KIYMET-1

3.5K 300 99
                                    

     Zavallı Alev masum masum karnıma kremi sürerken ellerini tutup tenimden ayırdım.

" Alev canım karnıma elim ulaşıyor, ben kendim yapabilirim."

   Ayağa kalkan Alev önce şaşkın bir ifade ile bana baksa da sonra:

" O zaman sırtına süreyim" dediğinde iri bir el araya girip kremi aldı. Kaşları öfke ile çatılmış Mustafa ağa:

" Bacım sen yorulma ben ilgilenirim Kerim'le" deyince Alev çaresizce bana baktı. Ben de gülümseyerek gözlerimi kapatıp onayladım. Sırtımı Mustafa ağaya döndüğümde yatağın gıcırtısı ile arkama oturduğunu anladım. Kısa bir süre sonra iri ellerine tezat yumuşak dokunuşlarla kremi sürdüğünde irkildim.

" Canını mı yaktım?"

" Yok ağam ama sen zahmet etmeseydin."

Bir anlığına duraksayan elleri işine devam ederken:

" Bu yaralar boğuşmayla olacak yaralar değil, öyle değil mi Yunus savcım?"

     Sözleri ortama bomba gibi düşmüştü. Sessizliğin hayra alamet olmadığına kanaat getirip:

" O arbedede kapının kirişine bir kaç defa çarptım ağam."

   Mustafa ağa gibi akıllı bir adamın bu basit kelimelerle kandırılamayacağını biliyordum. Ne kadar Mücella savcının yaptığını onaylamasam da bu olayın büyümesi işime gelmiyordu.

" Bunu yapana yaptığının hesabını ödeteceğim."

   Bu söz Mustafa ağanın ne kadar kindar olduğunu anlamamı sağlamıştı. Bu arada ortamdaki sessiz ağırlık Yunus savcının sözleri ile son buldu.

" Merak etme neler olduğunu öğrenip gerekeni yapacağımdan emin olabilirsin Mustafa ağa."

   Bu kelimeler Mustafa ağanın basit bir adam olmadığı fikrimi destekler nitelikteydi. Ve bu yaşananların faturasını ödeyecek kişi Mücella idi. Ama 70'lerde kadın olmak, hele de erkeklerin egemenliğindeki bir sahada çalışmak gerçekten de hiç kolay değildi. Savcının bu av sahasında kurtları taklit etmek yerine aklını kullanıp tilki, olmayı öğrenmesi gerekiyordu. Sırtımda gezinen ellerin durması ile düşüncelerim dağıldı. Mustafa ağa kırılmasından korktuğu kristal bir vazoya dokunur gibi dikkatle inceledi vücudumu. Ela gözleri çatılmış kaşlarının altında ayrı bir parlıyordu. Gülümsedim, bu adam sevdiği gibi güzel sevilmeyi hak ediyordu.  Gel gör ki benim uçmayı yeni öğrenen gönlüm gidip nerelere konmuştu. Ancak belli belirsiz bir hıçkırık sesi beni kendime getirdi. Geriye dönüp sesin sahibini ararken buğulu gözlerle yere yüzünü eğmiş Mücella'yı görmek içimi sızlattı.

" Savcı hanımın saldırıya uğramak dışında bir suçu yokken hükmüne bu kadar kolay karar vermenizi hiç etik bulmadım. Savcım iyileştikten sonra sorguya devam ederiz ne dersiniz?"

   Mücella'nın yüzündeki afallamış ifadeye karşın gülümseyip göz kırptım. Gözünden bir damla yaş düşerken ince bir tebessümle bana bakarak başıyla beni onayladı. Ben de yerimden kalkıp kıyafetlerimi giydim.

" Teşekkür ederim Alev'im. Ve ellerine sağlık ağam. Artık gidelim mi Ümmet abi?"

 Mustafa ağada arkamdan ayaklandığında Ümmet abi şaşkınlıkla:

" Koğuşa mı hücreye mi?" dedi.

  Dudaklarımı birbirine bastırıp gülüşümü içimde tutmaya çalıştım. Zira çorap sökülmüştü bir kere bir ucunu tutsam diğer ucu kaçıyordu. Neyse ki Mücella işi çabuk kıvırıp:

" Bu da sorumu Ümmet gardiyan Kerim'i koğuşuna götürün. Sorguya haftaya devam ederiz."

 Ümmet abi neler olduğunu anlamaz bir şekilde başını sağa sola salladı. Az önce ortalığı yıkan savcının bu tavrını anlamadığı gün gibi ortadaydı. Terliklerimi giyip herkesi selamladıktan sonra Ümmet abi ile koğuşa yöneldik. Koğuşa girer girmez Osman abi yerinden fırlayıp yanıma geldi:

" Oğlum iyi misin?"

