DUVARLARLA SAVAŞ

1.9K 181 30
                                    

 BU BÖLÜMÜ @etoxxq ve @oblomovunciragi OKUYUCULARIMA İTHAF ETMEK İSTİYORUM.  UMARIM KEYİFLE OKURSUNUZ.   

          Hayatımızdaki duvarlara benzer insan ilişkilerini kimi geçebileceğin kadar naif kimi yıkılamayacak kadar kalın olarak algılamıştım her zaman. Ben duvarsız evlerden hoşlananlardanım herkesin girip bir merhaba diyeceği niyeti iyi ise benimle kalabileceği bir hayat. Ancak yaşadığım hiç bir dönemde benim hayat felsefemle uyuşan biri karşıma çıkmamıştı. Duvarları o kadar kalındı ki insanların bırakın yıkmayı ucunda delik açmak bile mümkün değildi. Anlayış rafta her dem küflenmiş düşüncelerle unutulmaya mahkum olmuştu. Zaman değişse de değişmeyen tek unsur olan insan beni şaşırtacağı yerde sadece tek düze kalıplaşmış davranışları ile sinir ediyordu. Bir tarafın olmak zorunda, birini benimseyip peşinden gitmelisin, tek bir ideolojiyi savunmayanlar amaçsız ağacından kopmuş yaprak gibidir. Ben bu sözleri aşalı çok olmuştu ki tekrar ısınıp karşıma çıkması işte hayret verici olan buydu. Ne geldiğim zamanda ne şu an kendime ait ideolojim olmadığını savunanlara tek cevabım ben Kerimizm taraftarıyım diyordum. Ama gel gör ki insanlar beni anlamıyorlardı. Sağcılar olsun solcular olsun kendi içlerinde belirli noktalarda haklıydılar. Haksız olduklarını çıkarınca geriye kalan benim kazancım oluyordu. Belki saçma gelebilir ama ben kendi doğrularını savunmaktan çekinmeyen biri olduğum için kendi ideolojimle mutluydum.

   Okulda geçen üç ay boyunca sağ olsun Ulaş hiç peşimi bırakmadı. Hayatta bu kadar sık boğaz edildiğimi hiç hatırlamıyorum. Sevgilim bile ocağın konusunu açtığında hayır cevabı ile geri çekilirken bu adamın ısrarı beni boğuyordu. Ona bir çok defalar tarafsız olmayı yeğ ettiğimi söylesem de ısrarla beni zorlamaya devam ediyordu. İşin daha da kötü tarafı Betül'ün aklını çelmişti bile. Sık sık Tayfur ile olan tartışmaları  Ulaş ile edindiği davasal düşüncelerinin sonucuydu. Ve zavallı Betül farkına varmadan bu adama çekiliyordu. Reisin alttan aldığı dersler sayesinde okulda ders çalışmayı bahane ederek birlikte zaman geçirmek okulun en güzel yanıydı. Şu an ise epey bir uğraş sonucu aldığım Süleyman'ın notlarından eksiklerimi giderirken reisin boş bakışlarına gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

" Gerçekten bu herifin yazısını okuyabiliyor musun?"

" Evet reis"

" Arkeolog olmalıymışsın adamın yazısı hiyerogliflere benziyor."

  Gülmemek için verdiğim son uğraşta reisin bu lafı ile sona erdi ve ben bir kahkaha patlatınca reisin bıyıkları da havalandı. Haklıydı adam yazı yazmıyor kendince bir dil üretiyor gibiydi. Ancak bu neşeli halimiz çok uzun sürmedi zira üzerimizde iki bıçak keskinliğinde göz vardı. Sağ tarafımızda ocaktakilerle oturan Turan reis ve karşıda solcularla çay içip sohbet eden Ulaş. Ne zaman Turan reisle ilgili Ertuğrul'a bir soru sorsam beni geçiştirdiği için artık sormaktan vazgeçmiştim. Bu adamın bakışları ile ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum ama bildiğim bir şey varsa reise karşı boynu kıldan inceydi. Onlar gözleri ile bizi öldürmeye çalışırken bizde sakince ders çalışmaya çalışıyorduk ki sadece bakışları bile aramızda sıkıntı yaratmaya yetiyorda artıyordu bile.

" Seninki gene gözlerini dikmiş bize bakıyor oyacağım o gözleri ikimizde rahatlayacağız."

" Sakin ol reis ben gerektiği gibi cevaplıyorum onu. Sen onu bunu bırak da Turan reisin bakışları da hiç hayra alamet değil."

" Sen Turan için canını sıkma bir şey yapamaz. Ama sana ocağa yazıl demiştim ikimiz içinde işler daha kolay olurdu."

  Konuşmamızın sonu uçuruma yöneldiği için tartışmayı sonlandırmaya çalışırken farkında olmadan daha da alevlendireceğimi bilemezdim.

ZAMAN ZAMAN İÇİNDE (BOYXBOY)( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin