyorsun yengen hasta ve Himmet amca oğlum aynı zamanda yengenin de abisi. Yengeni yalnız bırakamadığı için dükkanla ilgilenemiyormuş. Birilerini ayarlamaya çalışmış ama malum zaman kötü düzgün birini bulamamış. Açıkçası çıkınca bizim dükkanla ilgilenir misin diye soracaktım."
Osman abinin hanımının hasta olduğunu biliyordum ve onun iyilikleri karşısında boynum kıldan inceydi.
" Tabi abi ne demek iş bulduktan sonra dönüşümlü ilgileniriz dükkanla." dediğimde vücudunu dikleştirip gözlerime bakarak:
" Açıkçası dükkanda çalışmanı istiyorum. Çok fazla bir şey veremem ama en azından karnın doyar. Bizim dükkanın üstünde iki daire var, biri bizim diğeri Himmet'in Himmet kardeşiyle ilgilendiği için ev boşta duruyor orada kalır bizimkilere göz kulak olursun."
Osman abi yine abiliğini konuşturuyordu ama ben kimseye eziyet ya da yük olmak istemediğim için ona ne cevap vereceğimi düşünüyordum. Bu sırada üst ranzadan atlayarak karşıma dikilen Salih abi ile düşüncelerim şaşkınlığıma yenik düştü:
" Herkes sana acıyor mantığı ile düşünmekten vazgeç. Herkesin başlamak için bir desteğe ihtiyacı vardır. Hadi diğerlerini reddettin de Osman'ın teklifi fazlasıyla makul. Düşünme artık."
" Tamamda Salih abi ben Osman abilere yük olmaktan başka bir işe yaramam . Dükkanı ve evi kiraya verseler zaten bütün sıkıntılardan kurtulmuş olurlar. Bana ihtiyaçları yok boş yere masrafım onlara."
Söylediklerim Salih abiye mantıklı gelmiş olmalı ki sustu ama Osman abinin gülüşü sessizliğimizi bozunca ikimizde ona dönüp ne oluyor tarzında bir bakış attık. Osman abi gülüşünü yüzünden kaldırmadan:
" Evlat bunu mu düşünüyordun. Hay ben senin fazla çalışan aklını seveyim. Sen boş yere kafanı yormuşsun. O dükkan da evlerde biz yaşadığımız sürece ne satılabilir ne de kiraya verilebilir. Nedenini sorma bu yüzden sana acımadığımı bil. Eve de dükkana da göz kulak olacak güvenilir birine ihtiyacım var ve sen güvendiğim nadir insanlardan birisin." bu sözün üzerine diyecek hiç bir söz yoktu. Ben de gülümseyerek elimi Osman abiye uzatıp:
" Umarım abi güvenini boşa çıkarmam." diyerek tuttuğu elimi sıkarak tokalaştım. Benim için en büyük sorun çözülmüştü. Konuşmamız bittiğinde gelen Ümmet abinin çamaşır vaktini belirten sesi ile eşyalarımı hazırlayıp herkesle birlikte sıraya girdim. Çamaşırları yıkamak için banyodan bozma bölmelerin olduğu yere giderken artık daha rahat nefes almamın verdiği etkiyle gülümsüyordum. Çamaşırhaneye ulaştığımızda herkes eşyalarını leğene koyup hazırlanan deterjan ve sıcak suyla işe koyulurken Mustafa ağanın koğuşunun gelmesiyle başımı o yöne çevirdim. Mustafa ağa yanımıza gelip Salih abiyi kucaklayarak tekrar baş sağlığı diledi. Ardından yanıma geldi ayağa kalkıp selamlaştığımızda :
" Selma'nın teklifini reddetmişsin. Neden?" dedi. Nedenini çok iyi bilse de şansını deniyordu. Ne kadar Mustafa ağaya saygı duysam da ısrarcılığı bazen beni yoruyordu.
" Ağam ben sana demedim mi bir kalp iki kişi için uygun değil diye neden üsteliyorsun?"
" Ben de seni anlamıyorum. Sana istediğin her şeyi verebilirim neden beni sevemeyeceğine peşinen karar veriyorsun?"
Haklıydı istediğim her şeyi verip beni rahat hissettirebileceğini biliyordum ama:
" Ağam insanın beyninin tek hükmedemediği organ kalptir. Kendi kararlarını kendi verir. Ben sana sorayım o zaman seni sevdiğini bildiğin kişi ile mutluluğu aramak varken neden benimle uğraşıyorsun?"
