İşimi olabildiğince hızlı bitirmeye çalışıp kapıya vardığımda Bilal gardiyanın yanında adını bilmediğim başka bir gardiyan vardı. Bilal gardiyana gidip:
" İşimi bitirdim, gidebiliriz" dedim.
Bilal gardiyanın beni de önüne katıp koğuşun yolunu tuttu.Hem acıkmış hem yorgun hem de tedirgindim. Bekir ağayı bu adamlardan korumanın bir yolu olmalıydı ama ne? Kafamda bu düşüncelerle koğuşa geldiğimde herkes akşam yemeğine oturmuştu bile. Ben de masada ki yerimi aldım. Tüm açlığıma rağmen tabağımı bitirememiştim. Kafamda aynı anda bin tilki dolaşıyordu. Yemek faslı bitip Osman abi ile sohbet için çaylarımızı alıp oturduğumuzda:
" Abi sana bir şey sorabilir miyim?"
" Sor evlat."
" Bu uyuşturucu işinin başında kim var?"
Osman abi bir müddet yüzüme boş boş baktıktan sonra:
" Kerim neler oluyor?"
" Abi önce bir soruma cevap versen diyorum."
Osman abi bir " ya sabır" çektikten sonra:
" Bu işler Ejder'den sorulur. Ama el altından yürütüyor bu işleri. Ve sakın ona bulaşmayı düşünme bile. Adamda her türlü pislik var ama ispatlamak mümkün değil. Şimdi anlat bakalım neler oluyor?"
Önce ellerimi saçlarıma atıp karıştırdım ardından yüzümü sıvazlayıp bir iç çektim.
" Abi anlatırım anlatmasına ama sonuna kadar lafımı kesmeden dinle ve bundan hiç kimseye bahsetme."
" Tamam" anlamında başını sallayınca olanları sırasıyla anlattım. Dinlerken elleri ile sakallarını sıvazlayıp eminim kendince bir yol aradı. Ben anlatmayı bitirdiğimde ise:
" Ejder tehlikeli adamdır. Bekir bu sefer burnunu yanlış deliğe sokmuş ." dedi.
Osman abiye hak versem de Bekir abiyi yalnız bırakacak değildim.
" Herkesin yumuşak bir karnı vardır abi iyi düşün."önce bir müddet aramızda bir sessizlik oldu. Ama Osman abi bir anda bana dönüp:
" Haklısın evlat. Ejder'i de dize getirecek birileri var. Hatta sen de tanıyorsun." dediğinde meraklı gözlerle Osman abiye dikkat kesildim.
" Avluda Yusuf'un dans ettiği günü hatırlarsın. Özellikle bir gruba doğru dans ediyordu. Aralarında o koğuşun ağası nüfuslu bir adam var, adı Mustafa. Ve Ejder onun ablası ile evli. Ejder , Mustafa ağadan çok çekinir. Gerçi ondan çekinmeyen de yok ya neyse. Bu alemde her türlü işe eyvallahı var ama bir tek uyuşturucuya eyvallahı yoktur. Bu yüzden Yusuf'a yüz vermiyor."
Biraz düşününce Mustafa ağayı hatırladım. Aslında hatırlanmayacak gibi değildi. Şu ana kadar tanıdığım kişiler arasında o cüsseye sahip çok az kişi vardı. Biri reis, diğeri Ahmet ağa ve son olarak da Mustafa ağa. O günle ilgili hatırladığım en ilgimi çeken detay ise Mustafa ağanın tavırlarıydı. Yusuf'a herkes iştahla bakarken o yüzünü dönmüş ve tiksintiyle acıma arası bir ifade yüzünde peydahlanmıştı. Bir şekilde Mustafa ağanın durumdan haberdar olmasını sağlayabilirsem belki de bu işten sıyrılabilirdik. Osman abi aklımdan geçenleri anlamış gibi:
" Mustafa ağa bu işe çözüm bulabilir ama elinde delil olmazsa sana inanacağını hiç sanmıyorum."
"Ya her şeye bizzat şahit olursa."
Osman abi bana anlamaz bakışlar attığında benim makine çalışmaya başlamıştı bile. Bana düşünmem için gereken zamanı koğuşun ışıklarının kapanacağı çağrısı verdi. Osman abiye iyi geceler dileyip yatağa yattım ama kendimi tanıyorsam uzun uzun ve daha da uzun bir gece beni bekliyordu.
