23. Bölüm "Yüzleşme"

2.4K 129 65
                                    

Merhabaa!

Birkaç bölümü yazarken zorlanacağımı söylemiştim. Gerçekten harfi harfine öyle oluyor. Bakalım ruh halim bizi kurgumun dışına çıkaracak mı?

Bu bölüm gulbahar047 için ithaf edilmiştir. Kendisi yorumlarda pek sık görmediğim fakat geçen bölüme yorum yapan bir okurum. Yorum yapanlar için ithaf sözüm vardı ben sözümü tutarım :) Umarım bölümü beğenirsin kuzum ❤️

Siz de ithaf almak istiyorsanız bol bol yorum yapabilirsiniz mesela 🥰

Hepinize keyifli okumalar diliyorum, çok çok öptüm!

Duyduğum sesle beraber gözlerim kocaman açılmış, olduğum yerde kalakalmıştım. Bu gerçek olabilir miydi? Duyduğum sesin sahibi...

Toparlanmak adına sertçe yutkundum ve gözyaşlarımı beceriksizce kurulayıp bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirdim. Karşımda gördüğüm kadın... Yıllanmış yüzünde yorgunluğu ve bir de dudağındaki patlağı gördüğüm, simsiyah kıvırcık saçları ve benimle aynı rengi paylaştığı gözleriyle Gizem'den başkası değildi.

"G-gizem,"dedim benim bile zor duyabildiğim, kekeme bir tonda. Az önce kuruttuğum gözyaşlarının yerini yenileri almış, tıpkı karşımda duran kız kardeşiminkiler gibi geçtiği yerleri ıslatıyorlardı. Hayır, hayır! Bu çok fazlaydı. Karşılaşmayı beklediğim ilk kişi Gizem değildi. Tek pişmanlığım, utanç duyduğum Gizem olmamalıydı... Elini tuttuğu küçük erkek çocuğunun annesi Gizem olamazdı!

"Sen,"dedi boğuk sesiyle. Ne diyeceğini bilemiyordu tıpkı benim gibi. "Ne işin var burada?"

"B-boran,"dedim. Şehre adım attığım andan beri boğazıma kurulmuş olan yumru gittikçe ağırlaşmış, nefes almamı zorlamaya başlamışken. Birkaç burun çekişi eşliğinde nefes almaya çalışınca söyleyebildiğim ikinci kelime "H-helin!"oldu.

Gizem gülümsedi. Gözünde parlayan birkaç gözyaşı bununla beraber aşağı düşerken, neredeyse kahkaha atacak gibi duruyordu. O an koşup kucaklamak istedim onu. Defalarca özür dileyip nasıl bencil olduğumu haykırmak, onu ne kadar sevdiğimi söylemek istedim. Fakat ağırlaşan bedenim bir adım dahi atmama izin vermiyordu. Olduğum yere mıhlanmış, onun ağzından çıkacak bir kelimeyi bekliyordum çaresizce.

"Kurtaracak mısın onu?"diye sordu. Yüzündeki gülümseme hâla yerindeydi fakat ağlamaya devam ediyordu. Elinden tutmuş küçük çocuğun gözündeki korkuyu görebiliyordum. "Bu kim anne?"diye sordu sabırsızca elinden çekiştirerek. Fakat bir cevap alamadı. Kısa bir an göz göze geldiğimizde gözlerinin tıpkı Gizem'inkilere benzediğini görmüştüm.

Sorduğu soruya verecek bir cevabım yoktu. Kafamı fütursuzca sallayıp yalnızca yarım bir onay vermiştim. Oysa ne yaptığımdan, o an ne hissettiğimden bihaberdim. Ben ondan yeni bir cevap beklerken, benden önce harekette bulundu ve önümden geçip giderek o tahta kapıya sertçe vurdu. Bir yandan da yüksek sesle içeriye sesleniyor, avludan birilerinin onu duymasını bekliyordu. Bense bir put misali arkasında durmuş, olacakları bekliyordum.

Sonunda kapı açıldığında, genç ve güzel bir kız görmüştüm. Kısacık kumral saçları ve yine kısa boyuyla küçük bir kız çocuğunu andıran beyaz tenli bu kız, Helin'den başkası değildi. İçim daha çok burkulurken birkaç adım da ben attım ve ne konuştuklarını duymadan yanlarına yanaşmış bulundum.

"Merhaba,"dedim kime hitap ettiğimi bilmeden. Söylediğim bir diğer bilinçsiz cümle ise "İçeri girebilir miyim?"oldu.

İkisi de ağlayan suratıma bakıyor, hiçbir şey demiyorlardı. Gizem'in gözleri benimkiler gibi suluydu lakin Helin'in yüzünde gördüğüm ifadesizlikten başka bir şey değildi.

FUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin