Planlarım arasında bölümü kontrol edip yanlışları düzeltmek vardı ama çok uzun geldi, affedin...
Arayı bu sefer çok açmadığım için mutluyum. Özellikle de son zamanlarda yaşadığım meşguliyeti göz önüne alınca kendime hayret ettim. Hiç huyum değildir ama alkışlar bana lütfen 👏🏻 😂😂
Sizlere keyifli okumalar diliyorum, satır arası yorumlarınızda görüşelim, lütfen!😍
05.11.2019
Yaşamıma yön veren hiçbir dönüm noktasının kolay olmadığını anladığımda on yedi yaşındaydım. Elimde, içinde tek tük birkaç parça eşyamın olduğu, eski, siyah bir çanta ile çaresizce nereye gideceğimi düşünüyor; sabaha kadar kalacak bir yer bulur muyum, endişesiyle kalabalık sokaklarda yalnızlığı öğreniyordum. Ne ilkti sokakta kalışım, ne de son olmuştu. Aynı çaresizliği defalarca hissetmiştim fakat yol uzun ve zordu. Kaderin korkunç yüzü bana savaşmayı böyle öğretse de yapabildiğim her gün çalışarak üzerine koymaya çalışmıştım. Çünkü özgür olmanın tek yolu çabalamaktı; bu çoğu zaman mutluluk getirmese bile.
Yalnız kalıp amacımı ve neden ailemden uzakta olduğumu her düşündüğümde annemi ve kardeşlerimi hatırlar, onları özlerdim. Babam aklıma bile gelmezken annemin kıyafetlerine sinen sabun kokusu burnumda tüter, sol tarafımda derin bir keder hissederdim. Sanırım ben en çok annemi özlerdim lakin babamı hatırlamak sadece acı verirdi. Çünkü ona dair içimi ısıtan hiçbir şey yaşamamıştım. Onu eve sarhoş gelip annemi dövdüğü gecelerle hatırlardım. Ya da abilerimi nasıl kayırdığını gözlerimin önüne getirip annemin kurduğu adaleti her defasında nasıl parçaladığını, annemi çocuklarının arasında bıraktığını düşünür, öfkelenirdim. Bu, beni özlemekten daha çok üzerdi. Kendi doğurmadığı çocukları bile kendi kanındanmış gibi sahiplenen bu kadının, onu anlamayan ve eğitmek istediği çocuklarıyla arasına engel koyan bir adamla evlenişi benim en kötü kabuslarımdan biriydi. Zira yapmak istemediğim için kaçtığım şey, onun gibi anlayışsız bir adamla evlenmek istemememdi. Hoş, bana yaşatamadıklarını her gün Gizem'e yaşatmışlardı ve bu, her hatırladığımda beni kahrediyordu.
Şimdiyse kaçtıklarımın ortasına çığ gibi düşmüştüm. Gözlerimi aralayıp izlediğim tavan on yıl öncesinden sadece biraz daha yaşlıydı. Tıpkı benim gibi o da yaşlanmıştı fakat yine karşı karşıyaydık. İkimiz de sessiz, hüznümüzü paylaşıyorduk. Kelimeler anlamsızdı çünkü onun olmayan canıyla tanıklık ettiği tarih; beni her defasında düşürüyor, kaldırmamak için omuzlarıma inatla bastırıyordu. Ayaklarımda derman yoktu, başımda umursamaz bir sancı, olanlar yetmiyormuş gibi canımı yakıyordu. Saat kaçtı? En ufak bir fikrim dahi yoktu. Dışarıdan gelen uğultulu gürültü, sabah tanıklık ettiğim sükunetten bir eser kalmadığının kanıtıydı. Oysa ben uyurken yaşadıklarımın hepsinin birer rüya olduğunu düşünmüştüm. Uyandığımda kendimi yine evimde bulacağımı sanıyordum. Ama hayat, rüyalar kadar güzel değildi ve uyuduğum yatak da olduğum oda da dün yaşadıklarım kadar gerçekti.
Bir soluk alıp ellerimle alnımı sıvazladım. Ağrı sağ gözüme doru çirkin bir cilveyle raks ediyordu. Dudaklarımdan dökülen minik bir inilti boğazımdaki sancıyı fark ettirirken daha fazla burada uzanmanın bir şey getirmediğine kanaat getirerek ayaklandım. Artık odanın dışına çıkıp dışarıdaki gürültüye katılmalıydım. Bu yola bazı gerçeklerin ve olacakların farkındalığıyla çıkmışken burada yatıp uyumanın bana hiçbir getirisi yoktu.
Lakin kafam hâla yastıktaymış gibi hissettiren birkaç saniye boyunca başım dönmüş, bedenim yüklemek istediğim hıza ayak uyduramamıştı. Doğrusu, en son ne yediğimi bile hatırlamıyordum. O kadar çok ağlamıştım ki yanaklarımda tanıdık bir kuruluk hissediyordum. O kuruluğun verdiği yanma hissiyse bana, yakın geçmişi çok net hatırlatıyordu. Yine de pes etmedim -pes etmek isteyeceğim daha çok şeyin olduğunu bilerek- yataktan tamamiyle kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FUNDA
General Fiction"Kaç yaşına gelirseniz gelin kendi özgürlüğünüz için savaşmıyorsanız asla büyümüş sayılmazsınız!" *** Küçük bir kız çocuğuydu; abisinin yaptığı hatanın bedelini ödemek için. Küçük bir kız çocuğuydu; beyazlar içinde karanlığa gömülmek ve adına töre d...