NELER OLUYOR?

5.8K 380 211
                                    

Üzerimdeki şaşkınlığın etkisiyle boş boş yanımdaki adama bakarken aslında beynim fazla mesaiye kalmıştı. Ne demeliydim? Nerede olduğumu ve kim olduğumu bu duruma nasıl düştüğümü anlamak için ne yapmalı, nasıl davranmalıydım? Sorularım için kendime bir yol haritası çizip bana bakan yaşlı adama:

" Abi sanıyorum kafama darbe aldım. Hiç bir şey hatırlamıyorum. Ben kimim? Burası neresi? " deyince adam acıyan ifadesi ile:

" Zavallı çocuk seni. Tahmin ettim aslında. Aklını kaçırmıştın. Haksız da sayılmazsın. Adın Kerim. Annene saldırdığı için babanı öldürmüşsün. Burası da Sağmalcılar cezaevi."

Ne olduğunu daha iyi anlamak için dizlerimi kırıp dirseklerimi dizlerime koyarak başımı ellerimin arasına aldım ve düşündüm. Acaba bu bir rüya mıydı? Bu düşüncenin saçmalığını fark etmem çok uzun sürmedi. Rüyalar acı çeksen de kısa sürerdi. Ayrıca başımdan tırnağıma kadar olan her yerimin acısına dayanarak rüya olmasının saçma olduğunu daha iyi anladım. Belki de komadaydım? Bu fikir daha mantıklı gelse de o kazadan sonra beni canlı bulma ihtimallerini düşününce fikrin mantığı çabucak söndü. Bir cevap bulabilmek umudu ile yaşlı adama dönüp:

" Affedersin abi adın neydi?"

" Benim adım Osman oğlum yan ranzada yatıyorum."

"Peki Osman abi acaba eşyalarım nerede?" deyince Osman abi ranzanın yanında duran çantayı gösterdi bana. Kollarımdan destek alıp geriye dönerek çantaya uzandım. İçini açıp biraz karıştırdıktan sonra eski kahverengi bir cüzdana ulaştım. İçini açıp hüviyeti çıkardım:

       01/05/1954-KERİM DÜNDAR

 yazısını okuduğumda durdum. Olamaz:

" Osman abi bu günün tarihi nedir?"

"24 Aralık 1976 oğlum neden sordun ki?"

" Daha neler " tam 50 yıl geriye gelmiştim. Hem de bir hapishaneye ve bir erkeğin bedenine.

" Yok bir şey abi . Sadece beni neyin delirttiğini anlamaya çalışıyorum" dediğimde Osman abi yatağımdan kalkıp kendi yatağına giderek yastığının altından epey hırpalanmış bir kağıdı bana uzatıp:

" Üzgünüm evlat" dedi. Uzanıp kağıdı aldım ve dikkatlice açtığımda bir mektup olduğunu gördüm. Bu bedeni bu hale getiren mektubu merakla okumaya başladım.

"     Sevgili oğlum,

Babanın cenazesinden sonra çok zorlandım. Senin durumun ve yalnızlık çok zor. Bu nasıl söylenir bilmiyorum ama ben evlendim. Evlendiğim kişiyi tanıyorsun meyhaneci Reşat abin. Sağ olsun bu zor zamanlarda hep yanımdaydı. Kerim oğlum şimdi bu yazdıklarıma kızacaksın ama beni de düşün. Reşat abin senin bizimle yaşamanı istemiyor. Nefsi müdaafa deriz yatar çıkar diyor . Bence de en uygunu bu. Sen de bu yönde konuşursan hayırlı olacağını düşünüyorum.

       Artık görüşe de gelebileceğimi sanmıyorum. Çünkü Reşat'la memleketi olan Yozgat'a gidiyoruz. Kendine dikkat et.

                                                                                                               Annen."

       Elimdeki kağıda bakarken içimden " bir taşla iki kuş vurmuşsun ha" dedim ama dudaklarımdan sadece "orospu" kelimesi döküldü. Oğlunu herifin biri için satmıştı. Ben nasıl bir yere düşmüştüm? Daha da önemlisi burada nasıl hayatta kalacaktım? Çok dalmış olmalıyım ki Osman abinin sesi ile kendime geldim:

"Oğlum iyi misin?"

" İyiyim Osman abi endişelenme aynı hatayı tekrar etmem." dediğimde Osman abinin yüzünde rahatlamış bir ifade vardı. Ardından yanımdan kalkıp yan taraftaki kendi ranzasına gidip çantasından bir havlu çıkardı. Banyo olduğunu tahmin ettiğim yere yönelirken:

" Her şeyin bir çıkar yolu vardır oğlum. Ölüm olmasın. Vakit geldi ben abdestimi alıp namaza durayım sen de dinlen işim bitince konuşuruz."

