Aylardır dişimle tırnağımla mücadele ediyordum. Defalarca Birkan'la kavga etmiş, türlü alicengiz oyunlarının üstünden gelmiştik. Tek amacımız ailemin bir an bile acımadan kurban ettiği biricik Gizem'in sağlığıydı. Ben yıllarca uzaktayken onun çektiği zorlukları görüp üç maymunu oynayan ailem yeterince suçları yokmuş gibi şimdi de Helin'i evlendirmek istiyorlardı! Hem de ben sırf Helin hayatına devam edebilsin diye hayatımdan vazgeçip buraya gelmişken! Aklım hayalim almıyor demek isterdim ancak gördüklerim yaşadıklarımı normalleştirmeye başlıyordu ve ben bu düzene oturmuş ezbere oyunlardan nefret etmiştim.
Dilan'ın verdiği haberle elim ayağım birbirine girmişti. Aylardır Gizem'den başka kimseyle görüşmemiştim. Doğrusu, Birkan'ın, Yusuf ve Boran'a yaptıklarından sonra babam beni reddetmiş, bizi bir daha görmek istemediğini söylemişti. Şimdi ise gözüme sokmak istercesine bizi istemeye çağırıyorlardı! Hemen odama koşup telefonuma sarıldım. Gizem'in haberi olsaydı muhakkak bana önceden haber verirdi!
"Alo? Abla nasılsın?"
"Hiç iyi değilim!" dedim öfkeyle. Burnumdan soluyordum. Helin bu kadar aptal bir kız değildi!
"Seni de mi aradılar?" dedi mutsuz bir sesle. Anlaşılan o da duymuştu. Zavallı kardeşim, kendini ne kadar paralasa da sessiz çığlıklarını duyan tek bir Allah'ın kulu yoktu.
"Evet! Gizem, Allah aşkına Helin'le konuş! Beni dinlemedi, belki seni dinler. Vazgeçer..."
"Konuştum, abla! Defalarca... Sadece konuşsam iyi. Son gittiğimde iyice kafasına koymuştu. Bağırdım, kızdım. Dinlemedi, bir an önce evlenip evden kurtulacak sanıyor."
"Ah, Gizem... Bunlar hep Boran'ın suçu! Kız ne güzel okuyacaktı ya! Kendine yeni bir hayat kuracaktı. Belki o zaman böyle evlenmek istemezdi. Ama sevgili Boran ben daha arkamı döner dönmez kızı koluna takıp geri geldi! Al, sonuç!"
O kadar üzgündüm ki boğazım düğümleniyordu. Helin'le aramda bir bağ yoktu, ben onun küçük halini hatırlayıp şefkat duysam da o benim hislerim karşısında adeta bir duvar gibiydi. Fikirlerim, yaptıklarım onun için o kadar önemsizdi ki bir öğretmen olarak bir sınıf dolusu genç kıza öğüt verip onları yönlendirsem de abla olarak kız kardeşimi etkileyemiyordum. Bu benim başarısızlığımdı.
"Gizem ben hemeb hazırlanıp oraya gidiyorum. Sen de gel olur mu? Konuşalım orada."
Gizem son zamanlarda eskisi kadar kocasına bağlı kalmak zorunda değildi. Kocası işlerini yoluna sokunca daha iyimser (Ben buna kötünün iyisi diyordum.) yaklaşır olmuştu. Bunun bir sebebi iş bulma sebebini bana yani Gizem'e bağlıyor oluşu olabilirdi. Hala mükemmel biri değildi, ondan kardeşime yaptıkları yüzünden nefret ediyordum ancak en azından Gizem'e dokunmuyor, onu rahat bırakıyordu. Bunda biraz bile etkim olması beni sevindirse de hala sevmediği bir adama katlanmak zorunda olmasını istemiyordum. Bir gün onu bundan da kurtarmak istiyordum.
Ancak sırada aptal kardeşlerimden biri vardı. Helin!
***
Yediğim son dayaktan beri ilk defa bu eve geliyordum. Hoş, buradan uzak olmak, ailemi görememek benim alışık olduğum bir yokluktu ve son yaşananlar da eklenince eskisi kadar canımı yakmıyordu. Bilakis burada olanlar, abimin düşmanıymışçasına üzerime atlaması ve ailemin geri kalanının bundan farklı davranmıyor oluşu canımı daha çok yakıyordu.
Hava buz gibiydi. Taksi eve yaklaşırken Gizem'i tekrar aramıştım. O yürüme mesafesindeydi ve ben eve yalnız girmek istemiyordum. Kapının yanında, duvara yaslanmış, Gizem'i beklerken üzerimde kalın, şişme montum vardı. Aralık ayının en kuru ve soğuk günleriydi. Montumun altına da kat kat giymiştim. Ancak ceplerimin içinde ısıtmaya çalıştığım parmaklarım buz gibiydi. Gizem birkaç dakika içinde gelmezse buz kesebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FUNDA
Fiksi Umum"Kaç yaşına gelirseniz gelin kendi özgürlüğünüz için savaşmıyorsanız asla büyümüş sayılmazsınız!" *** Küçük bir kız çocuğuydu; abisinin yaptığı hatanın bedelini ödemek için. Küçük bir kız çocuğuydu; beyazlar içinde karanlığa gömülmek ve adına töre d...