Selaam!
Uzun bir ara, her zamanki gibi. Ama cidden yorumlarınıza ihtiyacım var.
Şimdi bir şey rica edeceğim.
Kitabın okunma oranına göre o kadar az oy sayısı var ki bir adım atamıyoruz ileriye dönük.
Bu yüzden bu bölüm için sizden her zaman olduğu gibi bolca yorum isteyeceğim ama dahası da var.
Sessiz okurlarım, canımsınız 😄 Sizi yargılamak değil amacım ama Funda'nın buna ihtiyacı var. Rica etsem oylamadığınız bölümleri oylar mısınız? Bu bölüm en az 15 oy olursa anında bölüm atacağım, bu da benim sözüm olsun, olur mu?
Umutla sizlerden geri dönüş bekliyorum, sevgiyle kalın!
Keyifli okumalar!
Bugüne kadar sevdiği kadının birçok yıkılma anına, ağlayışına, çığlığına, serzenişene şahit olmuştu genç adam. Gözyaşlarını defalarca kurutmuş, onu defalarca teselli etmişti. Onun için aşk kutsaldı. O aşkı sadece anne ve babasından değil, bizzat Funda'dan öğrenmiş, hiç kimseye açamadığı yolları bu kadın için açmıştı. Kimi zaman geçmişte ne zorluklar yaşadığını anlattığı hikayelerde, kimi zamansa arkadaşlarının garip korumacı tavırlarında. Oysaki adamın neredeyse iki yıldır çok iyi bildiği tek bir şey vardı, o da bu kadından asla vazgeçmeyeceğiydi...
Keyifli lakin oldukça garip bir hafta sonu geçirmişlerdi. Funda son zamanlarda yaşadığı duygusal iniş çıkışların altından kalkamıyor, en ufak şeyde bile ağlıyordu. Sinan'ın onun yanında olmaktan, onu teselli etmekten katiyen bir şikayeti yoktu... Sadece günden güne kendini yiyip bitiren, tanıdığından beri zayıflayan bedenini gittikçe ihmal eden kadın için elinden hiçbir şey gelmemesinden nefret ediyordu. Hele o son halleri, annesinin evinde geçirdiği ufak çaplı kriz ve dönüş yolunda yaşadıkları, ölü bir bedeni taşır gibi eve getirdiği Funda... Bilincini tamamen kaybettiğini görmek, onu mahvetmişti. Onu bir anne edasıyla temizlemiş, hastalanmaması için bütün kıyafetlerini değiştirmişti. Elinden gelse onu duşa sokup kendi elleriyle, özenle yıkardı. Lakin Funda'nın uykuya daldığını gördüğünde yeniden uyandırıp ağlamasını hiç istememişti. Daha fazlasını o bile kaldıramazdı.
Saatler geçmiş, Funda yatağında uyuyordu. Sinan sabah işe gidecek olmasına rağmen bir türlü uyuyamamıştı. Bu sürede o da biraz içmiş, sonra bunun bir çözüm yolu olmayacağına kanaat ederek soğuk bir duş almıştı. Fakat yatağa girip sevdiği kadının soluklarını dinlerken bile içindeki sıkıntıyı atamamış, tahmini bir iki saat daha dönüp durmuştu. Sonunda güneş doğmaya başladığında, bugün uyku uyumadan işe gideceğini çoktan anlamıştı.
"Sinan!"
Funda'nın uykusunda attığı çığlık ile irkilerek ayağa fırladı ve az önce çıktığı odaya yeniden girdi. O... Yatağın içine gömülmüş, çığlık çığlığa ağlıyordu.
"Funda! Funda sakin ol, buradayım! Kendine gel, Funda. Bak yanındayım, geçti!"
Ne derse desin onu duymayan kadın hâla bilincinde değil gibiydi. İçini kocaman bir korku esir almıştı. Ne yapacağını bilmeden sadece onu teselli etmeye çalışmak boşa kulaç atmaktan farklı değildi. Onun da gözleri doldu, bu anlamsız kargaşaya. Birkaç saat önce şahitlik ettiği mutluluğa şimdiden hasret kalmıştı.
"Gelmedi,"dedi Funda yavaş yavaş yatışırken. "Çok korktum, üşüdüm. Gelmedi!"
Sözler şimdi anlamını yitiriyordu. Sinan, ona dair henüz tam öğrenmediği kalabalık bir geçmişten haberdardı. Hiçbir zaman ona sorup irdelemese de aklının bir köşesine sığınan o karanlık girdap, bir gerçekti. Sesini çıkarmadı, onun yapabileceği tek şey kollarında yatan kadına sükunet ve huzur vermek olmalıydı. Kendi içinde volkanlar alev alsa bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FUNDA
Fiction générale"Kaç yaşına gelirseniz gelin kendi özgürlüğünüz için savaşmıyorsanız asla büyümüş sayılmazsınız!" *** Küçük bir kız çocuğuydu; abisinin yaptığı hatanın bedelini ödemek için. Küçük bir kız çocuğuydu; beyazlar içinde karanlığa gömülmek ve adına töre d...