Selamm!
Ben geldim, buradayım, evet evet gelirken bölüm getirdim! 😅😅
Allah'ım sen bu yazara bölüm yazma gücü ver Ya'Rabbim çok amin 🙏🙏
Bölümü geçtiğimiz hafta yorumlarıyla yeni bölüme destek çıkan sevgili cilekyaprensesi ne ithaf ediyorum 🤍
Sevgiler, keyifi okumalar 🤍
Gözlerimi yeniden araladığımda sabah güneşi odayı aydınlatıyor, kısa boylu, esmer bir hemşire gözlerini açan Gizem'in serumuna ilaç ekliyordu. Olduğum yerden doğrulup etrafıma baktığımda odada üçümüzden başka kimsenin olmadığını gördüm. Yine uyurken saatleri devirmiştim.
"Gizem, iyi misin? Uyuyakalmışım, özür dilerim!"
"İyiyim abla, iyi yaptın," dedi. Yorgun gözlerinin altında ince bir torba, baygın bakışları ve solgun yüzüyle tamamen ayık gibi değildi. "Biraz ağrım var."
"Gizem Hanım, yaptığım ağrı kesici ağrınızı azaltacaktır. Yarına kadar daha iyi hissedip ayaklanabileceksiniz. Lütfen şimdilik sadece sıvı şeyler tüketin ve tuvalete çıkmaya çalışın."
Hemşire odadan çıkınca doğruluğum koltuktan kalkıp onun yanına iliştim ve ellerini avuçlayıp "Ağrıların geçecek, doktor çok güzel şeyler söyledi. Salih gelene kadar eski haline dönmüş olacaksın, korkacak hiçbir şey yok!" dedim. Aslında kendini tam olarak nasıl hissettiğini çok merak ediyordum fakat yanlış bir şey söyleyip aklına gelmeyeni de ben ona hatırlatmak istemiyordum.
"Çocuklar? Eve ne zaman gideceğim? Çocuklarım ne yiyor içiyor bilmiyorum. Onlara iyi bakmazlar."
"Ben ilgilenirim, hatta getirebilirsem buraya da getiririm birbirinizi görürsünüz. Sen endişelenme sakın!"
Çok düşünmemiştim fakat çocuklar benim de aklımdaydı. Nasıl bir babaanneleri ve halaları olduğunu görsem de kendi torunlarına iyi bakarlar sanmıştım. Ama anlaşılan o ki Gizem'in bir bildiği vardı da engdişeleniyordu.
"Sen ne zaman uyandın? Çok oldu mu?"
"Gece uyandım," dedi. Sesi o kadar güçsüz çıkıyordu ki sanki her an yeniden uyuyacak gibiydi. Acı çeker gibi bir ifadeyle yutkundu ve devam etti. "Birkan abi de uyanıktı. Hemşireyi çağırdı, ağrı kesici yaptılar. Ama sabaha etkisi geçti."
Saat kaç olmuştu ki? Henüz erken olmalıydı. Yatağın yanındaki küçük dolapta duran çantamı çıkardım ve telefonumdan saatin daha sabah sekiz olduğunu gördüm. Yine de Gizem çoktan uyanmıştı ve aç olmalıydı.
"Kahvaltı geç gelir herhalde," dedim kendi kendime. "Hem kahvaltılık da yiyemezsin. Çorba alalım sana. Ne içmek istersin? Canın ne istiyor, söyle gidip alayım."
Gizem omuzlarını silkti. Mutsuz ve halsiz olduğunu anlamak için müneccim olmaya gerek yoktu lakin tüm bunların geçeceğini biliyordum bu yüzden endişelenmiyordum. Hem doktor da ameliyat sonrası duygusal bir yoğunluk yaşayabileceğini, bunun normal olduğunu söylemişti.
"Canım istemiyor."
"Gizem... Nazlanıyor musun yoksa sen bana?" dedim gülmeye çalışarak. Onu biraz olsun neşelendirmek istemiştim ancak tepki vermedi. Doğrusu mimik oynatmadı fakat dudaklarından şu cümleler döküldü.
"Kimse benim nazımı çekmez."
Keşke dilimi eşek arısı soksaydı da o lafı etmeseydim. Hissettiklerinin bir şekilde dışa vuracağını biliyordum ama kendin değersiz hissedişinin bunların tepesinde olması beni dumura uğrattı. Ona değer verdiğimi nasıl kanıtlayabilirdim? En sevdiği yemeği hatırlamıyordum, onu ne mutlu eder bilmiyordum. Ben ona sadece lafla iyi gelemezdim. Bir şeyler yapmak zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FUNDA
Fiksi Umum"Kaç yaşına gelirseniz gelin kendi özgürlüğünüz için savaşmıyorsanız asla büyümüş sayılmazsınız!" *** Küçük bir kız çocuğuydu; abisinin yaptığı hatanın bedelini ödemek için. Küçük bir kız çocuğuydu; beyazlar içinde karanlığa gömülmek ve adına töre d...