Bu üçlünün bakışları için endişelenmeyi sonraya bırakıp seri adımlarla bana doğru gelen Kemal'e gülümsedim. O da bana gülümseyerek yanıma geldiğinde "Turlayalım mı?" deyince başımla onaylayıp avluyu adımlamaya başladık. Konuşurken birden:
" Hakkı ile aranızda bir sorun mu var?"
" Sorun, ben de merak ediyorum. Normalde de gülmeyen suratı şimdi iyiden iyiye mahkeme duvarına dönmüş."
Dediklerime karşın Kemal aniden durup bana dönerek:
" Acaba sana küsmüş olabilir mi?" deyince kendimi tutamayıp ağız dolusu bir kahkaha patlattım. Bana şaşkın gözlerle bakan Kemal'e dönerek:
" 10 yaşında çocuklar mıyız ki küselim biz. Belki sadece kırılmıştır." dediğimde Kemal' in başıyla onaylaması konuyu kapatmıştı. Ama aptal değildim , Hakkı bariz bir şekilde kızmış ve bana benim zamanımın deyimiyle trip atıyordu. Kemal aklındaki sorunun çözümü ile eski haline dönmüş heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatırken ben de endişelerimi maskemin altına saklayıp yanında ona eşlik ettim. Bir müddet sonra havalandırmanın bitişini haber veren gardiyanların sesi ile Kemal'i uğurlayıp sıraya girdim. Koğuşa girdiğimizde dalgın dalgın yatağıma oturdum ama kısa süre sonra Cüneyt'in yanıma gelmesi ile düşüncelerimden sıyrıldım:
" Ne oluyor Kerim? Bir sorun mu var?"
" Ne var diyebilirim, ne de yok. Sadece halledilmesi gereken bir durum vardı."
" Elimizden gelen bir şey var mı?" Sözlerini reise bakarak söylediğinde dönüp reise gülümsedim. Kitaba dönük yüzüne rağmen bir gözü bizdeydi. Sağ elimi sol göğsümün üzerine koyup:
" Eyvallah Cüneyt. Benim bile elimden gelen bir şey yok. Allah razı olsun ." diyerek Cüneyt' i gönderdim. Az sonra açılan koğuş kapısından önce Hasan sonra Bilal gardiyan girip Yusuf' u ve Salih abiyi alıp çıktılar. İşte başlıyordu gergin zamana uzunluk katan bekleyiş. Eğer yanılıyorsam yeni bir dost değil esaslı bir düşman kazanmış olacaktım ki Mustafa ağa edinmek isteyeceğim son düşmandı. Endişeli bir iç çekip yatağın köşesindeki küçük pencereye yanaştım. Hava bile basık ve kasvetliydi. 76 yılının sonunda geldiğim bu koğuşta 77 yılının şubatının sonuna gelmiştim bile . Hafızamı zorladığımda bu kışın ülke için oldukça sert geçeceğini hatırlamak nefesimi kesmişti. Pek çok genç bu zamanlarda hayatlarının baharını vereceklerdi kara toprağa. Acaba geleceğin nasıl olacağını bilselerdi yine de atılırlar mıydı öne? Yine de ideolojileri için sokaklara çıkıp savaşırlar mıydı?
Tarih benim için okuduğum kitaplardaki satırlardan ibaretti. Hiç bir zaman tam olarak anlamadığım , mantığımın süzeğine sığmayan , şu an tam ortasında olduğum tarih. Anne ve babamın coşkuyla anlatıp benim boş boş dinlediğim tarih. O tarih ki nice Kemallerin, nice reislerin idam kararının verilişini sadece bir kaç satıra sığdırmıştı. Düşüncelerimle boğuşurken omzumda hissettiğim el ile yana döndüğümde elimde sıcak bir bardak çay tutan reisle karşılaşmak yüzümün rahatlamasına neden oldu. Bu adamın varlığı bile bana iyi geliyordu. Uzattığı çayı aldığımda:
" Ok yaydan çıktı artık o yüzden sakin ol. "
" Biliyor muydun?"
" Yüzümüzü eğip sorduk işte fazla üstelemesen."
Elimde olmadan gülümsedim ve usulca teşekkür ettim. Neden diye sormadı , ben de açıklamadım. Birlikte oturup o küçücük camdan yeni yeni çiseleyen yağmuru izledik. Ama bu uzun sürmedi açılan koğuşun kapısının sesi ile yerimizden kalkıp çay bardaklarını masaya koyduğumuzda içeri aksak yürüyen Yusuf ve yanımıza adımlayan Salih abiyi gördük. Reise baş selamı verip Salih abiyle birlikte benim yatağıma yönlendiğimiz de Osman abiler de yanımıza gelmişlerdi. Yatağın köşesine oturan Salih abi:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN ZAMAN İÇİNDE (BOYXBOY)( TAMAMLANDI)
Random21. yüzyılın dahi kadın girişimcisi olan Kerime hayatının yaşadığı ihanetle son bulduğunu düşünürken kendini kuzgun karası 70 lerde Sağmalcılarda üstelik cinsiyeti bile kendine tezat bir bedende bulur. Peki ya sonrası?..... Başlangıç Tarihi: 17 Şub...