Mustafa ağa yüzüme kırık bir gülümseme ile bakıp:
" İhtiyacın olduğunda her zaman sana kapım açık unutma " dedikten sonra kendi koğuşundakilerin yanına döndü. Bu arada herkes hummalı bir şekilde çamaşır yıkarken gözüm reisin olduğu yere kaydı. Bana dik dik bakan reis bir anda ayağa kalkıp beni iliklerime kadar titretecek bir şekilde üzerindeki t şörtünü fanilasıyla birlikte çıkarıp çamaşır leğenine koydu. Adam senin yüzünden kalbim fazla mesai mi yapmak zorundaydı acaba? Bu arada diğer koğuştan su almaya gelen iki gencin konuşmaları ile dişlerimi sıktım.
" Allah'ım bu nedir böyle, istese altında seve seve inlerim." diyen gence diğeri de katılarak:
" Analar neler doğuruyor ama bize nasip olmuyor bir ömür kölesi olunur bu adamın." diyip güldüğünde damarıma son darbeyi vurmuşlardı. Aldıkları su ile geri dönerlerken elimdeki deterjanlı suyu ayaklarının altına döktüm. Yerin kayganlaşması ile dengesini kaybeden ikili kıçları üzerine düştüler. Ben de reisin inadına üzerimdeki kazağı fanilamla birlikte çıkarıp leğenimin içine koydum. Reis kadar olmasa da benim de giderim vardı Allah için. Hareketime karşılık gözleri yuvalarından fırlamış burnundan soluyan reisi gördüğümde mesajımın yerine ulaştığını anlamanın verdiği hazla gülümsemem yüzüme yayıldı. Bu arada çamaşırhanenin diğer ucundan gelen:
" Hey maşallah" lafı ile o yöne dönmeden duyduğum tokat sesi irkilmeme neden oldu.Geriye döndüğümde Mustafa ağa yanında Ali ile yerde Ejder'in koğuşunda gördüğüm bir adamın tepesinde duruyorlardı. Mustafa ağanın sıkılı dişleri ile ateş saçan gözleri bu işin burada bitmediğine dalaletti.
" Seni soysuz zaten Ejder'in yanındakilerden adam çıkacağını düşünmek hataydı." dedi. Bu arada kafama fırlatılan kazak ile görüşümü kaybettim. Telaşla kazağı üzerimden çekip elime aldığımda reisin kırmızı görmüş boğa misali yüzü ile karşılaşıp sertçe yutkundum.
" Kan çıkmadan giy şunu üstüne." diyen reiste üzerine bir kazak geçirmişti. Halimden memnun kazağı üzerime geçirip işime devam ettim. Çamaşır işi bitip koğuşa geldiğimizde yemek saati gelmişti bile yemek telaşının ardından Ümmet abinin sesi ile koğuş kapısına ilerledim.
" Kerim senin davan yarın görülecekmiş, Mücella savcı hazır olsun dedi ve bunu gönderdi." diyerek elime bir elbise hurcu verdi. Teşekkür edip takım elbiseyi kılıfından çıkarıp yatağın kenarına astım. O sırada reis :
" Gel de şu savunmanı tekrar gözden geçirelim ." dediğinde memnuniyetle yanına çıkıp yatağa kurularak kaç gündür yaptığım gibi yorganın altından parmaklarımı parmaklarına geçirdim. Öfkesi bir nebze azalmış olsa da hala kızgın olduğunu fark edince:
" Sen başlattın reis hiç surat asma ." dediğimde başını sağlayıp bir ya sabır çektikten sonra o da elimi avucuna hapsedip kitaba döndük. Bu arada ben gülmeye başlayınca reis meraklı bir ifade ile bana baktı.
" Reis bu bir evlenme teklifimi?" diyerek kitabın açık olan kısmını gösterdim. Sayfaya bakınca reiste bıyık altından gülümsedi. Zira açık olan sayfa Türk Medeni kanunuydu. Gece bu güzel anla son buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN ZAMAN İÇİNDE (BOYXBOY)( TAMAMLANDI)
Random21. yüzyılın dahi kadın girişimcisi olan Kerime hayatının yaşadığı ihanetle son bulduğunu düşünürken kendini kuzgun karası 70 lerde Sağmalcılarda üstelik cinsiyeti bile kendine tezat bir bedende bulur. Peki ya sonrası?..... Başlangıç Tarihi: 17 Şub...