Ertesi sabah uyandığımda uykusuzluğun verdiği sıkıntılara rağmen oldukça dinç hissediyordum. Çünkü tüm gece beni uyutmayan beynim sonunda bir plan yapabilmişti. Sabah işlerimi hallettikten sonra Osman abi ile aklımdakileri paylaştım. Önce Bekir abinin durumunu netleştirmeli bildiklerini öğrenmeliydik. Kahvaltıdan sonra havalandırma saatine kadar sağcıların ilaçları ile ilgilenmek için yanlarına gittiğimde hararetli bir siyasi konuşmanın ortasına düştüm. Konuştukları konular gelecekle ilgili olduğundan olacakları bilmenin hüznü kapladı içimi. Bu zamanın genç idealistleri ne ihanetler , ne acılar göreceklerdi ama hiç biride geleceği değiştirme hayalinden vazgeçmeyecekti. Herkesin ilaçlarını verdiğim halde reisin ilacını masaya bırakıp kaçar gibi tuvalete gittim. Ona yakın olmak kalbime de aklıma da iyi gelmiyordu ki şu an ikisine de şiddetle ihtiyacım vardı. Elimi yüzümü yıkayıp kapıya yöneldiğimde reis tüm heybeti ile içeri girip kapıyı kapattı ve sırtını kapıya dayadı:
" Anlat ne oluyor?"
" Anlamadım reis ne demek ne oluyor?"
" Baksana bana salağa mı benziyorum? İşkenceden geldiğimizden beri bir tuhafsın. Benden kaçıyorsun fark etmeyeceğimi mi düşündün. Şimdi konuş neler oluyor?"
Yavaş adımlarla kapıya reisin dibine kadar girip:
" Reis bana iyi gelmiyorsun o halin gözümün önünden gitmiyor bana biraz zaman ver." dediğimde başını sağa sola salladı, eminim sabır çekiyordu:
" Ben işkence gördüm sana ne oluyor. Garip davranmaktan vazgeç artık."
Haklıydı ama onun yaraları iyileşse de bende açtığı yaralar yeniydi ve benim bu kadar çabuk iyileşmem mümkün değildi. O sırada havalandırma çağrısı ile kapıya vurulunca bu zor konuşmadan kaçma şansım ayağıma gelmişti:
" Reis kafanda bir şeyler kurma sadece o durumunuz beni şok etti. Düzelirim bir kaç güne bir şeyim yok." deyip reisin açtığı kapıdan çıktım. Osman abinin soran bakışlarına sorun yok anlamında gülümseyip avluya çıktık. Mustafa ağanın koğuşu ile Ejder'in koğuşu maç yapmaya karar verdiler. Bu arada bizde Bekir ağayı araya alıp hem durumu anlattık hem de ağzından laf almaya çalıştık. Bizi dikkatle dinleyen Bekir abi:
" Hay görmez, duymaz , konuşmaz olsaydım. Geçen gün mutfak temizliği sırasında benle Salih gidecekti ama Salih'in migreni tutunca Yusuf atladı. Neyse uzatmayayım, ben bunu bu zıkkımı alırken gördüm. Evlat yazık sana yakalanırsan başın belaya girer dedim. O da sen işine bak dedi. Bütün olan biten bu aslında."
Bekir abinin anlatırken sıktığı elini tutup:
" Abi o günkü gardiyan kimdi?"
"Hasan evet evet Hasan gardiyandı."
Bu sırada yanımda hissettiğim gölge ile başımı kaldırdım. Kemal ve Hakkı yanı başımdaydılar. Kemal'e gülümseyerek:
" Nasılsın Kemal kardeş?"
" Daha ölmedim, gel de turlayalım."
" Beni bu gün maruz görün ufak bir işim var. Yarın inşallah ." deyip Bekir abiye döndüm. Perişandı ve ben onun bu sıkıntıdan kurtulması için şimdiden bir plan yapmıştım bile.
O sırada top oynayanlara döndüğümde bana doğru hızla gelen topla duraklasam da bu çok uzun sürmedi. Hafif doğrulup ellerimi açarak topu yakaladım. Topla birlikte ayağa kalktığımda bana dik dik bakıp sırıtan Ejder psikopatı ile karşı karşıyaydım:
" Aferim ufaklık, bu işten anlıyorsun. Gel bize katıl kalecimiz ol." dediğinde içimden saydırdıklarımı kenara bırakıp sağa sola baktıktan sonra:
" Ufaklık ufaklık mı?"
Soruma cevap Osman abiden geldi:
" Yaşına diyor evlat."
" Ha!.. Eyvallah ama top tutmakla kaleci olunmuyor, size iyi oyunlar ." diyerek topu shaya geri gönderdim. Bu arada Yusuf kenardan:
" Ben de oynayayım ne olur?" dediğinde Ejder'in suratındaki pis sırıtış başka bir seviyeye ulaşarak:
" Küçük, senin gibi narinlere göre değil bu oyun otur oturduğun yerde." diyerek göz kırpınca aklımda son halini alan planla dudaklarımın kenarı kıvrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN ZAMAN İÇİNDE (BOYXBOY)( TAMAMLANDI)
Random21. yüzyılın dahi kadın girişimcisi olan Kerime hayatının yaşadığı ihanetle son bulduğunu düşünürken kendini kuzgun karası 70 lerde Sağmalcılarda üstelik cinsiyeti bile kendine tezat bir bedende bulur. Peki ya sonrası?..... Başlangıç Tarihi: 17 Şub...