Yıllardır tepetaklak yaşadığım hayatın anlamını sorgulamak artık basit bir eylemdi. Çok insan tanıyıp her türlüsüne rastlamıştım. Bir ara sokakta, saf duygularımla güvendiğim bir adamın tecavüzüne uğramak üzereyken veyahut bana şimdiki hayatımı hediye eden kıymetli öğretmenimin çocukları tarafından kapıya koyulurken de Funda'ydım, yurttan atıldığımda sokakta yalnız ve çaresiz kaldığımda da Funda'ydım. Şimdiyse yine aynı ben, kokusunu hiç bilmediğim bir adamın karısı olarak onun yatağına girmiş, uyumaya çalışıyordum. Onu tanımıyor, bilmiyordum. En kötüsüyse hem kalbimdeki adama ihanet ediyor hem de kendime verdiğim tüm sözleri çiğniyordum.
Bugüne kadar yaptığım her şeyin bir amacı vardı. Özgür olabilmek, evet benim en başından beri dilediğim yegane şey özgürlüğümdü. Daha heyecanı doruklarda bir lise öğrencisiyken bile, evin kalabalığından uzakta, ıslak bir kaldırımın üzerinde oturup kitap okurken özgürlüğümü diler, hayallerimi yaşadığımı düşleyip mutlu olurdum. Karnım aç kaldığında, sabahlara kadar çalıştığım günlerin uykusuzluğunda bile geri dönmemiş ve aslında sonunda da bunu başarmıştım.
Bana arkadaş kelimesinden uzak iki kız kardeşimle sıcacık bir evim vardı. O çatı kimi zaman kahkahalar attığımız, kimi zamansa dertlere boğulup ağladığımız yuvamızdı. Onlara ailemi anlattığımda hep bir gün, birilerinin karşıma çıkacağı korkusunu benimle paylaşırlardı. Endişelerimizi bile beraber yaşardık. Sonra... Sinan gelmişti. Hayatıma girdiği andan beri kalbimin sahibi olan bu adama evet demem bile o kadar uzun sürmüştü ki ona aşkımı haykırmadan geçirdiğim günler için üzülüyordum. Nasıl bu kadar korkak olabilmişim, diye kendime hayret ediyordum. Oysa o, bu dünyada güvenip aşık olabileceğim tek adamdı. Sonra bir gün biri kapımı çalmıştı ve benim tüm hayatım tepetaklak oluvermişti. Her şey bir andı ya, bu sefer öyle değildi. Boran kapıma geldiği andan itibaren her şeyi yavaş yavaş kaybetmiştim.
Şimdiyse buradaydım. Olduğum yerde, gözlerim kapalı lakin tüm yorgunluğuma rağmen uyuyamıyordum. İçeri giren adam, sessizce pencere önündeki koltuklardan birine oturmuştu. Bense onun varlığından iyice rahatsızlık duymuş, uykumu tamamen kaybetmiştim. Aslında bunun sebebi olanlara merakımdan da kaynaklanıyor olabilirdi. Beni iyice düşüncelere ve karamsarlığa boğan bir diğer şey ise bu gece yaşanan korkunç olaydı. O silahlar neden patalamıştı ve kimseye bir şey olmuş muydu, çok merak ediyordum.
Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda üzerime örtündüğüm ince örtüyü ittirip doğruldum ve ayaklarım yere basarken derin bir nefes verdim. Arkamı dönüp bin yorganın altına da girsem kaçışım yoktu. Buraya kadar gelip Birkan'la evlenmiştim ve bir şekilde duruma alışmalıydım. Hayat benimdi, özgürlüğüm de öyle. Otuz yaşıma merdiven dayamışken bunu kimseye kaptıramazdım.
"Sen uyumamış mıydın?"dedi Birkan, çıkardığım sesleri duymuş olmalıydı, zaten çok da uzağımda değildi.
Yorgunluktan ağrılar saplanan kafamı ona çevirip baktığımda dışardan yansıyan soluk ışığın altında, bana dönük olan tekli koltukta oturmuş olduğunu gördüm. Üzerinde hala giydiği siyah takım vardı, ceketini çıkarmış, boynundaki iki düğmeyi de açmıştı. Üzerimdeki sabahlığın dağılan şeklini düzeltip kendimi yeniden güvene aldığımda ayaklandım ve ben de onun yanına giderek karşısına oturdum. O ana kadar yarı uzanır, yayılmış bir haldeyken benimle beraber kendini toparladı ve daha dik bir şekilde oturarak dirseklerini dizlerine dayadı.
Yakından bakınca ne kadar yorgun göründüğünü fark ettim. Üç günde evlendirilmek sadece benim için zor olmamalıydı. Aslında onun sakin bir karakter olduğunu görmek (En azından şimdilik, onu hala tanımıyordum.) bu evlilikle ilgili neler düşündüğünü daha çok merak etmeme neden olmuştu. O da Turan Bey'in kanatları altında bana mecbur mu bırakılmıştı? Olanları düşününce böyle olmaması garip olurmuş gibi geliyordu. Fakat yine de düşünceleri farklı olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FUNDA
Ficción General"Kaç yaşına gelirseniz gelin kendi özgürlüğünüz için savaşmıyorsanız asla büyümüş sayılmazsınız!" *** Küçük bir kız çocuğuydu; abisinin yaptığı hatanın bedelini ödemek için. Küçük bir kız çocuğuydu; beyazlar içinde karanlığa gömülmek ve adına töre d...