64. Bölüm "İş Bölümü"

1.3K 85 57
                                    

Merhabalar...

Bugün, daha doğrusu bu gece biraz daha durgun hislere kapılmış, yeniden sizlere gelmiş bulunmaktayım.

Canım çok sıkılıyor, çok hem de çok çok! Keşke küçük bir çocuk gibi omuz silkip dünyaya küsmek istediğimizde gönlümüzü almak için bir şeyler yapsaydı. Ama tavşan ve dağ olmaktan ileri gidemeyiz elbet.

Tecavüz affedilmez!

Çocuklar evlenemez!

Tacizci kocan ya da annen-baban olabilir, bu onu günahsız kılmaz!

Ne sebeple ya? Fikirlerine zincir vurmak istedikleriniz yüzünden mi hapishanelerde yer açmak istediniz? O kadar ağrıma gidiyor ki öfkemi nereye kusmalıyım inan bilmiyorum!

9 yaşında babası öldürdü, annesini bıçakladığı için hapishanedeydi zaten! Kurtulmuşlardı ama af çıktı! Ve dönüp onun katili oldu! Sizi bilmiyorum ama ben 9 yaşındayken her şeyin, dünyanın farkındaydım. Eminim o da bu kırıklıkla ayrıldı bu dünyadan!

Affet bizi Ceylan, sana daha güzel bir dünya sağlayamadığımız için!

Funda gerçek olmayabilir, sadece benim fikirlerimde yarattığım bir kadın olabilir ama bu gece gücünü fark edemeyen tüm kadınlara hitaben sesleniyorum: Fikirleri sizler yaşatırsınız, Funda ise ilham kaynağı olabildiyse gururla savaşır, mücadele eder! Bu savaşta yalnız değilsiniz, değiliz!

3 Gün Sonra

"Günaydın..."

Güneşli bir yaz gününe daha her bir köşesine yabancı olduğum bu evde başlıyordum. Haftalarca süren kaos ve karmakarışık olaylardan sonra son üç gündür süregelen sessizlik beni hem ürkütüyor hem de umutlandırıyordu. Çünkü Birkan'a güvenmiş ve bazı şeyler için adım atabileceğime dair sağlam bir umut edinmiştim. Bunun yanısıra onu daha tam anlamıyla tanımadığımı ve hayal kırıklığına uğrayacağımı söyleyip duran karamsar yanımın çenesi durmak bilmiyordu.

"Günaydın, Seyran. Ben de tam sana geliyordum."

Mutfağa girdiğimde yalnız başına kahvaltı hazırlayan Gül, beni en güleryüzlü haliyle karşılamıştı. Onu tanıdığım kadarıyla zararsız, güzel yürekli bir insandı. Toparlak bir yüzü, dolgun yanakları ve kıvır kıvır siyah saçları vardı. Aslında görüntü itibariyle Gizem'i anımsatan bir vücut yapısı vardı. Ama Gizem'in masmavi gözleri, onunsa kahverengi gözleri vardı. Çoğunlukla çiçekli elbiseler giyiniyor, sanki onun asli görevi buymuşçasına herkesle olabildiğince iyi geçiniyordu. Birkaç gündür sürekli onunla vakit geçiriyordum ve ortalıklarda suratı beş karış gezip sürekli laf sokan Fatma Hanım yüzünden Birkan'la yaptığımız anlaşmayı bozmamam için bana destek oluyordu. Tabii onun bundan haberi yoktu ama ben iki kelime edip beni terslemeyen biri bulduğum için şanslıydım.

"Öyle mi? Bir şey mi oldu?"diye merakla yanıtladım. Sabah saat dokuzu geçiyordu ve az önce Birkan'la beraber aşağı inmiştik. O, herkesin çoktan yerleştiği masaya giderken ben de Gül'e yardım etmek için mutfağa gelmiştim. Bunun bir sebebi de hala o masada oturan Boran'la yüz yüze gelmek istemememdi.

"Yok, bir şey yok. Ama annem söyledi, bugün hep beraber temizlik yapacakmışız. Derya Abla da geliyor, yarın el öpme için seni almaya gelecekler."

El öpme olayından haberim vardı. Dün gece aynı odayı paylaşmanın gittikçe zorlaştığı ve garipleştiği anları sohbet ederek doldurmaya çalışırken Birkan söylemişti. Benim ailem -biraz da Boran'ın dönüşü yüzünden- ve aile büyüklerim, aynı zamanda Birkan'ın da aile büyükleri gelecekti ve birnevi düğünün kritiğini yapacaklardı. Sonra ben onlarla eve gidecektim ve üç gün sonra Birkanlar beni almaya geleceklerdi. Doğrusu buranın adetleri için düşüncelerim hala aynı olsa da eve gitme fikri hoşuma gitmişti. Helin'i görebilmek için can atıyordum ve belki Gizem'i de görebilirdim. Bu fırsatı iyi değerlendirmeliydim.

FUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin