24. Bölüm "Git"

2.4K 125 78
                                    

Düşman olmaz bendeen kin bile tutamıyorum xd

Ard arda bölüm yazdığım için mutluyum, aldırış etmeyin bana. Olaylar kafamda ayrıntılarla oturdu bu sefer.

Ama birazcık kıvranacak garibim karakterlerim :)

Bol bol yorum istiyorum! ❤️

Keyifli okumalar!

"Sen çık şimdi, benim konuşacaklarım var!"

İçinde olduğum mobilyalarının yeri değişmemiş salonda, biraz korku ve biraz da heyecanla babamın annemle olan konuşmasını bitirmesini bekliyordum. Birkaç dakika önce avluda yaşananlar benim için hâla bir rüya gibiydi. Annem, Gizem ve hatta babam bile bana kucak açmış, içimde Gizem'e karşı yer alan utanca rağmen beni beklediğimden daha olumlu karşılamışlardı. Şahin'in yaptığı terbiyesizlik ve gururumu inciten sözleri aklımda olsa da babamın verdiği tepkiden ötürü bunu daha az umursuyordum.

Babam son sözünü de söyledikten sonra kapının önünde duran annemi gönderdi ve ağır adımlarla ilerleyerek çaprazımda yer alan, kararmış varakları ile tekli, eskitme koltuğa oturdu. Onunla sarılmam benim için hem beklenmedik hem de garip olmuştu zira evden gitmeden önce bile babamın aramızdan herhangi birine böyle bir yaklaşımda bulunduğunu görmemiştim. O sevgisini küçük şeylerle belli eden bir adamdı ve iyi günündeyse en fazla sırtımızı sıvazlardı. Benim bundan öğrendiğim şey ise on yılın sadece beni değil, ailemi de değiştirdiğiydi. Tabii bahsettiğim sarılma bir dakikadan daha uzun değildi. Birkaç saniye, sadece birkaç saniye içinde geri çekilmiş ve oradaki kimseye bakmadan bana "Salona git, geliyorum,"demişti. Onun söylediğini ise direkt gerçekleşmiş, yolunu hiç unutmadığım merdivenleri hızla tırmanmıştım ve terasta yer alan salona gelmiştim. Şimdi ise buradaydık.

"Dün Boran aradı,"dedi babam, uzun süren bir sessizliğin ardından. Bakışlarım ayaklarımda iken kulaklarım pür dikkat ona odaklıydı. Söylediği şey merak uyandırırken sessiz kalıp konuşmasını bekledim. "Bir daha aramaya yüzü olmaz sanıyordum, it herifin! Ödleğin teki, kaçtı gitti."

Sinirle yükselen sesi bakışlarımı ona çevirmeme neden olunca, söylemek istediklerinin dışına çıktığını fark etmiş gibi boğazını temizledi ve çatık kaşaları ile bakışlarını gözlerime çevirdi. "Öğretmen olmuşsun,"dedi, titrek bir sesle. Tüylerim beklemediğim bu cümleyle tüm vücudumda diken diken olurken sesinde soru işaretleri vardı. Sanki bu gerçek onun için fazla sıradışıydı ve Boran'dan duymak onu tatmin etmemişti.

"Evet,"dedim onay beklediğini bildiğim için. Aynı zamanda derin bir nefes alıp omuzlarını düşürdüğü sıra bakışlarını benden çekti ve boşluğa dikti. Yüzündeki ne söyleyeceğini bilemiyor ifadesi artarken içimde bir cam parçası kırılmıştı ve tüm bedenim kan revan içinde kalmıştı. Üniversite yıllarımda sıklıkla aklıma gelen gerçek şimdi bir tokat gibi yüzüme çarpıyordu. Ben gitmiştim. Ve onlar beni öylesine kolay gözden çıkarmışlardı ki bu benim onları yok sayıp gitmemden daha acıydı. Beni başka bir adamla kaçıp gittim diye öylece unutmuşlardı. On yıl boyunca nerede olduğumu bilen tek kişi Boran'dı ki o da pek sağlam değildi. Fakat babam, annem... Beni tek kalemde silmişlerdi.

"On yıl önce bu evden çıkıp gittiğinde bir gün öğretmen olup da yeniden karşımda duracağına asla inanmazdım. Eğer dün Boran aramasaydı bugün seni kabul eder miydim, onu bile bilmiyorum." Bakışlarını boşluktan çekip bana çevirdi. Bense dikkatle söyleyeceklerini dinliyordum.

"Nasıl yaptın? Nasıl kalktın bu dünya yükünün altından? Hem de kız başına..."

"Söyleme öyle! Kız başına değil, baba. Ben bunu çocuk başına yaptım! Kolay mıydı? Hiç değil. Zengin bir adam bulup evlenmedim ya da milli piyango vurmadı. İnsanların 'ipsiz, sapsız' gözüyle bakıp her kötülüğü yapma hakkına sahip olduklarını zannettikleri bir dünyada tek başıma büyüdüm. Ne ana, ne baba! Kendim çalıştım, kendim kazandım! Sokakta bile kaldım ama yılmadım!"

FUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin