"Ne!?" diye çemkirdim bir anda hayretle."Birkan... Ailen istiyor diye bunu öne süremezsin!" dedim, onun tekrar konuşmasına fırsat vermeden. Ona yapılan baskılardan biri de buydu. Hatta evlendiğimiz günden beri herkes bunu tekrar edip duruyordu. Kolumu elinden kurtardım ve ayağa kalkıp karşısına oturdum. Yerde oturmaktan dizlerim ağrımıştı. "Ben bu eve sığamıyorum. Hiç kimse beni ben gibi kabul edememişken bir de çocuk mu? Olmaz!"
İki dakika mantıklı düşünmek bile çocuk için uygun bir ortamda olmadığımız sonucuna çıkıyordu. Anne olma düşüncesi beni korkutuyordu evet ama bir çocuk sahibi olma düşüncesi midemde küçük kelebeklerin kanat çırpmaya başlamasına sebep olmuştu. Fakat bu tatlı his bile mantıklı değildi. Turan Bey'in olduğu bir evde, Fatma Hanım'ın kurallarına göre yaşıyorken yapamazdım. Onların istediği gibi bir gelin olmadığım yetmiyormuşçasına, onların istediği gibi bir anne olmayı da kabul edemezdim.
"Hayır, hayır kimseyle alakası yok. Kaç yaşındayım Seyran, ben şu an çocuk için doğru zamanda olduğumuzu, hem de bazı şeyleri aştığımızı düşünüyorum... Ayrıca evdekilere canavar gözüyle bakma, eminim çocuğumuz olursa her şey daha güzel olacak. Bu hayatta edinebileceğim başka bir şey kalmadı. Ben artık baba olmak istiyorum."
Birkan'ın gözlerindeki hırçın ifade silinip yerini beklenti dolu bir bakışa bırakınca çocuk sahibi olmayı ne kadar çok istediği sadece tahmin olmaktan çıktı. Lakin onunla aynı fikirde değildim. Sırf her şey düzelsin, evdekiler yumuşasın diye bir çocuk sahibi olamazdık. Çocuk sahibi olmak... Aklıma getirmeye cesaret dahi etmediğim bir ihtimaldi. Kendimi her şekilde hayal edebiliyorum ancak anne olmak çok uzaktı.
Korkuyorsun ancak sen de en az onun kadar anne olmayı istiyorsun, Funda. İşine dönüyorsun, Gizem'in sağlığı iyi. Başka ne kaldı ki? Birkan iyi bir adam, iyi bir baba olabilir. Kandırma kendini, istersen o çocuk için de her yolu bulabilirsin!
Düşüncelerim Birkan'ın bu isteği karşısında karmakarışık olmuştu. Sahi, ne kalmıştı? Helin vardı... Heves ettiği evlilikten bir türlü vazgeçiremediğim Helin, bana hala tavırlı olan ailem ve taş çatlasın yarım saat önce beni "ev hapsi" ne alan Turan Bey... Ha, sabah Birkan gittiğinde yine yalnız kalacağım Fatma Hanım da cabası... Maalesef kendimi kandırmaya bile müsaade etmeyecek birçok sebebim vardı.
Hala gözlerimin içine bakıp benden cevap bekleyen Birkan'ı süzdüm. "Sadece affetsen olmaz mıydı, Birkan? Beni hiç beklemediğim bir yerden vurdun," dedim gülmeye çalışarak. Belki konuyu değiştirirsem şimdilik bunu erteleyebilirdik. Tabii benim bu ihtimale olan inancım Turan Bey'in feminizmin mor bayrağını sallamasıyla eş değerdi.
Ben ondan bir cevap beklerken ayağa kalktı ve "Eğer ben seni biraz olsun tanıyorsam..." diyerek yanıma yaklaşıp bana elini uzattı. Alık alık suratına bakıp ne söyleyeceğini beklerken uzattığı elini tuttum ve beni ayağa kaldırmasını izin verdim.
"Gerçekten istemeseydin hemen reddederdin. Sen de anne olmak istiyorsun, değil mi?"
Ne yapmaya çalıştığını anlayamasam da konunun nereye uzayacağını tahmin edebiliyordum. Midemde uçuşan kelebekler, boğazımdaki garip yumru ve Birkan'ın beni peşinden yatağa sürükleyeşinin verdiği gerginlikle her an bayılabilirdim. Beraber yatağın ucuna oturduk. Aramızdaki mesafe daha yakındı ve bedenlerimiz birbirine dönük, göz gözeydik. Birkan elimi bırakmamış, diğerini de tutmuştu.
"Bana güveniyor musun?"
Hayır, bilmiyorum... Bazen...
"Son yaptığını hala unutmadım," dedim abimi kastederek. Adam vurdurmak da neyin nesiydi? Kafama silah dayatan Turan Bey'den ne farkı vardı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FUNDA
General Fiction"Kaç yaşına gelirseniz gelin kendi özgürlüğünüz için savaşmıyorsanız asla büyümüş sayılmazsınız!" *** Küçük bir kız çocuğuydu; abisinin yaptığı hatanın bedelini ödemek için. Küçük bir kız çocuğuydu; beyazlar içinde karanlığa gömülmek ve adına töre d...