   Yaralarımın verdiği acıya rağmen yatağımdan dikkatlice kalkıp:

" Osman abi nerede boy abdesti alabilirim?"dediğimde Osman abi biraz afallamıştı. Haksız da sayılmazdı aslında. Tahminime göre sıcak su belirli aralıklarla veriliyordu ve bu saatte sıcak su bulmak zordu. Ayrıca tanıdığı Kerim'den beklediği bir davranış olmadığını da anlamıştım. Bana düşünceli bir şekilde bakan yaşlı adamı gördüğümde tebessüm etti:

" Abi bir kova ılık su da işimi görür." deyince Osman abi odanın köşesindeki sobanın üzerinde bulunan bakır kaba ulaşıp çaydanlığın altı ile bir kap su aldı:

" Beni takip et oğlum." dedi. Yatağıma dönüp çantamı karıştırdığımda içinde eski de olsa bir banyo havlusu bulup tekrar Osman abinin  yanında yerimi aldım. Sabah ve yatsı namazını kılmak rutinimdi. Aklımı kaçırmak üzere olduğum bir zamanda Emir'in kılavuzluğuyla edindiğim bu alışkanlık zihnimi sakinleştiriyordu.Emir "Varlığımızı basite indirgeyemeyiz canım. Bu nedenle bize sunulanlar için minnetimizi göstermek ve dünyanın acılarından kısa sürede olsa uzaklaşıp zihnimizi dinlendirmek için namaz en iyi ibadettir." diyerek bana yol göstermiş bir müddet sonra da namaz vakitleri benim ruhumu dinlendirdiğim kendime ait zamanlar oluvermişti. Bu arada banyo dedikleri yer su gideri olan basit ufak bölmeler ve kovalardan oluşuyordu. Osman abi elindeki suyu en son kabindeki kovaya boşaltıp:

" Sıcaklığını ayarla ve temizlen , namaza başlamak için seni bekleyeceğim evlat" diyerek yan kabine abdestini almaya gitti. Üzerimdekileri çıkarıp kabini kapatması için konulan perdenin üzerine astım. Erkek bedenine yabancı olmasam da bu kadar da içli dışlı değildim ve bu beni fazlasıyla rahatsız etmişti. Musluğu açıp kovayı yarıya kadar doldurdum , sıcaklığı kontrol edip biraz daha su doldurduktan sonra bir tas suyu tüm vücudumu ıslatacak şekilde başımdan aşağı boşalttım. Su az olduğu için önce abdestimi aldım ardından kalan suyu dikkatlice her tarafıma değecek şekilde döküp havluyu belime sararak kabinden çıktım. Önce göğüslerimden itibaren havluyu örtecektim ama bedenin erkek olduğunu hatırlayıp havluyu belime sardım. Neye benzediğime bakmak için küçük lavabolardan birinin önündeki ucu kırılmış aynaya yöneldim.  Gözümün üzerine ulaşmaya başlamış kumral saçlarım, hareli ela ile bal rengi arası gözlerim iri dudaklarım ve belirgin elmacık kemiklerimi uzun çenem tamamlıyordu. Bir müddettir tıraş olmamaktan kirli sakalı geçmiş sakallarımı avuçlayıp yüzümü inceledim. Ardından vücudumu incelemeye koyuldum. Sportif bir yapım olmasa da oldukça fit bir vücudum vardır. "Geliştirilebilir" diye düşündüm ama uğraşmam gerekiyordu. Ben aynada oyalanırken Osman abi:

" Hadi evlat gel artık üşütüp hasta olacaksın" diye seslendi. Yanıma kıyafetlerimi almadığım için kendime bir salak göndermesi yapıp içeriye girerken  kapıda beliren beden ile durdum. Çatık kaşları uykudan yeni uyanmanın verdiği rehavetin dolaştığı gözleri ile bana bakan bu iri adam kalıbına uygun bir ses tonu ile:

" Çekil" dediğinde refleksi olarak yana kayıp yol verdim. Kömür karası kaşları yaklaşık 185 den uzun boyu ve en önemlisi çenesine doğru yay şeklindeki bıyıkları ile ben ülkücüyüm diye bağıran bu adam tüylerimi diken diken etmişti. Bu sırada Osman abi:

" Sakın ola reisin yoluna çıkma evlat iyidir hoştur ama biraz sinirli biridir. Başın ağrımasın " deyince  "Umarım abi umarım"  diyerek Osman abini arkasından içeri girdim.


ZAMAN ZAMAN İÇİNDE (BOYXBOY)( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin