26. Bölüm "Dönüş"

2.3K 119 39
                                    

Selaamm! Ben geldim.

Bölüm çok ağlamaklı vallahi.

İthaf edecek birini bulamadım o yüzden yorumlar sel olabilir mi acaba? 😂

Bu arada okunma oranına göre oyla çok az lütfen oy vermeyi de ihmal etmeyin🙏

Keyifli okumalar diliyorum!

Gizem'e ne söyleyeceğimi kestiremiyordum. Aslında ağzımı açıp anlatmam gereken çok şey vardı ama onun benimle ilgili kötü bir kelime kullanmamasına rağmen benden nefret ettiğini düşünüyordum, ki zaten Helin'in birkaç dakika önce söylediği sözler bunu destekler nitelikteydi. Helin benden nefret ediyordu. Gizem neden etmesindi?

"Burayı daha büyük hatırlıyorum,"dedim bakışlarımı ondan kaçırarak. Sessizliğe daha fazla dayanamamıştım. Her bakışında üstü kapalı bir kırgınlık seziyordum ve bu yanan canımı daha çok yakıyordu. Üstelik Gizem gözlerini bir saniye bile benden ayırmıyordu. Ve ben gergindim. Bakışlarımla son hatırladığım halinden eser kalmayan odayı incelerken asıl düşündüğüm ve merak ettiğim: Alacağım cevaptı. Odayla ilgili bir cevaptan ziyade, onunla konuşabilme cesaretini bulmak için bir kapı aralansın istiyordum.

"Biz büyüdük,"dedi. Bakışlarım yeniden ona döndüğünde suratında buruk bir gülümseme vardı. Ardından bana sıra gelmeden devam etti. "Bu çok duygusal bir cevap olurdu. Ama Şahin abim yatak odasını büyütmek için duvarı yıkıp kendi odasını genişletti."

Bakışlarım onun yüzünde takılı kaldı yeniden fakat yine ve yine diyecek bir şey bulamadım. O güzel gözlerini gölgeleyen öylesine çirkin bir hüzün vardı ki bunun sebeplerinden biri olmaktan nefret ediyordum. Gizem çok farklıydı. Onunla eskiden olan ilişkimiz abla-kardeş ilişkisinden ziyade anne-kız ilişkisi olarak adlandırılabilirdi. Yalnızca annemin yedi çocuğuna da yetemiyor oluşundan değil, Gizem'in çocukluğundan beri ailesine olan bağlılığından kaynaklıydı. O herkesi seviyordu, biliyordum. Herkesi korumak, değer vermek istiyordu çünkü küçük bir çocukken bile onda gördüğüm bunlardı fakat yıllar ona iyi davranmamıştı. O çok değer verdiği ailesi, başta ben olmak üzere, onu hep yarı yolda bırakmıştı. Ben yalnızlığın her tonunu ezbere bilirken bile onun yaşadığı hayal kırıklıklarını yaşadığımı düşününce nefesim kesiliyordu. Altından kalkamayacağımı çok iyi biliyordum.

"Boran bana Dilan'ı kaçıracağını söylemişti,"dedi beni onun yüzüne bakarken daldığım düşüncelerden çekip çıkartarak. Yüzündeki buruk gülümseme silinmiş, sesi boğuklaşmış ve gözleri de dolmuştu. "Ona eğer Dilan'ı kaçırır da benim yaşadıklarımı Helin'e yaşatırsa kendimi öldüreceğimi söyledim."

Duyduğum şeyle gözlerim sonuna kadar açılırken bu tehdidi aynı şekilde az önce Helin'e de savurduğunu fark ettim. Cidden... Ölmeyi isteyecek kadar mı yorulmuştu? Peki Boran bunu bilerek mi Dilan'ı kaçırmıştı? Gizem'in ölümü pahasına... Tüylerim diken diken olmuştu. Gizem ve ölümü aynı cümle içinde bile duymaya tahammülüm yokken gerçek olabilme ihtimali midemdeki saatler süren açlığın bir sıvı olarak dışarı çıkmak istemesine neden olmuştu. Üstelik Boran'ın bunu bilmesine rağmen onu çiğnemesi sinirlerimi alt üst etmişti.

"Sana kızmak istemiyorum..." Gizem daha fazla tutamadığı gözyaşlarını serbest bırakırken ben de farkında olmadan ona eşlik ediyordum. "Hiçbir zaman "Neden Seyran değil de ben evlendim?" diye düşünmedim. Hatta başkasına kaçtığını düşündüğümde bile senin için sevindim, ki sen okuyup öğretmen olmuşsun."

Gizem'in güzel kalbini haketmiyorduk. Annem, babam, ben veyahut abilerim. Hepimizin çirkin yönleri vardı ve bu en çok Gizem'i yaralamıştı. Gizem'in hakettiği bizler değildik, bu hayat onun yaşaması gereken hayat değildi!

FUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin