Aklım her zaman benden hızlı olmuştur. Ne zaman sıkışsam ya da zor bir problemle karşılaşsam tilkilerim fazla mesaiye kalıp her şeylerini var olan soruna aktarırlar. Ama elimde bu defa tilkilerimi fazlası ile zorlayan bir sorun olduğu için zamanımın çoğu çözüm arayışı ile geçiyordu ki bu iş çözülmeden yaşamıma devam edemeyeceğimi tedirgin sevgilim sayesinde anlamıştım. Ancak bu defa karşımdaki rakip ne Bahri'ye ne de Ejder'e benziyordu. Benim kadar zeki ve benden daha avantajlı konumu onu köşeye kıstırmamı zorlaştırıyordu. Haşmet hem siyasi hem de toplumsal statü olarak benden güçlüydü. Evet kendi zamanımda kolayca alt edebileceğim bu adam bu zaman için bana fazlasıyla güçlü bir rakipti. Ayrıca sadece Haşmet ile değil yaklaşan olaylara karşı Ertuğrul'u korumak içinde uğraşıyordum. 1978 yılının baharı sadece mezhep savaşlarının değil aynı zamanda pek çok eyleminde eşiğiydi. İdealist gurupların göremediği ama benim çok iyi bildiğim , sonu ölümlerle biten uzun bir yıl daha yeni başlamıştı. Sadece Mart ayında üniversitede olan olaylarda pek çok tutuklanma ve silahlı çatışma sonucunda onlarca genç kaybedilmişti bile. İlerisi için aydınlık umutları dillendirenlere inat geleceğin karanlık yüzünü bilen ben ise sadece izleyebiliyordum. Bu zaman diliminde bir kaç defa olayların akışını değiştirmek istesem de sonucu değiştiremediğimi görmek beni hayal kırıklığına uğratmadı diyemem. Oysaki Mustafa ağayı kurtarmanın verdiği cesaretle attığım adımlar başka şekillerde yine aynı yere çıkıyordu. Suya çizgi çizmek gibi boşa kürek salladığımı anladığımda ise nafile çabalarıma son verip sevdiklerimi korumaya çalışma gayretine girdim. Sabri beyin suikasti gerçekleşti ama tarih sayfalarındaki gibi yaralanan kimse olmadı. Failler o işin en garip tarafı da buydu sanırım. Failler hiç tutuklanmadı, adlarını verdiğim halde. Sabri bey sözünü tutup Haşmet hocayı bir süre dizginlese de durduramaması Haşmet hocanın ne kadar nüfuslu olduğunu daha iyi anlamamı sağladı. Bu düşünceler ile kampüste ilerlerken tanıdık bir ses ile yan tarafa döndüm. Mücella hızlı adımlarla bana gelirken ona gülümsedim.
" Oooo! kekliğim gelmiş. Hayırdır hangi rüzgar attı seni buralara güzel savcım?"
Mücella gülümseyen yüzüyle yanıma gelip elini omzuma atarak:
" Yine senin yardımına ihtiyacım var Kerim." dedi. Mücella'ya buruk bir gülümseme sunduğumda soran gözlerle bana bakan arkadaşıma:
" Başımda bir sıkıntı var, kafam bu sorunu çözmekle meşgul o nedenle yardım edebileceğimi sanmıyorum." dediğimde ise :
" Seninle mi ilgili yoksa Ertuğrul ile mi ilgili?" dedi. Mücella'ya dudaklarımı birbirine bastırarak düşünceli bir tebessümle:
" Bu defa Ertuğrul'un başında bir sıkıntı var ve bu daha önce karşılaştığım sorunlardan daha büyük bir şey. O nedenle affını rica ediyorum savcım." dedim. Mücella sözlerimi büyük bir ciddiyetle dinledikten sonra çantasından bir parça kağıt ve kalem çıkarıp üzerine bir şeyler yazarak bana uzattı.
" Bu akşam bu adrese gel yardım edebilirsen sorununa çözüm bulabilecek biri ile tanıştıracağım seni. Anlaştık mı?"
Mücella'nın verdiği kağıdı cebime koyup düşüneceğimi söyledikten sonra bu gün gireceğim dersler için kampüse yöneldim. Kafamda cevap bekleyen sorular olduğu için dalgın olsam da derse gitmek için döndüğüm yol ayrımında duyduğum seslerle dikkatimi o yöne yönelttim. Tanıdık seslere doğru gideceğim sırada Ertuğrul'un kelimeleri ile sütunlardan birinin arkasına geçip dinlemeye başladım.
" Yeter Haşmet uzak dur artık . Hiç bir şey değişmedi sen ve ben imkansızız."
" Sen öyle düşünebilirsin ama unutma hayallerine giden yolu açan benim. Seni bırakacağımı düşünecek kadar saf olamazsın. Eğer o Kerim denen gence güveniyorsan şimdilik tadını çıkar bir ay sonra onu aradan çıkarıp seni yanımda tutacak güce kavuşacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN ZAMAN İÇİNDE (BOYXBOY)( TAMAMLANDI)
Random21. yüzyılın dahi kadın girişimcisi olan Kerime hayatının yaşadığı ihanetle son bulduğunu düşünürken kendini kuzgun karası 70 lerde Sağmalcılarda üstelik cinsiyeti bile kendine tezat bir bedende bulur. Peki ya sonrası?..... Başlangıç Tarihi: 17 Şub...