Selamlar!
Biraz mesafe koydum bölümü yazmadan önce. Yaşanan talihsiz olaylar canımı sıkmıştı, bölüm yazıp paylaşma havasında hissetmedim.
Yorumlarınızı ve fikirlerinizi merakla bekliyorum.
Bu arada! Bundan sonra her Pazar saat 18:00'da yeni bölüm sizlerle❤️ Eğer bonus bölüm olursa Perşembe günlerine de zaman zaman bölüm sığdırabilirim :)
Keyifli okumalar!
İnsanlar nankör ve bencil varlıklardı. Ömrünü uğruna harcadığın bir adam, kardeşin, günü gelip de sana bir çöp muamelesi bile göstermediğinde adaleti arıyor, kaybettiğin; eziyet çektiğin günlerin için ağlıyordun. Bir hiç için, bir ömür feda ediyordun ve en kötü anında yanında hiç kimse olmuyordu. Tıpkı saatlerce kilitli kalıp kimsenin yardımına koşmadığı Gizem gibi.
Yirmi yedi yıllık ömrüme onlarca kahır sığdırmıştım. Aç da kalmıştım, parasız da. Yazın sıcağında kimsesizlikten üşümüştüm, annemi özleyip ağlamıştım... Lakin ben özgürdüm. Ben o evden çıktığım andan itibaren özgürlüğümü kazanmış, en azından kendi hayatım için bir şeyler yapmıştım. İki ucu bir araya gelmeyen, yarım yamalak bir hayattı ama benimdi, bana aitti. Peki ya Gizem? Mis gibi saçlarından aldığım son öpücüğün kokusu hala burnumdaydı. Herkesten çok sevdiğim, canımı paylaşmaya razı olduğum Gizem'im bunları hak etmiyordu! O hem acı çekiyor, hem de başkalarının hayatlarını yaşıyordu. Onu evindeki banyosunda, yere yığılmış, ağlarken bulduğumda öylesine bir çaresizlikle "Abla bana yardım et!"diyordu ki dizlerimdeki tüm gücü kaybedip öylece yanına yığılmaktan başka hiçbir şey yapamamıştım.
Biz daha çok küçükken "Abla" derdi bana, benden sonra öğrendiği hayatı, bana sorarak anlamaya çalışırdı. "Abla, annem neden her gece ağlıyor?" "Abla, okuldan sonra kitap okur muyuz?" "Abla, Helin de büyüyünce beni böyle sever mi?"
Sonra bir gün onu karşıma alıp "Bana abla deme,"demiştim. Yadırgadığımdan, istemediğimden değildi... Beni arkadaşı gibi görsün, benim abilerimle aramdaki mesafe kadar uzak durmasın benden istiyordum. Onu tüm yüreğimle seviyordum, nerden bilebilirdim ki benim yaşamam gereken cehennemi ona yaşatacaklarını?
"Güzelim benim, canım kardeşim,"dedim yattığı yerden melek gibi parlayan yüzüne, yorgun çehresine dokunmaya kıyamadan. Hastane odasının dezenfekte kokusunu ciğerlerime ağır ağır çekerken, onun uyku halinde bile ne kadar yorgun göründüğünü; yorgunluğunun masumiyet dolu güzelliğinden hiçbir şey götürmediğini düşünüyordum. Nasıl kıyabilmişlerdi ona? Gizem'in kime nasıl bir zararı olabilirdi? Onun küçücük bedenine el kaldırırken hiç mi utanmamışlardı insanlıklarından? Bana 'abla' derken ki çaresizliği bir an olsun gözlerimin önünden gitmiyordu. Titrek sesindeki korku, yalnızlık ve dehşetti. Onu o hale getiren her kimdiyse hesabını sormaya o an yemin etmiştim.
Aldığı sakinleştiricilerle uyutuluyordu fakat onu rahatsız edip ses çıkarmak istemiyordum; hıçkırıklarımı boğazımdaki koca yumruya hapsediyor ve onu yalnız bıraktığım için kendime lanetler savuruyordum. Görmüştüm, gözlerindeki korkuyu ve tehlikeli kararlılığı; Helin'i, kendi ölümüyle tehdit ettiğinde fark etmiştim. Yaşadığı azap öyle ağırdı ki omuzlarında, bunu Helin'e yaşatmaktansa ölmeyi yeğliyordu.
Korkuyla yığıldığı banyoda, kaybettiği annesini bulan bir çocuk misali ağlayarak sayıklamıştı adımı. Acildeki hemşirenin söylediğine göre yediği darbeler yüzünden kanaması başlamıştı ve çok kan kaybetmişti. Ne kadar süre o evde kilitli kalmıştı, bilmiyordum... Birkan onu kucaklayıp arabaya taşırken aşağıdakiler zerre umrumda değildi fakat gürültüye çıkıp bizi o halde gören hayret içindeki insanlara diyecek bir çift lafım vardı. Bağıra bağıra, içim acıyarak "İnsanlığınızdan utanın, siz kendinize ağlarken bu kadın yukarıda can çekişiyordu, yalnız başına!"diyerek adeta çığlık atmıştım. Lakin o gözlerde gördüğüm bir miktar bile utanç değildi, kimse sağır, kör olmaktan rahatsız görünmüyordu. İşte benim kardeşimi böyle insanlar bu hale getirmişti!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FUNDA
General Fiction"Kaç yaşına gelirseniz gelin kendi özgürlüğünüz için savaşmıyorsanız asla büyümüş sayılmazsınız!" *** Küçük bir kız çocuğuydu; abisinin yaptığı hatanın bedelini ödemek için. Küçük bir kız çocuğuydu; beyazlar içinde karanlığa gömülmek ve adına töre d...