" İyiyim abi endişelenecek bir şey yok."

" Açsındır şimdi sen, sana ekmek arası bir şeyler ayırdım."

  Günümün en güzel anı buydu çünkü bu koşturmada açlıktan bayılmak üzereydim. Bir şeyler atıştırdıktan sonra yatağa yönelip duvara doğru kıvrıldım. Gözlerim koğuşun gürültüsüne rağmen kapandı. uykumu bölen omzumu kaplayan eller oldu. İncitmeden ama hissedilir bir şekilde sarsıyordu beni. Zorla gözlerimi araladığımda görüş alanıma giren bir çift bal rengi göz dudaklarımda kıvrılmaya neden oldu.

" Kerim uyan yemeğini ye, ilaçlarını iç öyle uyu."

 Vücudum yatağa mıhlanmış gibi ağırdı. Yeniden uyumak için başımı çevirdiğimde boynumun altında beni saran reisin kolu beni doğrulttu.

" Reis uykum var bırak beni."

" Kalk hadi elini yüzünü yıkayalım."

  Gönülsüzce sağ elimi yatağa koyup doğruldum. Reisin omzuma indirdiği kolu yardımı ile yatağın ucuna gelip terliklerimi giydim.Masa yeni kurulmuş olmalıydı ki daha kimse yemeğe başlamamıştı. tuvalete gidince reis bana bırakmadan musluğu açıp soğuk suyu dikkatlice yüzüme yaydı. Soğuğun verdiği ürperti ile ayıldım. Islattığım ellerimi önce saçlarımda sonra da yüzümde gezdirdim. Reisin omzumu tutarak beni destekleyen elini geriye iterek:

" Şimdi daha iyiyim reis sağ ol." dedim.

   İçeriye girip masaya oturduğumda herkesin bana endişeli gözlerle baktığını görünce masayı süzüp:

" Sadece yorgunum bana ölüm döşeğindeymişim gibi bakmayın." deyince Bekir abi şen bir kahkahayla elini kaldırıp sırtına yöneldi. Gözlerimi kapatıp darbeyi beklerken " şak" diye bir sesle gözlerimi açtım. Reis elini sırtıma koymuş Bekir abinin vuruşundan beni korumuştu. Osman abi Bekir abinin kafasına bir tane patlatıp:

" Ayarsız ayı çocuğun kolu dikişli." deyince masadakiler gülmeye başladılar.  Bekir abi Osman abinin vurduğu yeri sıvazlıyordu. Masadan kalkıp yatağıma giderek ranzanın altında Selma ablanın gönderdiği ilaçların içinden morluk kremini aldım. Yerime oturup elime reisin elini alıp elinin üzerine kremi sürmeye başladım. Reis bir an afallasa da kendini toparlayarak elini çekmeye çalıştığında ona izin vermedim. Geldiğim zamanda anne ve babam dışında kimse beni ben olarak görüp korumamıştı. Kremi sürerken bu düşüncelerle derin bir iç çektim.

" Teşekkür ederim reis."

   Reis önce başını eğdi, sonra da elini çekti. Yemek bitip ilaçlarımı alınca sohbeti tamamlayamadan uykuya daldım.

-- Her yer karanlık, avludayız. Beş darağacı kurulmuş sehpalarda tanıdık yüzler. Kemal, Hakkı, Reis, Mustafa ağa ve Osman abi. Sağmalcılar yanıyor ve kulağıma fısıldayan ses" sadece birini kurtarabilirsin ama hangisi " diyor. Gözlerim kocaman açılmış ve aynı anda tekmeliyor cellatlar idam sehpalarını. HAYIIIR...--


 Vücudum korkuyla titrerken gözlerimi açtığımda reisin yüzünü görüyorum. Sanki kilometrelerce koşmuşum gibi sık aldığım nefesler gözümden bir damla yaşın akmasına neden oluyor. Koğuş zifiri karanlık reis kollarını bana dolayıp sırtımı sıvazlıyor.

" Geçti korkma sadece kabus ."

 Ama reisin bilmediği bir şey var benim kabuslarım hiç iyi sonuçlanmaz. Kollarımı reisin sırtına dolayıp göğsüne sığınırken hayatımda ilk defa dua ediyorum.

" Allah'ım beni böyle bir seçim yapmak zorunda bırakma."

ZAMAN ZAMAN İÇİNDE (BOYXBOY)( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin