Selamlar!
Çok karmaşık duygularla yazmaya çalışıyorum lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin.
Keyifli okumalar!
"Boran? Kendine gel, iyi misin?"
İçimdeki endişe, korku ve paniğin beni getirdiği durum elimin ve hatta tüm vücudumun titremesine sebep oluyordu. Kucağımdaki siyah çantamın içini habire yokluyor, olmadığını bildiğim halde her defasında bir şişe su arıyordum. Zira biraz önce kafası önüne düşmüş, yüzü gözü dağılmış abim, şu an dizlerimdeydi ve bildiğim istikametten sapmış, tanımadığım iki adamla bir belirsizliğe doğru yol alıyordum.
"Kimsiniz siz?" Sesimin titrediğini duyana dek ağladığımın farkında değildim. Tam olarak ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Korku vardı, merak... Lakin dizlerimdeki adamın yarattığı duygular her şeyden beterdi. Durumu iyi miydi? Neresinden darbe almıştı? İç kanaması olabilir miydi? Bu adamları başına saracak ne yapmış olabilirdi?
"Lütfen, bir şey söyleyin! Boran sizden borç para mı aldı? Öderim, ne kadarsa bulur öderim ama lütfen, bırakın bizi."
Şoför koltuğunun yanındaki koltukta oturan yaşlı adamla yeniden göz göze geldik. Kahverengi gözlerini çevreleyen kırışıklıklar, zalimce bir sırıtışla gerilmişlerdi. Alay edercesine bana bakıyor, bir şey söylemiyordu.
"Yetişkin insanlarız,"dedim sesimi toplamaya çalışır bir tavırla. Oysa dakikalardır çocuk gibi ağlayan, ne olduğunu anlamaya çalışan bendim. "Problem her ne ise konuşarak anlaşabiliriz. Beni silah zoruyla tehditle bu arabaya bindirdiniz resmen! Rica ediyorum, bir şey söyleyin!"
Söylediklerimin komik olup olmadığı aşikardı lakin yaşlı adam tok bir kahkaha attı ve arabayı kullanan, tıknaz adama hitaben "Görüyor musun, Beşir? Okumuş insanın hali bir başka oluyor. Rica edermiş... Peh!"
Adam resmen benimle dalga geçiyordu ve yanındaki de kikir kikir gülüyordu! Oysa ben korku içinde, ne yapacağımı bilmeksizin adeta ufak çaplı bir kriz geçiriyordum. Dişlerimle yanaklarımı sıkıştırdım ve ağzımdan yanlış bir şey çıkmaması için derin nefesler almaya başladım. Beni hiçe sayıp kahkaha atan bu adamlardan midem bulanmıştı.
"Haklısın, amca," dedi, adının Beşir olduğunu öğrendiğim adam. O da kısa bir an aynadan gözlerime bakmış, sırıtmıştı.
Ah, Boran! Bunların hesabını soracağım sana!
Yol uzayıp giderken dizlerimde yatan abimin nefesini kontrol etme ihtiyacı duydum. Cılız nefeslerini parmağımın üzerinde hissedene kadar aklımdan binbir türlü senaryo geçiyordu. Acaba tam olarak neresinden darbe almıştı? Kafasına veya organlarına bir zarar gelmiş olabilir miydi? Elim ayağım korkuyla titrerken olduğum yerden doğruldum ve biraz ilerleyip Boran'ın tişörtünü sıyırdım. Ne işe yarardı bilmiyordum ama darbe izi olup olmadığını merak ediyordum. İzlendiğimi bilsem de durmadım ve sırtı ile gövdesini yokladım. Görünürde bir morluk veya ezilme yoktu. Aynı şekilde oturup kafasını da kontrol ettiğimde alnındaki şişlikten başka gözle görülür bir darbe izi görmemiştim.
Bu durum beni bir nebze olsun rahatlatırken ön koltuktaki adamların ilgisinin kaydığını fark ettim. İkisi de pür dikkat yolu izliyor ve radyodan yükselen bir program dışında gürültü çıkmıyordu. Fazla rahat görünmemeye gayret ederek boynumdaki çantayı yeniden yoklamaya başladım. Amacım telefonuma ulaşıp Sinan'a ya da kızlara haber vermekti. Bir şekilde yerimi belli edebilirdim. Bu arabaya binmek nasıl büyük bir hataydıysa o hatayı sürdürmemek yapabileceğim tek şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FUNDA
Narrativa generale"Kaç yaşına gelirseniz gelin kendi özgürlüğünüz için savaşmıyorsanız asla büyümüş sayılmazsınız!" *** Küçük bir kız çocuğuydu; abisinin yaptığı hatanın bedelini ödemek için. Küçük bir kız çocuğuydu; beyazlar içinde karanlığa gömülmek ve adına töre d...