Omuzlarımda ağır bir yük, yorgun değildim aslında. Bedenim biraz üşüse de iyiydim. Yorulacak bir şey de yapmamıştım tüm gün. Ağlamak ruhumu ağırlaştırmış, ince bir sızıyla başımda kendini belli ediyor, rahatsızlık veriyordu. Boran'ın kullandığı arabadan inip eve Birkan'dan aldığım anahtarla girerken bir ruhtan farklı değildim. Yüzüm soğuktan ağrıyor, gözyaşlarımın değip geçtiği yollarsa kurumuş, yanıyordu. Üzgündüm, çok üzgündüm. Hiçbir şey başaramamış olmanın ağır yükü beni tüm yol boyunca kahretmişti.
Ben ve Gizem sarılıp ağlaştıktan sonra Boran bizi sakinleştirmeye çalışmış, daha sonra arabayla beni buraya getirmişti. O geri dönecekti, Gizem de orada kalmıştı. Malum, bu gece... Derin bir solukla merdivenleri tırmanırken bu gerçeği bir köşeye ittim zihnimde.
"Seyran? Bu ne hal kızım?"
Merdivenlerin başında Fatma Hanım'la karşılaşınca irkilerek kendime geldim. Gözlerim yanıyordu, ancak nasıl göründüğümü ben de bilmiyordum.
Aylardır her türlü konuda çakıştığım kadın - artık her ne kadar kötü görünüyorsam-koluma şefkatle dokunup "İyi misin?" diye sorduğunda dudaklarım titremeye başladı yeniden. Ağzımı açsam ağlayacaktım, ben de bunun yerine kafamı sağa ve sola salladım olumsuz anlamda. Gözlerim dolmuştu.
"Gel, gel kızım," dedi kolumdan tutup beni eve doğru yönlendirirken. O an aklıma bu eve ilk geldiğim gün söyledikleri gelmişti. Sen benim yarım akıllı kızım Dilan'ın hayatını kurtardın, ben de sana analık edeceğim. Sen aklını kullanır, sözümü dinlersen hiç canın yanmaz bu evde. Ne ben onun sözünü dinlemiştim, ne o bana annelik yapmıştı. Hoş, benim annem bile sadece babam izin verince annelik yapıyordu! Başka birinden nasıl beklerdim böyle bir şeyi?
"Üstün başın çamur olmuş," dedi beni banyoya sürüklerken. Sesimi çıkarmadan onu takip ediyor, bir yandan da ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum. "Sen çıkar üstünü, gir küvete. Ben gelir sırtını yıkarım," dedi elimdeki çantamı ve omuzlarımda duran montumu alırken. Çıkmadan önce eliyle sırtımı okşaması benim için iplerin koptuğu andı. O çıkar çıkmaz çenem yenidem titremeye, sıcacık gözyaşları gözlerimden dökülmeye başlamıştı. Sessizce, usul usul...
Küvete girip üşümüş bedenime döktüğüm sıcak suyla ısınmaya başlayınca tüm gün yaşadıklarım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmeye başladı. O evde, o salonda nasıl bir fazlalık olduğumu anımsadıkça daha çok su döktüm bedenime. Sanki tenim temizlenince ferahlayacaktım...
Biraz sonra kapı açıldığında gelenin Fatma Hanım olduğunu anlamıştım. Ağlıyordum, görmüştü. Halimin nasıl yıkık olduğunu da görüyordu. Lakin bir şey sormadan önce "Bir güzel yıkayayım sırtını, vücudun rahatlar! Gider bir güzel dinlenirsin." dedi.
"Hem tüm hafta yoruldun, nasıl gücünüz yetiyor dışarının işine? Her sabah erkenden kalkıp gidiyorsunuz."
Bir şey sormaması o kadar rahatlatmıştı ki! Ne anlatacaktım? Babam beni sevmedi, annem beni önemsemedi deyip ağlayacak mıydım? Hoş ağlıyordum zaten ama açıklamak istemiyordum.
"Siz de her sabah erken kalkıyorsunuz." dedim ona ayak uydurarak. Sesim kısılmış ve boğazım biraz ağrıyordu.
"E orası da doğru. Ama bizim işimiz belli, evimizdeyiz. Dışarının insanına katlanmak zordur, bilirim."
Güçlü elleriyle köpürttüğü lifi sırtımda boydan boya gezdiriyor, adeta masaj yapıyordu. Kaslarım gevşemiş, hafiflemiştim.
"Haksızlık etmeyin kendinize. Bence bir evi düzende tutmak daha yorucu."
"Eh," dedi gülerek. "O yüzden herkes kendi işini yapıyor."
Banyodan çıktığımda Fatma Hanım'a teşekkür ettim. O kadar iyi gelmişti ki zaten ağrıyan gözlerim iyice mayışmıştı. Odama girer girmez üzerime kalın bir eşofman giyinip saçlarımı havluya sardım ve yatağıma girdim. Saat neredeyse sekiz olacaktı. Birkanlar hala dönmemişlerdi fakat birazdan gelirlerdi. Bu haldeyken ona olanları anlatabilir miydim, emin değildim. En azından bugün daha fazla gücüm olmadığını biliyordum. Üstelik son seferden sonra onun tepkilerine güvenemeyeceğimi anlamıştım. Huzursuzca, ağırlaşan göz kapaklarımı yumdum ve uykunun beni kollarına almasına izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FUNDA
General Fiction"Kaç yaşına gelirseniz gelin kendi özgürlüğünüz için savaşmıyorsanız asla büyümüş sayılmazsınız!" *** Küçük bir kız çocuğuydu; abisinin yaptığı hatanın bedelini ödemek için. Küçük bir kız çocuğuydu; beyazlar içinde karanlığa gömülmek ve adına töre d...