Her devirde görmüş geçirmiş olduğuna inanılan, zamana ayak uydurmaya meyilli bir zatı muhterem ortaya çıkmaya görsün. Mutlaka bilindik kabulleniş sözlerini zikredip insanı teslimiyetin gerekliliğine inandırmaya çalışırlar.
" Olacak olmalı."
" Takdiri ilahi"
Ama hiç bir söz şu yaşadığım durumu kabullenmemi sağlayamazdı. Bu düşüncelerle eşorfmanımı indirmeye çalışan iki adama karşı elimdeki kırık cam parçasına aldırmadan direniyordum. Sımsıkı tuttuğum eşorfmanın kemeri elimdeki kana bulanırken Bahri iti de kemerini çıkarıp kenara attı:
" Komiserim savcının haberi yok başımıza iş almayalım." diyen adama pis pis sırıtıp:
" Sen karışma "diyerek fermuarını indirdiği esnada sorgu odasının kapısı sertçe açıldı ve içeriye Mücella, bir subay ile iki er dalınca adamlar oldukları yerde donakaldılar. Mücella öfkeyle Bahri'nin üzerine yürürken Bahri fermuarını aceleyle çekti:
" Burada neler oluyor? Sen ne yaptığını sanıyorsun?"
Bahri telaşla geri adım atsa da bu Mücella'yı durdurmaya yetmemişti:
" Pis herif bu davanın sorumlu savcısı benim Kerim'i benden izinsiz nasıl sorguya alırsın? Üstelik bu kepazelikte ne demek oluyor?" dedikten sonra arkasındaki erlere eliyle talimat verdiğinde askerler içeriye dalıp Bahri ve diğer sorgu memurlarını kelepçelediler. Bu sırada askerlerin ardından içeri Bilal ve Ümmet gardiyanlar ellerinde sedyeyle ulaştı. Ümmet abi girer girmez aşağı sıyrılmış eşorfmanımı düzelttikten sonra Bilal abi ile birlikte beni sedyeye taşıyarak revire götürdüler. Revire de beni Mustafa ağanın yanındaki yatağa yatırırlarken Murat yanımıza vardı. Üzerimi soyunca gördüğü manzara ile bir müddet duraksasa da kendini hemen toparlayıp gerekli malzemeleri almaya gitti. Bu arada Mustafa ağanın tok sesini duydum.
" Bunu sana kim yaptı Kerim?"
" Buna da şükür ağam eğer Mücella biraz daha geç kalsaydı halim bundan beter olurdu."
Konuşmak eziyet gibi geliyor, patlayan kaşım ve dudağımın acısı beynimde zonkluyordu. Murat yaralarımı pansuman ederken Mustafa ağada ona küfürlerle eşlik etti. Pansuman bittiğinde bana serum bağlayıp yatırdılar. O sırada duyduğum metalin yere çarpma sesi ile yan tarafıma döndüm. Alev gözleri yuvalarından fırlamış bir şekilde yerinde donup kalmıştı. Yaralarım izin verdiğince gülümsemeye çalışarak:
" İyiyim korkma " dediğimde ağlayarak yanıma koşup cam kırıkları yüzünden sarılı olan elimi tuttu. Gözyaşları içinde özür dilerken onu teskin etmeye çalıştım. İlaçların etkisiyle çok geçmeden de uykuya daldım. Ne kadar sürdü bilmiyorum Mücella'nın sesi ile gözlerimi araladım:
" Ümmet sağolsun haber vermese o şerefsiz Bahri Kerim'i şey yapacaktı. Neyse ki zamanında yetişebildim."
" Bu yaptığını yanına bırakacak kadar acizsen savcı sen dur ben icabına bakarım o soysuzun." diyen ağanın sesi ile dudaklarım kıvrıldı.Şanslıydım gerçekten de çok şanslıydım. Ben bunları düşünürken Mücella Mustafa ağaya :
" Senin işte de Bahri itinin parmağı var. Hatırladığın her şey işime yarar."dedi.
Ortamı dolduran kısa bir sessizliğin ardından Mustafa ağa:
" O iş bizde sen ona kafanı yorma sen sadece Bahri'yi içeri tık gerisi hallolur." dediğinde hafif bir öksürük krizi ile araya girmiş oldum. İkisi de telaşla yanıma geldiklerinde ağa kolunu sırtıma dolayıp beni doğrulturken Mücella'da bana su yetiştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN ZAMAN İÇİNDE (BOYXBOY)( TAMAMLANDI)
Random21. yüzyılın dahi kadın girişimcisi olan Kerime hayatının yaşadığı ihanetle son bulduğunu düşünürken kendini kuzgun karası 70 lerde Sağmalcılarda üstelik cinsiyeti bile kendine tezat bir bedende bulur. Peki ya sonrası?..... Başlangıç Tarihi: 17 Şub...